Ekoloji ve Çevre
EKOLOJİ VE ÇEVRE
Türkiye’de Ekoloji tümüyle ihmal edilmiş bir konudur. Bu güne değin bu alanda tutarlılık ve devamlılık taşıyan politikalar yaşanmadı. Ekolojiyi sadece çevre kirliliği ile sınırlamak doğru değildir. Ekoloji aynı zamanda toplum projesinin de temelidir. İnsan toplum doğa dengesinin sağlanmasını amaçlayan tüm alanları kapsar.
Doğal kaynakların dikkatli kullanımı, enerji politikaları, çevre kirlenmesi, sanayi ve tarım politikaları, tüketim mallarının çevrebilimle ilgili kriterlere göre, yeniden düzenlenmesi, insanlarla birlik bütün canlıların sağlığı gibi birçok konu ekolojinin alanına girer. Bu nedenle toplumsal yaşamın çevrebilimle ilgili kriterler ışığında düzenlenmesi kaçınılmazdır.
Endüstri ve sanayi toplumlarında (kapitalist ve sosyalist) çevreyi ve doğal kaynakların sınırlılığını hesaba katmayan endüstrileşme hırsı hem doğal kaynakların tükenmesi tehlikesini ortaya çıkarmış, hem de doğanın dengesini bozarak büyük çevresel tahribata yol açmıştır. Sonuçta hem bugünkü hem de gelecek kuşakların varlıklarını sürdürmeleri büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır.
Artık gerek merkezi planlamaya dayalı, gerekse bireysel iktisadi çıkarların frenlenmediği ekonomilerin, çevrebilimle ilgili esaslara göre üretim yapamayacakları, insan doğa dengesini bozdukları ve her düzeyde bir yoksullaşmaya yol açtıkları ortaya çıkmıştır. Doğa ile insan arasındaki ham madde alış verişi, tam bir üretim ve tüketim tarzı, doğa ve insanın varlığını sürekli kılmayı garanti altına alacak biçimde yeniden düzenlenmek zorundadır.
Alacağımız ilk önlemler, doğal kaynaklarımızı koruyucu, enerji kaynaklarını tasarruf edici, çevre kirlenmesini engelleyici, insan sağlığını merkeze alan çevresel politikaların geliştirilmesini sağlamalıyız. Bu açıdan yaygın bir çevre bilincinin yaratılması için çalışılmalıdır. Bu amaçlar doğrultusunda yasaklayıcı ve caydırıcı önlemler alınmalıdır.
Türkiye’de çevre olgusunun toplumsal hayatın düzenlenmesinde temel bir kriter olarak kullanılması gereği en çok büyük şehirlerde kendisini hissettirmektedir. Plansız ve kontrolsüz kentleşme birçok yerleşim biriminde yaşamın sürdürülebilir olmasını imkânsız hale getirmiştir.
Çevre bilincinin ve politikaların yoksunluğundan en çok etkilenen bir başka alan topraklarımızdır. Tarımsal üretimin örgütlenme biçimi, yerleşme sistemi ve onun çevresinde oluşan apansız sanayileşme, ülke topraklarında ciddi bir aşınmanın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Hava kirliliği, asit yağmurları, su kirlenmeleri, bilinçsiz gübreleme ve tarımsal mücadele ilaçlarının dikkatsiz kullanımı, verimli toprakların kaybolması sonucunu doğurmaktadır.
Kıyı alanlarının turizm ve ikinci konut kullanımının baskısı altında bulunması, doğal çevrede orman alanlarının, bitki topluluklarının ve kıyı ekolojisinin bozulmasına neden olmaktadır. Bu kaynaklarımız da büyük bir tehlikenin altındadır. Ülkemizde çevre sorunları sadece iç nedenlerden kaynaklanmamaktadır. Marmara, Karadeniz ve Akdeniz’de yaşanan kirliliklerin önemli ölçüde diğer ülkelerce de yaratıldıkları bir gerçektir.
Yapılacak çalışmaların en önemli amaçlarından birisi de toplumsal yaşamın, çevresel ilkeler ışığında yeniden düzenlenmesidir. Bütün eğitim ve iletişim alanları kullanılarak, yaygın bir bilinçlenme politikası izlenmeli; buna koşut olarak çevre mevzuatı yeniden düzenlenmelidir. Çevre ile ilgili Bakanlığın yetkileri arttırılmalı, tüm diğer alanlarla etkili bir şekilde eş güdüm sağlanmalıdır. Toplumun ve özellikle kamu ve özel sektörün kayıtsız tutumu denetlenmeye tabi tutulmalıdır.
Çevre özellikle Batı ile bütünleşme sürecinde ayrı bir önem kazanmaktadır. Ülkemizde, bireylere, sivil toplum örgütlerine, tüm kurum ve kuruluşlara düşen görev, Avrupa Çevre mevzuatına ayak uydurmayı sağlayacak önlemleri bir an önce yaşama geçirmektir.
Taki Akkuş
YORUMLAR
Çevre Bilinci, ne yazık ki, siyasilerimizin gündeminde yer almıyor. Bugüne kadar hiçbir politikacının, seçim konuşmalarında, bu konuya değindiğini duymadım.
Bizim en büyük eksiğimiz Sivil Toplum Örgütlerimizin yeterli çalışmamaları. Hayrettin Karaca'nın tekil çabası da bir yere kadar yeterli oluyor. Ne alakası varsa, Çelik Gülersoy geldi aklıma. Neredeyse vatan haini ilan ediliyordu. Ülkemizde bazı işler, siyasi desteği almadığı için, zor yürüyor. Kaz Dağlarında ki altın arama çalışmaları, örneğin. Kazılardan çıkan toprakla suni dağcıklar oluşturmuşlar. Üstüne de maydanoz demeti gibi ağaççıklar dikmişler. Görüntü daha bir trajik olmuş.
Yazılarınızın okunması gerek. Teşekkür ediyorum. Saygılar.