- 541 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hamiyet-i İslamiyye'nin Feveranı
Tüm dünyada Müslümanların akıtılan kanlarının, zulüm görmelerinin en önemli nedeni Müslümanların parçalanmışlığıdır. Gazze’ye yardım götürmek üzere Türkiye’den yola çıkan Mavi Marmara gemisinin 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail ordusu tarafından aşırı güç ve şiddet kullanılarak durdurulması, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak bu katliamların, bu acıların hiçbiri yeni değildir. Özellikle son dönemde yaşanan olaylar, İslam dünyasının birlik olarak manevi bir lider önderliğinde hareket etmesine, tüm dünyanın huzur ve barışı için büyük bir ihtiyaç olduğunu göstermiştir.
Bugün artık ‘Hamiyet-i İslamiye feveran etmiştir. (İslam’a hizmet duyguları taşmıştır.) Bediüzzaman bu konuda şu sözleri söyler: “Böyle bir cemaat-ı azime (Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in soyundan gelen büyük seyyidler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (harekete geçirecek) ve uyandıracak hadisat-ı azime (büyük olaylar) vücuda geliyor.” Bediüzzaman, işte bu olayların büyük kuvvetteki büyük koruma hissinin feveran etmesine sebep olacağını söyler.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s. 473)
Bediüzzaman bu sözleriyle, yaşadığımız dönemde, Müslümanları şevklendirecek, onların imanlarını ve İslam’ı koruma duygularını artıracak, Kur’an ahlakını yaygınlaştırmak için mücadele etme azimlerini harekete geçirecek büyük olayların meydana geleceğini Resulullah’ın (sav) hadisleri ışığında haber verir. İçinde bulunduğumuz dönem Türk İslam aleminin birlik olmasına, bir ve bütün olarak hareket etmesine en çok ihtiyaç duyulan dönemdir.
“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) ayeti hükmü gereği Müslümanların birlik olması şarttır. Müslüman alemi Allah’ın bu buyruğuna uyup birlik oluşturmadığı sürece son olarak Mavi Marmara gemisinde yaşanan olayların ve acıların süreceği açıktır. (Doğrusunu Rabb’im bilir.)
Dünyanın dört yanında yaşanan acıların, katliamların, sıkıntıların ve çilelerin hiçbiri yeni değildir. Müslümanlar hemen hemen yüzyıldır baskı altında yaşamaktadırlar.
Bugün, Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimiz yaklaşık 60 yıldır işkence görmekte ve akıl almaz baskılar yaşamaktadırlar.
Filistin’de Müslüman kardeşlerimiz yarım yüzyıldan fazla süredir öldürülmekte ve topraklarında sürgünü yaşamaktadırlar.
Irak’tan gelen ölüm haberleri sürmekte, Kerkük’te ölüm korkusuyla yaşanmaktadır.
Kırım’da Müslümanlar zorluk ve sıkıntılar altında yaşamakta, Afganistan’dan her gün Müslümanların ölüm haberleri gelmekte, Pakistan’da binlerce Müslüman zor koşullarda mülteci konumunda yaşamlarını sürdürmektedirler.
Daha dün Bosnalı Müslümanlar dünyanın gözü önünde acımasızca soykırıma tabi tutulmuşlardır.
Ayrıca dünyanın çeşitli ülkelerinde hapishaneler, düşünce ve inançları nedeniyle tutuklu olan Müslümanlarla doludur.
Dünyanın farklı bölgelerinde Müslümanlara büyük acılar yaşatan deccalî fitnenin son bulması, sadece Müslüman aleminde değil tüm dünyada barışın sağlanması ancak Türk İslam Birliği’nin kurulmasıyla mümkündür. Bu acil durum göz önündeyken, bu birliğin kurulmasının imkansız olduğunu düşünenler, bu birlik için çaba göstermeyenler, yapılan çalışmaları desteklemeyenler büyük vebal altına girerler. Unutmayalım ki zulme rıza göstermek de zulümdür. Fiili çaba içerisinde olamayan Müslüman, bu birliğin kurulması için dua edebilir. Aksi halde akan kandan, yıkılan evden, açlık ve yokluk içinde yaşayan ya da şehit olan her insandan sorumlu olur.
İnsanlar Allah’a itaat etmediklerinde sürekli bozgun olur ve sürekli ezilirler. Özellikle son dönemlerde Müslümanlar sürekli ezilmekteler; çünkü darmadağınıktırlar ve bu dağınıklığı makul görmektedirler.
Allah uyuyan Müslüman alemini zorluk vererek böyle uyandırır. Diğer ülkelerdeki kardeşlerinin yaşadığı acıları görmezden gelen, kendi işine gücüne bakan, bencillik eden Müslümanları Allah, bu şekilde daldıkları uykudan uyandırır. Müslümanların eza göreceklerini bildirir Allah. Nedeni de bölünmeleri, parçalanmalarıdır. Allah intikam alıcıdır; uyuyan kullarını -adeta silkelercesine- yoğun uykudan uyandırır, ayağa kaldırır. Allah’ın uyandırmada kullandığı yöntemlerden biri de budur. İsabet eden bela/musibet sonucunda insanlar doğru yola gelir, hidayet bulur, ıslah olurlar. Allah ıslah etmeyi bilir; O Cebbar sıfatıyla ıslah eder.
Türk İslam Birliği’nin kurulması Allah’ın Kuran’da gösterdiği, Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde detaylarıyla anlattığı çözümdür. Deccaliyetin tüm dünyaya yaydığı zehrin panzehiri bu birlik olacaktır. Rahmani ve Allah’ın ahlakına dayalı nur bir sistem olan Türk İslam Birliği, tüm Müslümanların duası olmalıdır. “Kahrolsun ...” ve benzeri sloganlarla bir yere varılamaz. Müslümanlar Kur’an’a göre hareket etmelidir. Kitabımız neyi emrediyorsa, Peygamberimizin (s.a.v.)’ın sünneti neyse, onu uygulamamız gereklidir.
Dileğimiz, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın…”( Al-i İmran Suresi, 103) hükmü gereği bir araya gelerek Türk İslam Birliği’nin kurulması, tüm dünyanın huzur ve güvenliğe kavuşmasıdır. Kur’an, Müslümanların bu sorumluluğunu şöyle bildirir:
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına cehd etmiyorsunuz (çaba harcamıyorsunuz)?” (Nisa Suresi, 75)
Fuat Türker, Haber Vaktim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.