- 1042 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Düştüğünde, kalkmayı da bileceksin..
Neyim normal ki, gel-gitlerim normal olsun!..
“Beynim, bedenim ve ruhum” benim çılgın üçlüler diye adlandırdığım, aslında en yakın arkadaşlarım, bazen girişirler tutarsız bir kavgaya..
Genel de geçimsiz olan bedenimdir..
Yorgun bedenim yetişemiyor ki, beynimin ve ruhumun hızına.... Ve yetişemediği için de çıkarıyor her seferinde, On’larla kavgayı..
Hesaplar soruyor, beynime ve ruhuma..
On’lar ise; umarsız genelde.. Hele ruhum yok mu, O deli ediyor bedenimi ve bazen beynimi de...
İşte gene böyle bir savaş sonrasında……………………
Düştüğüm kuyunun duvarlarına tırnaklarımı geçirdim yine ve yeniden (ne tırnağı, pençelerimi geçirdim) kuyunun en dibinde ki duvarlara!...
Duvarlar ıslak ve kaygan.. Zorlanıyorum!…
Derin, ama çok derin bir soluk yolluyorum ciğerlerime, patlatırcasına On’ları…
Tırmanmaya başlıyorum bir kez daha yukarıya doğru gün ışığını yakalamak için..
Ruhum, benden önde koşuyor gene, her zamanki küstahlığı ile.. Düşünmüyor bile yorgun bedenimi…
Beynim, ‘bir kez daha yuvarlanmamak adına’ derinlerde ki diplere, dikkat kesilmiş duvarların arasında oyuklar arıyor, tırnaklarını geçirmek için!…
Yorgun ve topal aksak bedenim, yine en arkadan takip ediyor On’ları..
Biraz kırgın, biraz endişe içinde!......
Beynim gelgitler yaşıyor, ruhumun ve bedenimin uyum sorunu içinde..
Beynim alıyor sazı eline, başlıyor gene direktiflerini doğrultmaya..
Azarlarcasına bedenimi ve ruhumu; her ikisine de çıkışıyor..
Bedenime, kırgın bir serzeniş ile bağırıyor: “hızlan biraz!..”
Ruhuma ise; “az yavaşla, ayak uyduramıyor sana!” diyerek..
O’nun, yani beynimin önderliğinde; yukarıdan bir ışığın süzülmeye başladığını keşfediyorum..
Hızlanıyorum!..
Bu kez ruhum sinirleniyor.. “Yediğim tüm zılgıtlar senin beyninden” diyor ve “hep senin yüzünden, bekle beni”.. Dercesine!..
Bedenim, üstündeki eskimiş elbiseyi atmak istiyor… Ama yenisini de hemen giymek istemiyor!..
Ruhum, sevinç çığlıkları içinde, dansa başlıyor, bedenimin yanında ve doğal olan tüm çıplaklığı ile özgürce raks ediyor..
Bedende ki çıplaklık, görsel bir çıplaklık değil...
Yenileniyorsun ve yeni bir doğumu deneyimlediğini hissediyorsun…
Yaşadığını, nefes aldığını duyumsuyorsun. Ciğerlerine doldurduğun oksijenin, aslında yine
‘sen’ olduğunu fark ediyorsun…
Baktığında yukarılara, gözlerin çoktan karanlığa alışmışken, bir anda kamaşıyor süzülen ‘ışık’ ile.. Ve kuyunun çıkışında seni karşılarcasına doğanın seslerini çekiyorsun bu kez içine!.........
Merhaba!... Diyorsun… yeniden, merhaba!..
Hoş geldiniz yine ve yeniden yaşamıma!...
Semra KILINÇ
Düştüğünde, kalkmayı da bileceksin.. Yazısına Yorum Yap
"Düştüğünde, kalkmayı da bileceksin.." başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
EY
2 Ekim 2010 Cumartesi 16:13:54
anlatım çok güzeldi içtendi okurken yaşadım..yüreğinize sağlık...