- 1542 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EVRENSEL MUTLULUK REÇETESİ
EVRENSEL MUTLULUK REÇETESİ
Hiç şüphesiz toplumların hayatı bazen bir ferdin hayatına benzer; neş’eli anları olduğu gibi hüzünlü anları da, bolluk anları olduğu gibi darlık zamanları da olur. Bu dünyevî krizlerin atlatılarak nefsin rahatladığı ve neş’eye boğulduğu hâl ancak iç huzurla, manevî değerlerin verdiği güçle temin edilebilir. Bir başka ifadeyle, her zorluktan sonra bir kolaylık gelir. Bu iki hâlin teolojik, psikolojik ve sosyolojik değişik sebepleri tartışılabilir.
Fert ve cemiyetlerin hayatında ortaya çıkan krizler eğer iyi yönetilirse, bütün zamanlar için kötü sonuçlar doğurmaz, hatta nice hayırlara ve güzelliklere kapı açar. Depremler gibi meselâ; büyük yıkımlar getirir ama yeni su ve enerji kaynaklarının ortaya çıkmasına da sebep olur.
Hayatında bir düşünce krizi yaşamış ve bu krizden kurtuluşunu yazdığı “El-Munkız-u mine’d-Dâlâl (Krizden Kurtuluş)” adlı eserinde dile getiren büyük İslâm âlimi İmam Gazâlî “Kötülükler kılık değiştirmiş iyiliklerdir.” der. Önemli olan aslında insanın Yaratıcısına yaklaşabilmesi, O’nunla iletişimi canlı tutabilmesidir. Mutluluk işte bu şarta bağlıdır. Bir başka açıdan mutluluk bir eğitim aracıdır da; siz bu iç huzuru Yaratıcınızla hemhâl olarak yaşayacaksınız ki sizi örnek alanlar da mutlu olabilsinler. Anadolu erenlerinden Yunus Emre, Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Velî, Hoca Ahmed Yesevî, Hacı Bayram-ı Velî, Bayezıd-ı Bistâmî, Eşrefoğlu Rûmî v.b. yüce şahsiyetler mutluluğu gönüllerinde yaşamayı başarabilmiş örnek toplum eğitimcileridir. Mesela Eşrefoğlu Rûmî “gökten bela kar gibi yağsa ânın adına aşk denir” sözüyle bir muhteşem manevî mutluluk örneği sergilemektedir.
13. yy İslâm dünyasının son derece çalkantılı ve zor yılları olmuştur. Bu badirelerin atlatılmasında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin muhteşem bir Allah dostu olarak insanları Hakka çağıran “kim olursan ol, gel!...” nidasını görmekteyiz. Aynı zamanda Muhyiddin-i Arabî’yi ve akordu bozulan gönül tellerini onaran Yunus Emre’yi mutluluğu Allah dostluğunda arayan gönüldaşlar olarak Anadolu bozkırlarında görüyoruz.
Zorla güzellik olmaz demişler ya aziz dostlar, işte bu mürşid-i kâmil zevât sadece GÖNÜL EHLİ idiler. İsimlerini saydığımız ve sayamadığımız nice yol gösterici büyük mürşitler bugün hâlâ eserleriyle insanlığa yol göstermeye devam ediyorlarsa, bunun sebebini onların inanç dünyalarındaki İLÂHÎ ve ma’nevî güçten başkası değildir. Hz. Mevlânâ ve O’nun gibilerin düşüncelerini ve muhabbetlerini evrensel kılan özellik düşüncede KÂİNATIN SAHİBİNE tabi olmalarıdır. Herkes Allah’a inandığını ve Müslüman olduğunu söyleyebilir lâkin, sonuçta bu işin en doğrusu Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın öğrettiği ve yaptığıdır. Sonra da kıyamete kadar O’nun yoluna en yakın olanların dereceleri gelir.
Günümüzde de gerek ülkemizde gerekse başka ülkelerde ferdî ve sosyal bunalımlar vardır. Bu bunalımlardan kurtulmanın tek geçerli reçetesi hiç kuşkusuz Hazreti Allah’ın gönderdiği EVRENSEL MUTLULUK REÇETESİ’dir.
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!.. Allah’a emanet olunuz sevgili okurlarım.
03.10.2010
Murat KAHRAMAN
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.