- 1989 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
~~SONBAHAR' DA YAZ~~ BİR SERDAR KURT ÖYKÜSÜ
05.10.2010
~~SONBAHAR’ DA YAZ~~
Her şey bir pazar günü bilgisayarına gelen bir mesaj ile başladı.
Her zamankinden daha boğucu bir gün, yalnızlığını deşen, kimsesizliğini derinleştiren bir pazar günü. Hafta sonu olduğu için işe gitmemişti; o gün biraz geç kalktı, mırıldanarak banyoya girdi, elini yüzünü yıkadı; aynada dağılmış saçlarına uyumaktan şişmiş gözlerine baktı;
alay edercesine gülümsedi haline; başını yukarı kaldırdı ve derin bir of çekti sıkıntılı haliyle mutfağa geçip kahvaltı masasına oturdu. Ekşimiş yüzü ile bir bardak çay içip birkaç zeytin ve bir dilim ekmekle noktaladığı kahvaltının ardından ayağa kalkıp salona yöneldiğinde saçları hâlâ dağınık gözleri hâlâ şişti.
Salaş bir halle kanepeye uzandı; televizyonu açtı; hemen hemen her kanalda daha önce defalarca izlediği dizilerin tekrarları vardı; öfkeyle televizyonu kapatıp, odasına çekildi. bilgisayarıyla uğraşmaya başladı. yegane arkadaşına sığınmıştı yine Yalnızlığından çekingenliğinden dahası içinde bulunduğu boşluktan bir nebze olsun onu uzaklaştıran bilgisayarına
son günlerde çok popüler olan kendisininse severek dinlediği şarkıyı açtı; keyfi birazda olsa yerine gelmişti. Web sayfasına girdi; arkadaşlarının, fotoğraflarına yaptığı ilginç yorumları okurken,
bir nebze olsun gülümseye bildi; sonra gelen arkadaşlık isteklerine baktı, hiçbirini tanımıyordu, arkadaşlarının zaman zaman yaptığı soğuk şakaları düşündü; ani bir kararla hepsini ret etti. aslında yalnızdı yeni birini tanımak, sohbet etmek, hiçte kötü olmazdı; yine de sanal ortamın yarattığı güvensizlikle yaptığı şeyin en doğrusu olduğunu tekrarladı için için kendisine. Bir anda iç sesi yükselip kendi kendiyle konuşmaya başladığında
-İnternetten arkadaş arayan birinden ne beklene bilir ki
Yutkundu. Sıkıntısı yine yüzüne yansımıştı. Arkadaşlarının paylaştığı komik videolara bakarken kısa sürelide olsa gülüyor; hatta kahkahalar atıyordu. Aslında çok mutlu değildi sadece mutsuzluğuna verdiği bir cezaydı bu.
Telefonu çaldı; arayan arkadaşıydı; açmak istemedi; hem ne için aradığını az çok tahmin edebiliyordu; yine her zamanki gibi nispet yaparcasına ne kadar mutlu olduğundan bahsedecekti muhtemelen. Telefonu cevapsız bırakıp, yatağın üzerine fırlattı. Arkasına yaslandı başını yukarı kaldırıp derin bir of çekti; arkasından ayağa kalktı, mutfağa gidip kendisine orta şekerli bir kahve yaptı üzerinde seni seviyorum yazan kupasıyla kahve içmeye bayılırdı; tekrar salona girdi pencerenin önüne geldi hava kapalıydı sokaklar ıslak ve sisli tam sonbaharın şanına yakışır kurşun gibi ağır bir gündü. Kahvesinden bir yudum aldı etrafı seyrederken mat, donuk, eğlencesiz duran evlerin içinde barındırdığı hayatları düşündü. Acaba kaç kişi daha kendisiyle aynı kaderi paylaşıyordu. Pencereye yansıyan yüzüne en uygun temaydı seyrettiği manzara. Kaderini kabullenircesine kapattı gözlerini, elindeki kupayı sehpanın üzerine bırakıp odasına döndüğünde bilgisayarına gelen mesajı fark etti.
Heyecanlandı. Hayatı boyunca duymak istediği sözleri okuyordu; üstelik şaka olamayacak kadar ciddi bir şekilde yazılmış bu satırların sahibini merak ediyordu içten içe. Mesajı okumayı bitirir bitirmez gönderenin profiline girdi. Sonbahar manzaralı resimlerden başka bir şey göremedi yine de uzun uzun incelemesinin sonunda tanımadığı biri olduğuna kanaat getirdi bir an yanıtsız bırakmayı düşündü ama içinden bir ses cevap yazması konusunda ısrar ediyordu
sonunda cevap yazmaya kararıverdi. Gelen cevaplara verilen yanıtlar derken her fırsatta mesajlaşmaya devam etti. Sayfasına her girişinde gözü direk posta kutusuna takılıyor gelen mesajları büyük bir dikkat ve heyecanla okuyordu. Başlarda masum bir eğlence olarak gördüğü bu basit oyun zaman geçtikçe içinde bir tutkuya dönüşüyordu; yine de korkmuyor büyük bir teslimiyet ve memnuniyetle bu eğlenceli oyunun tadını çıkarıyordu. Azda olsa hayatındaki boşluklar dolmuş arkadaş sohbetlerinde keyifle bahsedebileceği özel bir konusu olmuştu artık.
Günler geçtikçe içindeki merak büyüyor, bu gizemli kişinin kendisinde uyandırdığı hayranlık giderek derinleşiyordu.
Beş hafta geçmişti.
Duvarda asılı duran takvim 10 kasım pazar gününü gösteriyordu, yataktan katlığında saat henüz 9:00’dı, aslında pazar günleri 12:00 den önce kalkmazdı. Doğruca banyoya gidip elini yüzünü yıkadı, aynaya bakarken keyfi gayet yerindeydi. Odasına döndü; hiç bir yere gitmeyi planlamamasına rağmen büyük bir titizlikle üzerini giyindi saçlarını toplayıp makyaj yaptı salona geçti ve pencereden dışarıya baktı. Kasım tüm kasvetiyle şehre çökmüştü hem de ekimi mumla aratan bir ağırlıkla; yine de bu kasvet, neşesinden bir şey eksiltmedi, aksine intikam alırcasına boş sokaklara silik sisli bulutlara içten içe mutluluğunu haykırıp intikam alıyordu .bu soğuk kasım günü bile içinde bambaşka sıcacık masum bir hava esmesine mani olamıyordu. Uzun uzun seyretti etrafı; çatılara sinmiş soğuktan birbirine sokulmuş kuşlara bakarken bir anda, annesinin sesiyle irkildi
-Tatlım kahvaltı hazır
-Geliyorum anne
Gayet neşeli bir şarkı mırıldanarak mutfağa girmesi annesinin dikkatinden kaçmadı
-Günaydın tatlım
-Günaydın anneciğim
Anne kız çaylarını yudumlarken kızının mutluluğu anne sininde yüzüne yansımıştı evde esen bu bahar havasından herkes gayet memnundu. Kızını gayet şık bir halde gören anne dışarıya gitmek için hazırlandığını düşündü
-Tatlım dışarıya çıkarken haber verir misin istediğim bir kaç şey var
-Üzgünüm anne bu gün dışarıya çıkmayı düşünmüyorum hem yağmur yağacak gibi bir hava var.
Annesi kızındaki bu garip hallere önce bir anlam veremedi
-Neden hazırlandın o halde
-Hiç içimden geldi
Annesi mevzuyu anlamış gülmemek için kendini zor tutuyor bir eliyle ağzını kapatıyordu.
Kızının internette tanıyıp arkadaş olduğu birine bu denli özenli davranmasını içten içe garipsiyordu aynı zamana.
O an kızının bu alaycı tulumundan rahatsız olduğunu fark etti. Bir an toparlayıp kendini ciddi leşti
-Peki tatlım nasıl istersen
Genç kız annesinin bu tavrından fazlasıyla rahatsız olmuştu kahvaltısını yarım bırakıp masadan kalktı doğruca odasına geçti bilgisayarı açılırken fazlaca sabırsızlanıyor durmadan ayaklarını sallıyordu büyük bir merak ve heyecanla profiline girdi ama beklediği şey yoktu posta kutusu boştu.
Öfkeyle bilgisayarın fişini çekti montunu giyip kapıya yürürken annesine seslendi
-Anne ben çıkıyorum istediklerini söyler misin
Annesi istediklerini söyledi merdivenlerden mutsuz bedeninin yüküyle ağır adımlarla indi.
Birazda öfkeliydi kendi kendine söyleniyordu
-Aptal, geri zekalı
Bahçe kapısından çıkıp sokağın karşısına geçti, bir müddet yürüdükten sonra yağmur atıştırmaya başladı, adımlarını hızlandırıp kısa sürede kendini bir otobüs durağına atmayı başardı.
Oturdu saatine baktı otobüsün gelmesine yaklaşık 15 dakika vardı; sanki çok acelesi varmış gibi derin bir of çekti. Yağmur şiddetini arttırmıştı, bir süre yolun karşısında yağmurdan kaçmak için manavın tentesi altında birikmiş kalabalığı seyretti soluna döndüğünde başına kapüşonunu geçirmiş
elleri cebinde yağmura aldırmadan sakin sakin durağa yaklaşan genç adamı fark etti. Genç adam durağa geldiğinde hafif bir tebessümle başını eğerek nazikçe selam verdi. cindi bir edayla nezaket gereği zoraki karşılık verdi genç kız adamın arkasında duruyordu, birden içinden şunları geçirdi
’ Zaten ıslanacağın kadar ıslanmışsın yürü de bari duşun yarım kalmasın ’
Birden bu sözleri yüksek sesle söylediğini düşündü kendini gülmekten alı koyamadı
Genç adam gayet kendinden emin alaycı bir tavırla arkasını döndü genç kızın gözlerine baktı genç kız kendini toparlayıp ciddileştiği sırada durağa yaklaşan otobüsün firen sesiyle ilkindiler.
Otobüsün kapısı açıldı genç kız bindi ilk olarak peşindense genç adam. Fazlasıyla kalabalıktı otobüs genç adam hızla arkaya doğru ilerlemeye çalışıyordu önce bu duruma bir mana veremedi genç kız bir sonraki durakta bu garip gencin inmesi daha bir şaşırtmıştı onu içinden
’ne yani yanlınca bir durak için miydi bu bekleyişi yağmurdan olsa gerek’ dedi
’ama yeterince ıslanmıştı zaten’ diyerek ekledi sonra başını sallayıp aman bana ne ki diyerek silkti omuzlarını .
Alış verişini tamamlayıp eve döndü.
Yağmur bütün şiddetiyle yağmaya devam ediyordu. Sırılsıklam olmuştu. Elindeki poşetleri kapının arkasına bırakıp doğruca banyoya koştu. banyodan çıktığında fazlasıyla rahatlamıştı üzerine çok sevdiği pijamalarını giyip odasına geçti bilgisayarını açmak için eğildiğinde diğer eliyle başına kavuk biçiminde sardığı havluyu tutmaya çalışıyordu bilgisayarı açılırken mutfağa gidip orta şekerli kahvesini hazırladı elinde kupasıyla salon penceresine geldiğinde güneş çoktan batmış sokaklar akşama koşulsuz teslim olmuştu gecenin karanlığını bir jilet gibi kesen yıldırımları seyrediyor birbirine çarpım duran dev bulutların kükremesini ürkerek dinliyordu. bir kaç saniyelik sükunetin ardından gökyüzünün en şiddetli çatırdamasına tanık oldu büyük bir panik ve korkuyla kendini odasına attı dışarıda yer yerinden oynuyor küçük bir kıyamet yaşanıyordu bilgisayarının başına geçip doğruca web sayfasına girdi. beklediği mesaj gelmişti
mesajda şunlar yazıyordu
’ bugün çok garip bir şey oldu; hayatımda ilk kez, küçük sevimli ama fazlasıyla ukala bir kız sırf yağmurda ıslandım diye bana güldü; yine de ona kızamadım kızmak içimden gelmedi; o kadar güzeldeki hırçın gözleri uzanıp elini tutmak istedim tutamadım. Şimdi enderin pişmanlığı yaşıyorum yine de o küstah kızı güldürebildiğim için çok mutluyum ’
-Aman tanrım
Diye bildi şaşkınlıkla
.
Uzun uzun cümleler kurdu, defalarca yazdı tekrar sildi. aslında tam olarak ne yazması gerektiğini kendisi de bilmiyordu en sonun da sade bir özürden daha içten ve samımı bir şey yazamayacağını düşündü ’ özür dilerim ’ deyip mesajını yolladığında meraklı bir bekleyişe koyulmuştu çoktan fakat aradan gecen zaman ve gönderdiği onlarca mesaja rağmen tekbir cevap bile alamadı hissettiği suçluluk duygusu giderek azalıyor yerini hızla anlamsız bir öfke alıyordu sonunda pes esti. İçinden ’ yarın nasılsa elime düşersin ’ diyor kendini masumca teselli ediyordu. Ertesi günde gelmedi beklediği mesaj sonraki günlerde de derin bir sessizliğe gömülmüştü gizemli arkadaşı ’ belki de yeni bir arkadaş bulmuştur ’ diye düşündü
Giderek ümidini yitirmesine rağmen ne olduğu konusunda ki merakı da her geçen gün artıyordu. Aradan gecen zamanla merakı da tükendi yavaş yavaş silinip gitti hayatından. Ta ki bir yıl sonra kasımın ilk haftasına denk gelen pazar gününe kadar. Bilgisayarına gelen tuhaf mesaj la irkildi göndereni tanımıyordu sadece bir kadına ait boş bir profildi mesajdaki anlatım bozukları ve düşük cümleler yazılanları anlamasını güçleştiriyordu anlaya bildiği tek şey saat 11:00 evinin ilerisinde bulunan otobüs durağında olması gerektiğiydi. neden diye yanıtladı mesajı cevap gelmedi yarım saat sonra saat 11:00 olacaktı durak evine çok yakın olduğu için hazırlanmakta acele etmedi 10:50 evden çıktı durağa vardığında yaşlı bir kadından başka kimse yoktu durağa yaklaştığında sıkıntılı ve üzgün yüzüyle yaşlı kadının dikkatle kendisine baktığını fark etti durağa gelip beklemeye başladı bu sırada oturmakta olan kadın ayağa kalkıp genç kıza küçük bir çanta uzattı genç kız kalbin heyecanla karışık yükselen bir korkuyla çarptığını hissediyordu, adeta felç olmuştu, kadına hiçbir şey soramadı sadece yavaş yavaş uzaklaşan kadının gidişini seyredebildi bir müddet. Durakta bulunan banklardan birine oturdu heyecanı dinmemişti. Hâlâ korkuyordu, çantayı açmaya bir türlü cesaret edemiyordu, içine bakmadan doğruca eve geldi odasına girdi artık güvendeydi yatağının üzerine oturdu. Çantayı açtı...
Üzerinde tuhaf şekillerin olduğu bir kitap, bozuk bir saat ve geçmiş tarihli bir tren biletinden başka bir şey yoktu. Anlam veremedi hiç birine içindeki garip duyguların yerini şaşkınlık almıştı yatağa uzandı, tam kitabın sayfalarını karıştıracak oldu ki, o an kapı çaldı...
NOT: DENEME AMAÇLI YAZILMIŞTIR HİKAYENİN AKIŞINA KATKI SAĞLAYACAK BİR FİKRİNİZ VARSA YORUM YAPARAK YADA MESAJ YOLUYLA İLETE BİLİRSİNİZ.