- 16775 Okunma
- 33 Yorum
- 1 Beğeni
MÜRŞİD-İ KAMİL OLARAK TABİR EDİLEN KİMSELER GÜNÜMÜZDE VAR MIDIR? NASIL ULAŞIRIZ?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
MÜRŞİD-İ KAMİL OLARAK TABİR EDİLEN KİMSELER GÜNÜMÜZDE DE VAR MIDIR? VARSA NASIL ULAŞIRIZ?
Bu akşam mürşid-i kamil konusunda görüşlerini paylaşan bir arkadaşım ve onun görüşlerine mürşitliği aşağılayan sözlerle yorum yapan bir hanım kişi bu yazıyı yazmama sebep oldu..Belki iyi de oldu..Din adına elbetteki yeterince bilgiliyim diyemem..Eksikliklerimiz öyle çok ki Allah affetsin..Ama en azından iyi bilmediğim bir konuyu araştırmadan sadece kulaktan dolma bilgilerle hele de haddimi aşan tarzda yorumlamaya çalışarak gülünç duruma düşmem..
Şimdi mürşitlik ve mürşid-i kamil konusunda topladığım ve bildiğim görüşleri düşünceleri sizlerle paylaşayım..
Ahir zamanda peygamberimiz SAV der ki "ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır.içlerinden yalnızca biri kurtulacak"
Allah doğrularla haşreylesin bizleri..Tarikat her dönem vardı var da halen..bazıları dine ulaştırırken bazıları sırf dine zarar versin diye birer komplo teorisi ile kurulmuştur..son olarak hafızlarımızda daha tazedir Müslüm Gündüz olayı..
müslüm gündüz pazarda limon satan bir manav bilmem kaçıncı imam nikahlısı diye lanse edilen kadında tele kız çıktı..Tarikat adıyla sömürü yapan tamamen dini insanların gözünde basite indirgemek ya da inancı küçümsemek adına kurulmuş bir komplo teorisinin parçasıydı bunlar.O yüzden akla karayı aynı kefede yargılamamak gerekir.
Bismillahirrahmanirrahim diyerek dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım
Yunus Emre der ki:"
Gel ey kardeş Hakkı bulayım dersen
Bir kamil mürşide varmayınca olmaz
Varıpta sözünü tutmayınca olmaz
Resulün cemalin göreyim dersen
Bir kamil mürşide varmayınca olmaz
Varıpta sözünü tutmayınca olmaz
Niceler gittiler mürşid arayı
Arayanlar buldu derde devayı
Kırk yıl okusalar aktan karayı
Bir kamil mürşide varmayınca olmaz
Varıpta sözünü tutmayınca olmaz
Her yüzyılda bir peygamber varisi gelir dünyaya onu bulabilmek nasibimizse o kapıyı çalarız.yoksa yanlış adreslerde elimizde olanı da kaybederiz..o yüzden tarikat ehlini red yerine ben Rabbim doğru kapıya yöneltsin diye dua ederim..doğru kapıya giden de şeyhim veya pirim şunu şunu dedi yerine kanıtları ile gelir anlatacağını anlatır..Öğrenir sebebini nedenini niçinini..bilirsiniz Kuran-ı Kerim de bir ayette 9 mana vardır biz ancak görüneni anlarız..görünmeyeni anlatmak ise kamil mürşidin anlatımıyla anlaşılır...
Gelelim en büyük rehberimiz Kelamullaha; Kuran-ı Kerim pek çok ayette mürşid-i kamillerin varlığına işaret etmiştir..
işte onlardan birkaçı:
"Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah’ı hatırlatırlar" (İbn Mace, 4119; İbn Ebi’d-Dünya, K Evliya, 48)
Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadiklarla beraber olun. (Tövbe/119)
"İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur Onlar üzülmeyeceklerdir Onlar, iman edip takvaya ermiş olanlardır Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjdeler vardır Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur Bu en büyük mutluluğun ta kendisidir" (Yunus; 62-64)
“Her biriniz için bir şeriat ve münevver bir yol tayin ettik" der yine Kuran_ı kerim de bir ayette..
Biraz da tüm dünyaca ve İslam fıkıhı içerisinde kabul görmüş Allahın veli kullarına dönelim..Onların varlıklarını yaşananlar içerisinde bir kez daha hatırlayalım
Imam-i Azam Ebu Hanife Hazretleri, , Cafer-i Sadik Hz.lerine intisap etmis ve su sözleri söylemistir: "Ömrümün son iki senesinde, Cafer-i Sadik Hazretlerine intisap etmeseydim, hüsrandaydim." buyurmustur.
Bir Fatih Sultan Mehmet’in Akşemsettin hazretleri nin terbiyesinde pişmesinden tutunda Osman Beyin Şeyh Edebali hazretlerine tabii olmasına kadar her dönem Padişahlarında terbiyecisi ve yön vereni şeyhleri vardı..
Mevlana(ks)...AbdulKadir Geylani(ks)...İmam-ı Rabbani(ks)... Muhyiddin Arabi(ks)...vsTarihte gelmiş geçmiş ıslah edici devirlerinin Mürşid-i Kamillerindendi
Mevlana Hz.Şemsi Tebrizi için
"Ey Tebrizli hak Şemsi!
Yüzünü göstermeseydin sen
Çaresiz yoksul kalırdı kulun
Ne gönlü olurdu ne dini " demiştir
Yunus Emre ise;
Tapduk’un tapusunda kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idi, piştik elhamdülillah.
Hacılar, müftüler, cümle geldiler
Kitaların bir yerlere koydular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler. demiştir..
Ayrıca kendisi de bir veli olan Yavuz Sultan Selim;
"Padişahı alem olmak bir kuru kavga imiş.Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş."demiştir..
Halk aşıklarımızdan Erzurumlu Emrah’ta:
Ara bul pirleri intisab eyle
Seni de vasıl–ı Mevla ederler. der bizlere
Bir ömür durup dinlenmeden aradığı, anlattığı ve en nihayet bulduğu merhum Necip Fazıl’ı dirilten, ruhuna temel çivisi çakan velisine hitaben yazdığı mısralar ise;
"Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız,
Ruhuma büyük temel çivisini çaktınız. "
"Allah dostunu gördüm altı yıl evvel;
Bir akşamdı ki zaman donacak kadar güzel
Onlar gül gibidir,
felekler dahi onlarda yüzer. "
diyerek Hak dostu ile yarenliğini bize anlatır...İşte bu hak dostlarının farziyeti, mevcudiyeti ayetlerle–hadislerle gün gibi ortada ve aşikardır..
Peki onları nasıl bulacağız;
Önce haketmek ve aramak gerekir eğer ki hak edebiliyorsak mevlam bir şekilde o kapıya bizi ulaştıracaktır
Bu kamiller, İslam’ı zahir ve batın bütün cepheleriyle tatbik eden Allah Resulü’nun zamanımızdaki varisleridir. Nübüvvet nurunun aynalarıdırlar..
Günümüzün kelimenin tam anlamıyla garip ve musdarip insanları olan bizler, bu kamillere ne kadar da muhtacız şu an...Bu herşeyden evvel bir nasip işidir.. Ama samimi bir niyetle arayanların da tam zamanında karşılarında çıkacağınıa inandığım Allahın bir ödülü olacaktır..Bu arayış sırasında yanılgıya düşmemek için karşımızdaki kişinin hayatına iyi bakmak lazımdır.
Bugün bir kimsenin şeyhlikteki iddiâsının geçerli olabilmesi için haramlara bulaşma, farzları terk gibi bir zaaf göstermemesi gerekir. Şeyhlik kurumu insanın ruh dünyasına ve gönül âlemine hitab ettiği için etkili ve yararlı olduğu kadar, son derece istismara açık bir kurumdur. Ancak bu işin istismarcıları çabuk farkedilir. Şer’i konulardaki zaaflar, menfaat ilişkileri ile kadınlarla ilişkilerde şer’i kuralları zorlayan
mahremsiz teketek görüşmeler ve ihtilât sayılacak birliktelikler bu konuda önemli ipuçlarıdır..
Doğru mürşidin de belirtileri vardır;
Mürşid olan kişi, yaptığı işten dünyalık bekleyen bir konumda değildir, aksine vâridâtını halka ve hakka hizmette kullanır. Bu konuda çevresindekilere örnek olabilecek bir konumda bulunur.. Yüzü nûrânî, sözü rabbânî ve insanın içine bir ışık gibi ağan yüzü görenlerde uhrevîlik ve rabbânîlik duygusu meydana getirerek Allah’ı ve âhıreti hatırlatmalıdır. Bu özelliklere sahip insanın gönlünün ısındığı kişi, mürşid olarak teslim olabileceği kişidir.
Dİlerim Allah hepimizi o Kamil insana ulaştırır ve O çeşmeden su içmeyi nasip eder
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE
YORUMLAR
Güzel ve zor bir konu seçmişsiniz elinizden geldiğince anlatmaya çalışmışsınız fakat bazı eksiklikler olduğunu tespit ettim mesela, bu yolun başında kimler var sonunda kimler var Peygamber Efendimizin bu konudaki hadisi şerifleri varmıdır,böyle birisini bulmadan islam yaşanmazmı, peki bu şahsı bulamayan insanlar ne yapmalı bu sorularada cevap bulabilirsek memnun olurum selamlar.
başta yazınızı ve sonrasında yorumları ve yorumlara verdiğiniz cevapları dikkatle okudum...yazınızı okumayı bitirdiğim anda eyvah dedim..şimdi acımasızca eleştiriler ve yorumlarla linç edilecektir. hani birim ülkemizde herkes bu konularda alim kesilir fetva verir ya o açıdan biraz korktum. ancak yorumları okuduktan sonra yersiz yere endişelendiğimi anladım. bir arkadaşımızın dışında can sıkıcı bir durum yok...yanlış anlaşılmasın eleştiri ve tartışmaya her zaman hazırım ama aşağılamaya ve basitleşmeye sonuna kadar karşıyım. bu ülkede çokça tartışılan tasavvuf konusunda helede en mühim yerinden bir konu açmak cesaret ister...meramınızı çok güzel anlatmış ve çok güzel katılımlar elde etmişsiniz...ahkam kesecek değilim...herkes dilediğine inanır ya da inanmaz...günümüzde adı ne olursa olsun bir inancı yaşamak oldukça zor...büyük bir İRADE gerektiriyor...insanoğlu bu düşer, kalkar...insanları sınıflandırmak, ocu, bucu ve şucu diye bölmek helede konu dinse berbat bir durum...tasavvuf insanlara hoşgörünün açık tarifini verir aslında...yazınızda verdiğiniz bir çok ismin hayatı buna birer örnektir...örnek olmalarını sağlayan ise İRADEleri, sabırları ve sınırsız denecek seviyede ki hoş görüleridir...tıpkı Peygamber efendimiz gibi...bir gün bir abimizden duymuştum, "eğer evliya veli arıyorsan bak sağına soluna, 5 vakit namazını kılan, eline beline diline hakim olan emredileni emredene inancı ve korkusunun yanına aşkını katarak yaşayan isterse 20 yaşında olsun bir genç varsa işte evliya odur" elbette burada anlatılmak istenen anlaşılıyordur...zor bir dönemdeyiz...insanlar çeşitli sebepler uğruna inanılmaz kisvelere bürünebiliyor...menfaati uğruna türlü yalanlara ve caniliklere başvurabiliyor...biz ise çoğu zaman utanıyoruz inancımızı konuşmaya çeşitli etkenlerden dolayı...bu başlık altında bilgi değil samimi duygularımı paylaşmak istedim...yorumları ile katkı sağlayan herkese ve size teşekkür ediyorum...saygılar....
Esmize - Perihan Kılıç
şahsınıza ve şahsınızda katkısı olan tüm dostlara ben de teşekkür ederim..
sonsuz saygılar
Dİlerim Allah hepimizi o Kamil insana ulaştırır ve O çeşmeden su içmeyi nasip eder
KATILIYORUM DUALARINIZA EFENDİM
Esmize - Perihan Kılıç
Bize; "bana, sadece bana şükr ve secde edin" diyor Birtengri (Peygambere bile şükür ve secde yok, eden küfürdedir diye biliyorum)...
Yoksa (secde ediyorum sanarak) kafanızı kuma gömüp, devekuşuculuk oyunları oynamayın, sonra da tutup bunu " mürşid-i kamil" likle filan alalamayın diyor bence...
Şu ülkeye, insanlarına, avamına, asiline iyice bir bakıp, sonra secdesini edenlere, tıpkı kafasını kuma gömen devekuşu misali, kendi gibi kul olan şeyh, şıh, hocaefendiler filan gibi, - kerameti kendinden gücü emperyal merkezllerden mamül- kullara kul olmuş(lara)a mı benziyoruz; yoksa gerçekten haksızlığa, sömürüye, zulma direnip Birtengriye secde eden, ona kul olmuşlara mı benziyoruz?
Mürşid-i kamil öylemi ! ?
Güldürmeyin insanı lütfen...
Göktürkmen tarafından 10/19/2010 11:32:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Ama hiç bir zaman Cenab-ı Hakkın bütün Esma-i Hüsnasını tümü;,ism-i zat olan Allah kelimesinin karşılığı değildir.
Allah dendiği an,bütün kainatta tecelli eden isimleriylebir zat-ı ecell-i A-la akla gelir Allah kelimesiyle anlaşılan buduryani o Mabudu mutlak,Halıkı mutlak,Maksud-u mutlak,Rezzak-ı mutlak,Bari-i mutlak,Cemil-i mutlak'tır
sanırım tengri ile Allah arasındaki farkı öncelikle size anlatabilmişimdir
gelelim gülmenize... bizim güzel bir duamız vardır "Allah güldürsün" deriz ne güzel bu gün ben ve benim gibi düşünenler sizi güldürmüş..
sizin adınıza çok mutlu oldum
Göktürkmen
Siz kula bakın kime kul, boşverin zamane mürşüd-i kamillerini, hepsi Birtengri'nin gücü ile emperyal gücü fena ve feci halde karıştırmış durumdalar, secdeleri kafalarını kuma görmüş biçimde yapıyor haldeler.
Birtengri'nin yetkilerini devrediyoruz kolay mı? Peygaber değil, masum değil, bir de emperyal merkezlere angaje tümü, nerde kadı zamane, nerde kaldı mürşid-i kamillik !
Dedim ya halisane dilekle söylüyorum; aydınlığınız arsın diledim.
Esenlikle...
Değerli ablam bu güzel yazıyı okuttuğun için teşekkürler.
Derim ki Mürşid_i Kamiller olmasaydı eğer dünya çoktan yıkılmıştı.
Yüreğine kalemine sağlık.
Tebrik ve saygılarımla.
Esmize - Perihan Kılıç
kendi fikrimce bu konu derinlemesine ele alınacak ve pek çok yönüyle ortaya konulması gereken bir konu...şeyh, mürşit, tarikat kelimelerinin kökleri,farklı anlam kapıları ve bunların varlığının meşruiyetleriyle ilgili bahsi geçen ayet ve hadisler ...
hiçbir hadis kitabında tasavvufla ilgili hadisler mütevatir değildir mesela...üçüncü dördüncü dereceden hadislerden deliller getirilir bu konularla ilgili...
ayrıca şeyh ve mürşitlerin yada bu yoldaki kişilerin rüyalarının,kerametlerinin, yorumlarının sadece kişinin kendisini bağladığını da unutmamak gerekir...bir şeyleri yok sayıyor yada inkara çalışıyor değilim ama çok çetrefilli bir konu olduğunu da söylemeden geçmeyeyim istedim...
mesela yzının girişinde kullandığınız "ümmetim 72 fırkaya ayrılacak ve içlerinden yalnız biri kurtulacak hadisi..." iyi bir gözlemci ve bu konularda kafa yormuş ilim sahibi olmuş birisi bu hadis denilen cümlenin görüntüsünün aksine müslümanların içine nasıl bir fitne ekdiğini farkedecektir...bir çok cemeat tarikat tasavvuf yolu bu gün -kusurları olsa da - kurtuluş yolunun üzerinden beri değildir ama bu cümle içlerinden sadece birinin kurtulacağı hükmünü verince ister istemez kişi kendi grubu dışındakileri yoldan çıkmışlar olarak görmek zorunluluğunu mantıki olarak hissedecektir...
yinede farklı ve bilgiler içeren yazınız için kutlarım...
saygılar
Esmize - Perihan Kılıç
hatta katkıda bulunmak isteyen arkadaşlar kaynaklarını mesajla gönderip yardımcı olabilirler hepinizin katkısını beklerim saygılarımla
Esmize - Perihan Kılıç
hatta katkıda bulunmak isteyen arkadaşlar kaynaklarını mesajla gönderip yardımcı olabilirler hepinizin katkısını beklerim saygılarımla
hocam yazınızdan fwyz aldım.Anlaşılması gereken konuyu açtığınız için teşekkür ederim.selam ve saygılarımla.Ayrıca yorumcu dostlarda çok güzel yorumlar yapmışlar onlarada teşekkür ediyorum.
Esmize - Perihan Kılıç
Ben ''amin''diyerek başlayacam Perihan Hanım..
''Mürşid varmı, bilinmez olmuş bu dünyada...o yüzden Lahutiyle birbirimizin mürşidi ve müridi oluruz inşallah''
Muazzam eğitici bir yazı idi..Teşekkürler..
Esmize - Perihan Kılıç
mürşitLik tanımını yapmadan bir mürşit aramak abes oLmuş..
yani yazınızı kompozisyon oLarak değerLendirirsek giriş geLişme ve sonuç böLümLeri birbirine karışmış gibi duruyor..
kaLdı ki mürşit tanımını en sona sakLamışsınız.. tabi sizde hakLısınız bizim miLLet romanı okumaz, açar son böLümü konunun özünü kavramaya çaLışır..
neyse orayı geçtik buraya geLdik,
eksikLikLer oLsa da iyi bir konu... yazınızda yunus emre, akşemsettin, imam cafer-i sadık gibi aLevi mürşid'Lerin yanına merhum necip fazıL hazretLerini aLmak onların yanında necip fazıL'ın esamesini anmak, biLe biLe cemaat yada cemiyet adamLığı yapmaktır zannımca... son paragraftaki ''doğru mürşit'' tanımınızda bende bu intibayı bıraktı... çünkü kamiL-i insanın eğrisi oLmaz...
dikkatimi çeken de tebriz-i şems hadisesidir... tebrizLi şems mürşit değiL, kaLenderidir.... kaLenderiLik, meLamiLiğin boyutLarından biridir... zannımca mürşid değiL sadece düz, dümdüz bir adamdır hepsi o...
konu oLarak sevdim, fakat işLenen ve verien mesajLarı umarım ben yanLış anLamışımdır...
hörmetLer,
seLamLarım...
Esmize - Perihan Kılıç
bu konuda size katılıyorum..
alevi yada sünni tüm değerlerimizi bir arada anmamın sebebi ise gerçekten her biri ayrı değerdir yoksa birilerine hoş görünmek gibi bir derdim yok hepsi değerlidir ve araştıran biri hakiki alevilerin müslümanlıkla birleştiği noktayı da fark edecektir..buna bu gün bana çok tepki göstereceklerde çıkar hiç ehemmiyeti yok güneş balçıkla sıvanmaz
dediğiniz gibi kamil insanın eğrisi olmaz ama kamil benim diye ortaya çıkan sahte insanlar hep olmuştur olacaktır..renkleri tanımak adınaydı verdiğim örnekler hürmet benden arkadaşım saygılar selamlar
Tapduk’un tapusunda kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idi, piştik elhamdülillah.
Hacılar, müftüler, cümle geldiler
Kitaların bir yerlere koydular
Sen bu ilmi kimden aldın dediler. demiştir..
Ayrıca kendisi de bir veli olan Yavuz Sultan Selim;
"Padişahı alem olmak bir kuru kavga imiş.Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş."demiştir..
Halk aşıklarımızdan Erzurumlu Emrah’ta:
Ara bul pirleri intisab eyle
Seni de vasıl–ı Mevla ederler. der bizlere
********************
Tebrik ederim güzel bir konu yu işlemişsiniz yüreğinize sağlık. Tabiki Kendini ALLÂH' ha adamış özü sözü doğru veli kulları vardır Allâh'ın . İmanı kÂmil kullar işte bunlardır. Veli kullar, Allahın gönül gözünü açtığı kamil kullardır. ALLÂH'hın veli kullarıdır onlar, Kendilerini her şeyden soyutlamış yalnız, Allâh'a adamışlardır. Onların yanında olmak onların güzel ahlakından yararlanmak insanın kendi menfaatinedir. İnsan veli kullarla beraber olursa günahtan uzaklaşır, kendini daha arınmış hisseder vede öyle olur. Her daim özü sözü bir olmaya gayret eder. Çok güzel bir yazı okudum yüreğinize emeğinize sağlık.Sevgiler, Selamlar. Allâh'a emanet olun....
Esmize - Perihan Kılıç
Perihan kardeşim, önce güne gelen yazınızı tebrik ederek başlayayım.
Mürşidi kamil İslamiyet geldiğinden itibaren her dönemde vardır, varolmaya da devam edecektir.
Bazı yorum yazan kişilerin, nasıl olup da bu yazıyı, Osmanlıların gözbebeği padişahlara söz atma noktasına çekmesine hayret ettim.
İki üç satırda anlatılabilecek bir olay değil bahsettikleri.
Emek verilmiş değerli yazınız hak ettiği yerde, tekrar tebrikler, selam ve saygılarımla.
Esmize - Perihan Kılıç
ben özgürlüklerden yanayım inançsızlıkta bir inanç şeklidir kendi çapında ama insanlara hakareti bu denli kolayca yapanlar aslında kendini anlatır izin verelim anlatsın seviye ile seviyesizliğin farkını gösterdiği için aslında teşekkür bile etmek lazım....
sevgilerim saygılarımla
Bence varlar ancak sayıları kırk geçer mi? bilmiyorum.
Yazınıza aynen katılıyorum.Sözü özüne uyan birini bulursan O dur
MÜRŞİD-İ KAMİL Onlar ibadete mazeret bulmazlar.
Yanlışın peşinden giderseniz doğruyu bulamazsınız.F.K.
Kutlarım.
Seçenlerden Allah razı olsun.Elleri dert görmesin.
feyzi kanra tarafından 10/19/2010 4:24:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Çok teşekkürler.Bence günün seçkisi olmayı fazlasıyla haketmiş bir yazı.Emeğine sağlık.çok faydalandığımı ve bilgilendiğimi hatta çok etkilendiğimi ifade etmek istiyorum.İyi bir çalışma çok faydalı bir iş olmuş. Çok teşekkürler
Esmize - Perihan Kılıç
ŞEYH UÇMAZ,DERVİŞLERİ UÇURUR DİYE BİR SÖZ VARDIR.HER ŞEYİN ASLINI ALLAH BİLİR VESSELAMMMMMMMMMMMMMMM
Esmize - Perihan Kılıç
Erzurumda radyo Proğramıma Röportaj için gittiğim devrimizin Alimi Muhterem Babadereli Ahmet Efendi Vakfının Kıymetli Hocası:Abdulgafur HAS Hocaya biri sordu
-Mürşid-i Kamil-i nasıl tanıyacağız ? dedi
Abdul Gafur HAS Hoca efendi.Gün Gelecek Mürşidi Kamil kalmayacak belki ,Fakat Mürşidi Uzakta aramaya gerek yok.her Kimki İtikat Mezhebi Kurucusu İmam-ı Azam Efendimizin Kimdi İhyay-ı Ulumiddini okursa;Kemale erer,Mürşidide uzakta aramaya gerek yoktur dediği bir sohbetinin tanık olduğum hoş muazzam bir sözüdür heryerde anlatırım dostlarımıza
-Hakkaten kaç kişini evinde vardır?
-Ve kaçkişi kitaplığında bulunan İmamaı gazali hazretlerinin İhyayı ulumiddini okumuştur.Bu konu için kalbi güzelliğimle Teşekkür ederim
Esmize - Perihan Kılıç
Evliya
“Evliya” Arapça’daki “veli” kelimesinin çoğulu olup “dostlar” demektir.(www.kurandakidin.com). Toplumda oluşan yaygın kanıya göre “evliya” Allah dostu, sırat köprüsünden rüzgar gibi geçecek olan, çeşitli mucizeler gösteren hatta peygamberlerin gösterdikleri mucizeleri bile gösterebilen, insanların düşüncelerini okuma gibi yeteneklere sahip üstün insandır. Ayrıca birilerine şefaat edip onları kurtarma gibi bir de yetkileri vardır.
Kuran-ı Kerimin orijinal Arapça metninde “evliya” kelimesinin geçtiği ayetleri inceleyerek “evliya”nın ne demek olduğunu ve “evliya” edinmek ve ona tabi olmak kavramlarını anlayamaya çalışalım.
İnanmayanların evliya edinilmesi durumu ile ilgili ayetler:
(3:28) La yattakhithi almu/minoonaalkafireena awliyaa min dooni almu/mineena wamanyafAAal thalika falaysa mina Allahi fee shay-in illaan tattaqoo minhum tuqatan wayuhaththirukumuAllahu nafsahu wa-ila Allahi almaseeru
28- Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisinden sakındırır. Varış Allah'adır.
(4:89) Waddoo law takfuroona kama kafaroofatakoonoona sawaan fala tattakhithoo minhumawliyaa hatta yuhajiroo fee sabeeliAllahi fa-in tawallaw fakhuthoohum waoqtuloohumhaythu wajadtumoohum wala tattakhithoominhum waliyyan wala naseeran
89- Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı
(4:144) Ya ayyuha allatheena amanoola tattakhithoo alkafireena awliyaamin dooni almu/mineena atureedoona an tajAAaloo lillahiAAalaykum sultanan mubeenan
144- Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?
(5:51)Ya ayyuha allatheena amanoola tattakhithoo alyahooda waalnnasara awliyaa baAAduhum awliyao baAAdinwaman yatawallahum minkum fa-innahu minhum inna Allaha layahdee alqawma alththalimeena
51- Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
(5:57) Ya ayyuha allatheena amanoola tattakhithoo allatheena ittakhathoodeenakum huzuwan walaAAiban mina allatheena ootoo alkitabamin qablikum waalkuffara awliyaa waittaqooAllaha in kuntum mu/mineena
57- Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.
(9:23) Ya ayyuha allatheena amanoola tattakhithoo abaakum wa-ikhwanakumawliyaa ini istahabboo alkufra AAala al-eemaniwaman yatawallahum minkum faola-ika humu alththalimoona
23- Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir.
60:1 Ya ayyuha allatheena amanoola tattakhithoo AAaduwwee waAAaduwwakum awliyaatulqoona ilayhim bialmawaddati waqad kafaroo bima jaakummina alhaqqi yukhrijoona alrrasoola wa-iyyakuman tu/minoo biAllahi rabbikum in kuntum kharajtumjihadan fee sabeelee waibtighaa mardateetusirroona ilayhim bialmawaddati waana aAAlamu bimaakhfaytum wama aAAlantum waman yafAAalhu minkum faqad dallasawaa alssabeeli
1-Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Elçiyi ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları halde siz onlara sevgi iletiyorsunuz. Benim yolumda cihadetmek ve benim rızamı kazanmak için (yurdunuzdan) çıktığınız halde içinizde onlara sevgi (mi) gizilyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
(4:139) Allatheena yattakhithoona alkafireenaawliyaa min dooni almu/mineena ayabtaghoona AAindahumualAAizzata fa-inna alAAizzata lillahi jameeAAan
139- Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır.
5:80- Onlardan çoğunun inkâra sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azabda ebedi kalacaklardır.
(5:81)Walaw kanoo yu/minoona biAllahiwaalnnabiyyi wama onzila ilayhi ma ittakhathoohum awliyaa walakinna katheeran minhum fasiqoona
81- Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.
Ayetlerde de görüldüğü üzere inanlar, inanmayanları, Allah’ın dinini alaya alanları evliya edinmemek konusunda kesin bir dille uyarılıyor. Bu ayetler; onlardan öncesi ve sonrasında gelen ayetler ve Kuranın bütünlüğünde bu konuya ısrarla değinilmesindeki gaye düşünüldüğünde “evliya” ve “evliya edinmek” kavramları hakkında bir kabaca bir tanım yapabiliriz.
İnanların, inanmayanları evliya edinmesi yasaklanmıştır. Çünkü Kuranda da belirtildiği ve tarihinde bize açıkça gösterdiği üzere Kafirler güruhu sürekli Müslümanlar arasında nifak çıkarmak ve onları yok etmek amacındadırlar. Onlar hakkında iyili değil sürekli kötülük isterler. Devamlı suretle Müslümanlar aleyhinde uğraşı içindedirler. İman edenlerin onların oyununa gelmelerini, onların işlerini kolaylaştıracak davranışlarda bulunmalarını önlemek amacıyla onları evliya edinmeleri yasaklanmıştır. Burada evliya “yol gösterici, dost” anlamında kullanılmıştır. Evliya edinmek; onları yol gösterici edinip, fesat çıkarma ve bozgunculuk faaliyetleri konusunda işbirliği içinde olmak anlamındadır.
Allah inanmayanları dost edinen kişilerin amaçlarının, (4:139) ayeti ile kuvvet ve onuru onların yanında aramak olduğunu belirtmiştir. Bu tür insanların, aslında gerçekten iman etmemiş, zulmeden, fasık kişiler olduğunu vurgulamıştır. Ve inanmayan kişilerle onları bir tutarak “kim inanmayanları evliya edinirse o da onlardandır” demektedir.
Şeytanın ve şeytanın dostlarının evliya edinilmesi ile ilgili ayetler
(4:76) Allatheena amanoo yuqatiloonafee sabeeli Allahi waallatheena kafaroo yuqatiloonafee sabeeli alttaghooti faqatiloo awliyaaalshshaytani inna kayda alshshaytanikana daAAeefan
76- İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
(7:27) Ya banee adama layaftinannakumu alshshaytanu kama akhrajaabawaykum mina aljannati yanziAAu AAanhuma libasahumaliyuriyahuma saw-atihima innahu yarakumhuwa waqabeeluhu min haythu la tarawnahum innajaAAalna alshshayateena awliyaa lillatheenala yu/minoona
27- Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.
(7:30)Fareeqan hada wafareeqan haqqaAAalayhimu alddalalatu innahumu ittakhathooalshshayateena awliyaa min dooni Allahiwayahsaboona annahum muhtadoona
30- Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı haketti. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar
18:50 Wa-ith qulna lilmala-ikatiosjudoo li-adama fasajadoo illa ibleesa kanamina aljinni fafasaqa AAan amri rabbihi afatattakhithoonahuwathurriyyatahu awliyaa min doonee wahum lakumAAaduwwun bi/sa lilththalimeena badalan
50- Hani meleklere: 'Adem'e secde edin' demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
İnanan ve inanmayan grupların kendi aralarında birbirlerinin evliyası olmaları durumu
(8:72) Inna allatheena amanoo wahajaroowajahadoo bi-amwalihim waanfusihim fee sabeeli Allahiwaallatheena awaw wanasaroo ola-ikabaAAduhum awliyao baAAdin waallatheenaamanoo walam yuhajiroo ma lakum min walayatihimmin shay-in hatta yuhajiroo wa-ini istansarookumfee alddeeni faAAalaykumu alnnasru illaAAala qawmin baynakum wabaynahum meethaqun waAllahubima taAAmaloona baseerun
72- Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle aralarında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(9:71)Waalmu/minoona waalmu/minatubaAAduhum awliyao baAAdin ya/muroona bialmaAAroofiwayanhawna AAani almunkari wayuqeemoona alssalatawayu/toona alzzakata wayuteeAAoona Allahawarasoolahu ola-ika sayarhamuhumu Allahuinna Allaha AAazeezun hakeemun
71- Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu iki ayette inanların birbirlerinin evliyası olduğu ve birbirlerini iyiliği ve güzelliği davet ettiklerini, kötülüklerden sakındırdıkları vurgulanıyor. Bu durum Müslümanlar arasında karşılıklı olan bir şeydir. Yani birinin sürekli öğüt veren yada sakındıran birinin de sürekli öğüt alan ve sakındırılan olması gibi bir durum vurgulanmıyor. Yani bir şeyhe, evliyaya vs. tabi olmak gibi bir durum söz konusu değildir. Ayrıca burada bahsedilen “iyiliği emret ve kötülükten sakındırmak” kavramları mutlak iyilik ve kötülük kavramlarıdır. Yani Allah tarafından belirlenmiş iyi ve kötüdür. Birilerinin yorumuna ve görecesine bağlı bir durum değildir. Hüküm koyma durumu yok sadece mevcut Allah tarafından konulmuş, belirlenmiş, iyiliğe davet etmek ve kötülükten sakındırmak söz konusu.
(8:73)Waallatheena kafaroo baAAduhumawliyao baAAdin illa tafAAaloohu takunfitnatun fee al-ardi wafasadun kabeerun
73- İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.
Bu ayette de inanmayanları birbirlerinin evliyası olduğu belirtilerek, buna karşı inanların birbirlerinin evliyası olması gerektiği özellikle vurgulanmıştır. Neden? Yer yüzünde fitne ve bozgunculuk çıkmaması için.
Allah’ı evliya edinmek
Aşağıdaki ayetleri incelerken; Allah’ın hangi sıfatlarının vurgulandığına dikkat edersek Allah’ı evliya edinmenin diğer bölümlerdeki evliya edinme kavramlarından ne şekilde farklılaştığını görebiliriz. Bu noktadaki ayrımı daha iyi anlamak için bu bölümde ilgili ayetin öncesi ve sonrasındaki ayetlere de göz atmak gerekir.
11:20 ayetini önündeki ardındaki ayetleri dikkate alarak inceleyelim
19- Bunlar Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır.
(11:20)Ola-ika lam yakoonoo muAAjizeena feeal-ardi wama kana lahum min dooni Allahimin awliyaa yudaAAafu lahumu alAAathabu makanoo yastateeAAoona alssamAAa wama kanooyubsiroona
20- Bunlar, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri yoktur. Azab onlar için kat kat arttırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de.
21-İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve uydurdukları uydurmaları da kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
22- Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.
Bu ayette önceki ayetlerde özellikleri vurgulanan insanların Allah’tan başka evliyası olmadığına dikkat çekiliyor. Bu kişilerin Allah’a karşı uydurduklarının(tanrılarının) kendilerinden uzaklaşacağı ve ahrette de hüsrana uğrayacakları söyleniyor. Yani burada evliya kurtarıcı, yardımcı anlamında kullanılmıştır. Allah dışında kimsenin kurtarıcı ve yardımcı anlamında evliyası olmadığına dikkat çekiliyor. Aşağıdaki 11:113 ayetin de bu tam noktada bir uyarı ile karşılaşıyoruz.
(11:113)Wala tarkanoo ila allatheenathalamoo fatamassakumu alnnaru wamalakum min dooni Allahi min awliyaa thumma latunsaroona
113- Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.
13:16’yı da öncesindeki ayetleri nazara alarak inceleyelim;
14. El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.
15- Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder).
(13:16)Qul man rabbu alssamawatiwaal-ardi quli Allahu qul afaittakhathtummin doonihi awliyaa la yamlikoona li-anfusihimnafAAan wala darran qul hal yastawee al-aAAmawaalbaseeru am hal tastawee alththulumatuwaalnnooru am jaAAaloo lillahi shurakaakhalaqoo kakhalqihi fatashabaha alkhalqu AAalayhim quliAllahu khaliqu kulli shay-in wahuwa alwahidualqahharu
16- De ki: 'Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?' De ki: 'Allah'tır.' De ki: 'Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar ve zarar sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?' De ki: 'Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?' Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredicidir.'
13:16 da ‘kendileri için bile bir şeylere güc yetirmeye sahip olmayan evliyalar’ kavramına dikkat edelim. 14. ayetteki dualara karşılık vermeyenlerden medet umma kavramına yapılan işaretti de dikkate aldığımızda bu ayetteki evliya kelimesinin hangi anlamlarla desteklendiğini kavramak mümkün. Bu ayette evliya kelimesi her şeye güç yetiren, dualara cevap veren, kahredici, yaratıcı sıfatları ile kuvvetlendirilmiştir. Yani kendisinden bu sıfatlara sahip olamayan birisinin evliya edilmesinin boş olduğu anlaşılıyor. Ve de Allah’tan kimse bu sıfatlara sahip değildir. Bu manada kimseyi Allah’tan başkasını evliya edinemez ondan başkasından medet umamaz, yardım bekleyemeyiz. 17:97 ayetini incelediğimizde Allah’tab başka kimsenin Hidayete erdirmek gibi bir yetkisi olmadığını pek ala görüyoruz.
(17:97)Waman yahdi Allahu fahuwa almuhtadiwaman yudlil falan tajida lahum awliyaa min doonihiwanahshuruhum yawma alqiyamati AAalawujoohihim AAumyan wabukman wasumman ma/wahumjahannamu kullama khabat zidnahum saAAeeran
97- Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız.
Allah’ın hidayet vermediğine Ondan başka edinilen evliyalar hidayet veremiyor görüldüğü üzere.
42:9 Ami ittakhathoo min doonihi awliyaafaAllahu huwa alwaliyyu wahuwa yuhyee almawtawahuwa AAala kulli shay-in qadeerun
9- Yoksa O'nun dışında birtakım veliler mi edindiler? İşte Allah; veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O, her şeye güç yetirendir.
42:46 Wama kana lahum min awliyaayansuroonahum min dooni Allahi waman yudliliAllahu fama lahu min sabeelin
46- Onların Allah'ın dışında kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir (çıkış) yolu yoktur.
45:10 Min wara-ihim jahannamu walayughnee AAanhum ma kasaboo shay-an wala maittakhathoo min dooni Allahi awliyaa walahumAAathabun AAatheemun
10- Arkalarından cehennem (onları izlemektedir). Kazandıkları şeyler, onlara hiç bir yarar sağlamaz. Allah'tan başka edindikleri veliler de. Onlar için büyük bir azab vardır
(29:41) Mathalu allatheena ittakhathoomin dooni Allahi awliyaa kamathali alAAankabootiittakhathat baytan wa-inna awhana albuyooti labaytualAAankabooti law kanoo yaAAlamoona
41- Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.
46:32 Waman la yujib daAAiya Allahifalaysa bimuAAjizin fee al-ardi walaysa lahu min doonihiawliyaa ola-ika fee dalalin mubeenin
32- 'Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.'
62:6 Qul ya ayyuha allatheenahadoo in zaAAamtum annakum awliyao lillahimin dooni alnnasi fatamannawoo almawta in kuntum sadiqeena
6- De ki: 'Ey Yahudi olanlar, eğer siz, (bütün) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru söylüyor iseniz (bunu çekinmeden yapın).'
Bu ayetlerde yukarıda söylediklerimize deliller niteliğinde. Aşağıdaki ayetlerde kulların evliya edinilmeyeceği ve -Allah’a yaklaştırması amacıyla şeyhe tabi olmak gibi inançların yanlışlığı- açıkça görülüyor.
18:102 Afahasiba allatheena kafarooan yattakhithoo AAibadee min doonee awliyaainna aAAtadna jahannama lilkafireena nuzulan
102- İnkâr edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız.
25:18 Qaloo subhanaka ma kanayanbaghee lana an nattakhitha min doonika min awliyaawalakin mattaAAtahum waabaahum hattanasoo alththikra wakanoo qawman boran
18- Derler ki: 'Sen yücesin; senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onlara ve atalarına meta verip yararlandırdın, öyle ki (senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.'
39:3 Ala lillahi alddeenualkhalisu waallatheena ittakhathoomin doonihi awliyaa ma naAAbuduhum illaliyuqarriboona ila Allahi zulfa innaAllaha yahkumu baynahum fee ma hum feehiyakhtalifoona inna Allaha la yahdee man huwa kathibunkaffarun
3- Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) 'Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
Şöyle bir soru akla gelebilir bazı ayetlerinde Allah “inanlar birbirlerinin evliyalarıdır” derken neden bazılarında da “Allah’tan başka veliler edinmeyin” diyor?
Aslında buraya kadar ki bölümde bunu açıkladık ancak tekrar altını çizmekte fayda var. İnanların birbirlerini evliya edinmesi durumu; Allah’ın koyduğu sınırlarda yaşamak konusunda birbirlerine destek olmak, birlerinin çıkarlarını ve İslamiyet’i gözetmek şeklindedir. Ancak insanların hüküm koymak gibi bir yetkileri yoktur. Birbirlerini Allah’ın gazabından koruyamaz yada Onun lütfüne engel olamazlar. Buradaki evliya edinmekle Allah’ı evliya edinmekteki ‘evliya edinmek’ kavramlarının boyutları farklıdır. Yukarıda anlattığımız gibi ayetlerde öne çıkarılan sıfatlar nazara alındığında bu farklılık açıkça görülmektedir.
Kavramları daha iyi anlayabilmek için bu kavramın zıddını da düşünmek gerekir. Yani Allah’ı evliya edinmek ve Allah dışında başka birilerini evliya edinmek kavramlarını birlikte düşünmek gerekiyor. Buradaki Allah’ı evliya edinmenin zıddı inanların birbirlerini evliya edinmesi değildir. Yada Allah’tan başkasını evliya edinmekle, inanların birbirlerini evliya edinmesi eş değer değildir.
İnanların birbirini evliya edinmesinin zıddı şeytanı veya inanmayanları evliya edinmektir. Konuya bu açıdan bakıldığında düğüm çözümlenmiş oluyor. Kuranı anlamaya çalışırken bir sadece kelimenin salt anlamına bakamayız. Anlamak için onun hangi sıfatlarla kuvvetlendirildiğine dikkat etmek durumundayız.
42:6 Waallatheena ittakhathoomin doonihi awliyaa Allahu hafeethunAAalayhim wama anta AAalayhim biwakeelin
6- Allah'ın dışında birtakım veliler edinenler ise; Allah, onların üzerinde gözetleyicidir. Sen onların üzerinde bir vekil değilsin.
45:19 Innahum lan yughnoo AAanka mina Allahishay-an wa-inna alththalimeena baAAduhumawliyao baAAdin waAllahu waliyyualmuttaqeena
19- Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiç bir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir.
(7:3) IttabiAAoo ma onzila ilaykum minrabbikum wala tattabiAAoo min doonihi awliyaa qaleelan ma tathakkaroona
3- Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz?
(10:62)Ala inna awliyaa Allahila khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona
62- Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.
veli konusu bu kadar geniştir, ayrıca yer yüzünde illaki bir temsilcinin olacağına dair hadislerde terddüt vardır.Hadis alimlerince bu konuda sabit bir eser yoktur
saygı ve sevgi ile kalınız....
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Şeytandan Allah'a sığınırım. Rahman Rahim Olan Allah'ın Adıyla.
... Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. (Lokman Suresi, 15)
Esmize - Perihan Kılıç
DÜN VARDI BU GÜN YOK....ESKİDEN VARDI ŞİMDİ YOK....sözleri Allah'a adaletsizlik yakıştırmaktır. Zaten eskiden de yaşayan o zatlara büyük kısım inanmıyordu, dünyalarını değişince kıymetleri anlaşıldı...Maneviyat ilmi Zahir ilim gibi görüneni kapsamaz...İç organlar gibi batındadır.....Şeriat -tarikat-Hakikat....10 bin yıldır vardıd a...bu yüzyıl yoktur ya da kalmamıştır demek...sadece kendi siyah ve kirli perdemizin ağırlığındandır..... "Allah varmı-Din varmı- Din var ama tasavvuf yok- tasavvuf varda o eskidendi " sözleri kişisel ilim ve iman ile ölçülecek sorulardır...
Esmize - Perihan Kılıç
farkındaysanız böyle bir konuyu dine ya da din adına önemli katkıları bulunan tarihi değerlerimize saldırı olarak kullanacak ne hasta beyinler var..Yazık Allah ıslah etsin derim ..başka da diyecek bir şey yok .olmadı "Leküm diynüküm ve liye din "deriz "sizin dininiz size, benim dinim bana"çünkü öyleleri vardır ki
"Muhammed Suresi(29)Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah'ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? "ayetindeki gibi her fırsatı dine allaha olan düşmanlıklarını ortaya koyacakları malzeme diye bakarlar..
Allah dostlarına iftira atarlar hatta yumuşak bile derler.
Şaşırmamak lazım "Bakara Suresi (7)Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır."
görebilmek için göz hissedebilecek bir kalp lazım ..rabbim bizleri şaşmaktan korusun doğru yoldan ayırmasın tekrar teşekkürlerim ve saygılarımla
Sevgili Perihan Hanım, okumaktan büyük keyf aldığım bir yazı . Teşekkürler. Güne yakışan bir yazı idi. Sevgilerimle ...
Esmize - Perihan Kılıç
günümüzde varmıdır sorusuna cevap düşüncesi uğruna ölen varmıdır demek gerekir eğer canını ortaya koymadıysa
güzel ve hoş görünmek için ayetleri eğip büküyor,kolaylaştırın zorlaştırmayın hadisinden yolas çıkarak cılkını çıkarıyorsa
var diyemeyiz,kapanmıştır,kurtarıcı beklemeyin,bitti o devirler
gerçekte kurtarıcıda sizsiniz,
Alıntılar yapmıssın Fatih SultaN Mehmet DEMİŞSİN fatih olduğu,iyi bir kumandan olduğuda doğrudur ama alimlerden feyzaldığını yazmışsın ,evet doğrudur ki devleti osmaniye ,devletin bekası için kardeş katlini meşrulaştırmış ,FATİH KANUNNAMESİ DENEN ,kendisi beşikteki kardeşini boğduran bunu herkes yapsın diyen biri kamili mürşütlerle beraberliği sizce nasıl
Yavuz Selimde geçiyor o kadar kamili mürşitlerle bir olmuşki önce babası SOFU BEYAZIDI çok yumuşak ,doğudaki Şh ismail
tehlikesini görmüyor diye tahtan indirmiş sonra tokatta ,sivasta alevi ,şah ismail destekçisi diye baş üstünde baş bırakmamış,kana bulamış biri ,babası tarafından bedduaya uğrayıp şark çıbanıından ölen biri
bunlar mı irşat olmuş,aman sizde kalsın kullandığınız kavramlar irdelenirse ,mason,hurifi,sebatay kavramlar,
mevlananın ,yunusun durumuda ilginçtir hurifi yaklaşımları vardır,
aslında bunlar endülüs kökenli saferat kabala esintileridir,evet anlatıklarınız ,murşidi kamil olmak gerekir doğrudur
kavram gerçektir ama anlatttıklarınız başlı bgaşın<a yanlıştır ,tek olan kavramdır,
zamankeskin tarafından 10/19/2010 3:20:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
zamankeskin tarafından 10/19/2010 3:32:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
üçüncüsü ise dünyada inanın başka bir halk yoktur bizim gibi tarihine atılmış iftiralara sahip çıksın..ermenilere de kesin soykırım yaptık diye hak aradığınızı sanırım..
haa bu arada dikkat edin de bu memleketin ekmeğini yiyip, suyunu içip,Ve bu toprakların vatan olmasında her birinin ayrı emeği olan atasına ver veriştir..Sanırım ahın yerde kalmadığına da inanıyorsunuz aman ha.sonra haklar helal edilmez, beddua almayın üzülürüz sonra...
Esmize - Perihan Kılıç
zamankeskin
ama siz çok cahil gördüm kamili mürşitin aydınlattıkları bunlar ise fatih ,ve yavuz selimse vay dedim dikkatli okursan sizin diğer yazılarınızda insanlıktan nasibini almamış tahminen eşkinaz olsanız sanırım,klasik argumanlar,tarih bilimi objektif incelenmelidir sizn gibi at gözlükleri takarak değil ,hatasız i,nsan olmaz devlette zaten dediğiniz gibi olsaydı kocaman osmanlı yıkılmazdı haksızlık üzerine kurulan hiç bir ayakta kalamaz,
yani kjamil mürşüd dedikleriniz insan sevgisi en yüksek olan kişilerdir öğrencileride bunu öğrenir ,tarihten ne çaktığında başka konu tabi,
islamda suçsuz yere bir insanı öldürmek gibidir der ,buhari ve müslümden hadistir,şimdi fatih sultan nasıl beşikteki kardeşini boğdurup mürşidi kamilib öğrencisi oluyor biraz kafa çalıştırın
saygılar
Esmize - Perihan Kılıç
Osmansevki
Gel gelelım yunusa mevlanaya hurufi yaklasımlar iddasına.ha ben ne kadar idda desemde siz zaten kesinliğine kalpten inanmışsınız gibi bir dil var yorumunuzda ki buda belgelere dayanamayacak kadar aciz. Sİzce bu mısraları yazan ınsanın kalbınde hurafi kırıntılar yasarmı ?
Yunus sen bu dünyaya niye geldin
Gece gündüz Hakkı zikretsin dilin ..
Allah HEPİMİZE sapkınlıktan iftiradan uzak diller ve gönüller nasip eylesin
Hanımefendi
Çok güzel ve faydalı bir yazı.
İçinde bulunduğumuz şu çağda
Bahsi geçen Yunuslar, Mevlanalar, İmam- azamlar artık yok
Ama bu mürşid yok anlamına gelmez.
Başta Kur'an-ı muciz-il beyan en hakiki ve sarsılmaz mürşiddir
Sonra peygamberimizin sünneti seniyyesi de bir mürşiddir
Ve yukarıda sizinde bahsettiğiniz mübarek zatların
Bizler bıraktığı eserleri, ruhaniyetleri ve tamamının şahsı manevisi de
Yine tabi olucak mürşiddir.
Çok derin ve kapsamlı bir mevzu
Çok fazla meseleyi örselemeden
Güzel yazınız için sizi tebrik ediyor
Saygılarımı sunuyorum.
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
çok derin ve oldukça hassas bir konuyu ele almışsınız.. evet gayet samimi bir niyetle yazdığınız gün gibi aşikâr fakat gerek inanan gerek zıt fikirli kişilerce kolay eleştiri alabilecek bir yazı olmuş
en başta yazmış olduğunuz hadisin tarikatla alakası olmadığını, ehli sünnet itikadını kastettiğini ifade etmek isterim
zira kıyamete dek silsileleri bozulmadan devam edecek ehli sünnet üzere bir çok tarikat vardır
hassasiyetinize sığınarak efendim
Esmize - Perihan Kılıç
sevgiler saygılar
Lâ'l Sâye Bân
Esmize - Perihan Kılıç
haklısınız 73 fırkaymış..bir de dediğiniz kısım ayet değil hadismiş haklısınız..
çok dar zamanda yazdım gözümden kaçmış bu yüzden..düzeltme butonu görebilirsem düzelteceğim...
:)) ben de güleyim en azından sizi mutlu ettim teşekkürler
Esmize - Perihan Kılıç
bu kısım zaten ayet numarasıda yok hadisin kaynağı var ..ama üzgünüm düzeltme kısmı göremeyince hadisler arasına kaydıramadım..ayrıca konu öyle derin ve öyle çok kaynak var ki yazmaya kalksak kitap olu
tekrar saygılar sevgiler
3.Keşf ve İlham: Sufiyenin yolu üzerinde seyrimizi-incelememizi sürdüreceğiz. Bu sufiye yolunun sistematik ve yaygın ismi literatürde �Tasavvuf� olarak adlandırılmıştır. �Bildiği ile amel edene , bilmediğini öğreten Allah�tır.� Ayeti esas alınarak üzerinde ittifak edilen Tasavvuf�un Lugat manası: Kalbe, Ahlaka, nefse, ruha, hale, makama, marifete, sırra ve batına ait bilgiler, Şeriatın iç yüzü. İslâm Dinin ruhu, manası, özü, iç alemden bahseden ilim olarak takdim edilmiştir.
Bağlıları Tasavvuf hareketinin ilk tohumlarının Hz.Peygamber, sahabe ve tabiunun yaşayışında mevcut olduğunu, ancak müstakil bir ilim ve hareket haline gelmesi miladi VIII.asrın ikinci yarısından başlayarak IX.asırda doğuş devrini tamamladığını bildirirler ki ilmi görüş bakımından bu tarihler arası da aynen kabul görür.
İbn-i Haldun Mukaddimesinde yaptığı tarifte; �Tasavvufun ilk önce İslâmların uluları, Sahabe, tabii ve onlardan sonra gelen büyüklerin tarikatleri, ancak hak ve hidayet yolu ve ibadetlere devamda dünyanın süs ve ziynetlerinden yüz çevirerek Yüce Tanrı�ya yönelmekten ve halkın sevdiği, meylettiği zevklere, mal, servet ve şereflere rağbet etmemekten ve ibadetle meşgul olmak üzere halk arasından bir yana çekilmekten ibaretti� demektedir. Tasavvuf bu dönem içerisinde ilmi gelişmesini sürdürürken bağlıları zaman içerisinde �Savvife� ve �Suffiye� adını almıştır. Bu gelişme sonucunda ibadet ve taatten ibaret olan tasavvuf ilmi, şeyhler ve üstadlar elinde yoğrulup, nakledilerek öğrenilen bir ilimken,daha sonra tefsir, hadis ve fıkıh ilimleri gibi Müslümanlar arasında teşekkül eden bir müstakil ilim halini aldığı anlaşılmaktadır. Bütün düşünce akımlarında olduğu gibi tasavvufun da tarih içinde yetkin temsilcileri olmuştur. Yetkili ve etkili mutasavvıfların ilk sûfi olarak andıkları İbrahim Ethem (777) dir. Şakik Belhi, Davud Tai, Fudayl B.İyaz, Maruf Kerhi gibi sufiler IX.yüzyıla kadar süren gelişme döneminin önemli sufileridir. Tasavvuf da diğer düşünce hareketleri gibi belli aşama ve dönemler geçirmiştir. Bu dönemleri şöyle kategorize etmek mümkün olmuştur. 1.Zühd dönemi; Bu dönemin önemli temsilcisi Veysel Karani olarak anılabilir. 2.Tasavvuf Dönemi; Maruf Kerhi. 3.Vahdet-i Vücud Dönemi, İbn Arabi olarak anmak mümkündür.
Yukarıda aldığım bölüm, Mevlana üzerine yaptığım çalışmadan alınmıştır. Konunun kısa bir tarihi fotoğrafını verdiği için almayı uygun buldum.
Yazının başlığına bakınca, var mıdır, yok mudur? şeklinde bir soruyla karşılaşıyoruz ki, bunu ancak Allah bilir demek İslam'ın temel espirisine en uygun olandır. İslam, zamanlar rasında değerli zamanlara işaret eder. Mekanlar arasında özel değere sahip mekanlar işaret eder, insanlar arasında da başta peygamberler olmak üzere özel değere sahip insanlara işaret eder. Tabi ki şahsi kanaatime göre, inanç isbat istemediğinden; bugün böyle insanların varolup olmadığını söylemek, ancak insanın kendisini bağlayacak bişeydir. İslam dairesi içerisinde böylesi insanlar halen varmıdır deyip buna evet demek ayrı bişeydir ve ayrı sonuçlar doğurur; bu insan falan adamdır demek tamamen ayrı bişeydir. Böyle bişeyi idddia edip, tüm insanları ikna etmek mümkün olmayacağından, bu durumda yina bağlılarını doğrudan bağlayan ve ilgilendiren bişeydir.
Sonuçta, İslam'ın ve müslümanların tarihinde ve bizim tarihimizde; batınilik, tasavvuf mesleği ve onca meşrebin varola geldiği tarihi bir gerçekliktir. İnanç dairemiz içinde bulunması nedeniyle de yalnızca inananları bağlayan bir dini süreç olarak düşünmek en doğal olanıdır. Tasavvuf mesleğine inanmayanlara da herhangi bir tarizde bulunmak haksızlıktır.
Doğrusunu ve hak olanı Allah bilir...Şimdilik selam,saygı...
hyazici58 tarafından 10/19/2010 12:31:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Harmanlama çok güzeldi
tespitler yerinde
örnekler nefisti canım
tasavvufu çok seven ben hak ettiğini düşünüyorum yazının aldığı başarıyı
ki sen zaten asla boş düşünmez ve yazmazsın, hele kulaktan dolma asla... Okuyan, araştıran bir elden çıkan yazı da bu denli dolu olur işte...
TEBRİĞİM SEVGİLERİMLE CANIMCIĞIM.
Esmize - Perihan Kılıç
İyi ki varsın sevgilerim sonsuz