YANGIN 3. Bölüm
_ Heyecanlıyım çünkü daha düne kadar ben de sizler gibi öğrenciydim. Hedeflerim vardı.
Okulumu bitirecek ve vatanıma milletime faydalı, çalışkan öğrenciler yetiştirecektim.
İşte şimdi buradayım. Artık görevimi en iyi şekilde yapabilirim. Buraya gelirken öğretmenlerime ve anneme söz verdim; onlara layık olmak için çok çalışacağım. Hepiniz benim için birer çiçeksiniz. Çiçekler nasıl ki emek vererek ve ilgiyle büyür, güzelleşir; ben de sizler için elimden gelenin en iyisini yapacağım sizleri üzmeyecek, kırmayacağım. Ama sizler de bana şimdi söz verin; derslerinize çok çalışacak ve ileri de çok büyük yerlere gelecek, belki siz de benim gibi öğretmen olup kendi öğrencilerinizi yetiştireceksiniz.
Bugün ders yapmayalım. Herkes sırasıyla kendini bana kısaca tanıtsın. Ailelerini, kaç kardeş olduklarını kısa cümlelerle anlatsın.
Babalarınızın ne iş yaptığını sormayacağım, hepsi çiftçilik yapıyor biliyorum.
Bu sözü kendisine de komik gelmiş ve öğrencileriyle birlikte o da gülmüştü.
_ Kendinizi tanıttıktan sonra köyünüzü de kısaca anlatırsanız burada yabancılık çekmemiş olurum. Peki! Şimdi ilk sıradan başlayalım bakalım. Sen ayağa kalk ve ilk önce adını soyadını, daha sonra anne ve babanın adını kaç kardeş olduğunuzu söyle. Arkaya doğru böyle böyle gidelim.
Pencere kenarına oturan Ali’den başlamıştı ilk önce. O da ayağa kalkıp kendini tanıtmış, öğretmeninin istediği bilgileri eksiksiz vermişti.
Sırayla herkes kendini tanıtırken İbrahim kim olduğunu ve ne demesi gerektiğini sorguluyordu. Sınıfta arada gülüşmeler oluyor ama o neye, niçin gülüştüklerini anlamıyordu. Şu an başka bir âlemdeydi sanki.
Gerçekten şimdi öğretmenine ne diyecekti. Kimdi İbrahim, annesinin, babasının ismi neydi? Annesi ve babasına dair hiç bir şey hatırlamıyordu. İlk kez o gün sorguluyordu bunu. Sahi annesi ve babası neredeydi? “Onlar öldü!” diyorlardı ama ölüm nasıl bir şeydi? Ölümün bir geri dönüş olmadığını ve toprağın altına gömüldüklerini biliyordu sadece.
İlk anne ve babasını isteyerek ağladığı günlerde amcası durmadan ağlamasına sinirlenmiş elinden tuttuğu gibi mezara götürmüştü. “ Annen ve baban burada toprağın altında yatıyor işte! Çok istiyorsan kazalım seni de onların yanına gömelim. Hı ne dersin?” sözleri karşısında ne diyeceğini bilememiş, o günden sonra da gözyaşlarını kimseye göstermeden içine akıtmıştı. Sadece zaman zaman mezarlığa gider, orada dilediğince bağıra bağıra ağlardı. Yaşı küçük ne bilsin ölümü diyenlere inat o ölümün ne acı bir yalnızlık olduğunu bilirdi.
Sıranın kendisine geldiğini fark etmemiş, öğretmenin ancak iki kez uyarmasından sonra ayağa kalkarak kendini tanıtmıştı.
_ Ben İbrahim öğretmenim!
_ İbrahim? Soyadın nedir çocuğum. Bak arkadaşların ne güzel tanıttılar kendilerini. Sen dinlemedin mi onları?
Soyadı neydi gerçekten? Bu güne kadar onu oğlum diye çağıran bir anne ve babası olmamıştı ki! Soyadını nereden alacaktı?
İbrahim başını eğmiş bunları düşünürken amcasının oğlu Osman atıldı söze!
_ Onun ismi sadece İbrahim öğretmenim. Onun anne ve babası yangında öldüler. Bizim yanımızda kalıyor ama benim babam onun amcası.
İbrahim kendini yangın olayından o kadar soyutlamıştı ki hatırlamıyordu olanları. Başı önünde gözlerinden süzülen yaşlarla usulca yerine oturdu.
Kadir öğretmen de pişman oldu. Öğrencilerini daha önceden araştırmadığı için. Hem okula, hem köye akşam ancak gelebilmiş, daha eşyalarını bile yerleştirmeye vakit bulamamıştı. Gözyaşlarını belli etmemek için sırtını sınıfa döndü. Tahtaya bir şeyler karalar gibi yapıyor, bir taraftan da kalan öğrencilere kendilerini tanıttırıyordu.
Kadir öğretmeni öğrencilerin hepsi çok sevmişlerdi. Hele ki iki ve üçüncü sınıfa giden öğrenciler için Ahmet öğretmen gibi sert ve en ufak bir şey için sıra dayağına çeken bir öğretmenden sonra, Kadir öğretmen gibi sevecen ve cana yakın bir öğretmenleri olduğu için çok mutluydular. Okula artık daha bir zevkle geleceklerdi orası kesin!
Öğrencilerini evlerine gönderdikten sonra eşyalarını yerleştirmek üzere kaldığı odaya gitti.
Kadir öğretmen için okulun hemen yanına yapılmış tek göz oda ev verilmişti. Kapıyı açıp içeri girdiği zaman burnuna ilk ağır bir havasızlık kokusu geldi. Akşam yorgunluktan olsa gerek o kokuyu duymamıştı.
Odaya şöyle bir göz gezdirdi!
Yatak pencerenin hemen önüne konulmuştu. Hemen yanı başında ise küçük bir masa ve sandalye vardı. Duvarın sıvaları yer yer dökülmüş ve o görüntüsüyle izbe bir hale bürünmüştü ev. Yerde kalın bir kilim seriliydi. Kapıya yakın bir yerde geçen seneden kalma soba halen duruyordu.
Ahmet öğretmen kaldırmaya üşenmiş, gelene kolaylık olur düşüncesiyle öylece bırakmıştı. Bu sene eşini de köye getirttiği için, köy içinden bir ev tutmuşlardı. İki sene bu köyde bekâr hayatı yaşamak zorunda kalmıştı, eşinin çalışmasından dolayı. Eşi Fatma bu sene emekli olup ta yanına gelince rahat etmişti.
Bu köye gelmeyi hiç istememiş ama Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gelmesi için zorlanmıştı. Emekliliğine az bir zaman kala meslekten ihraç edilmek istemediği için çaresiz gelmişti. Okuldan bir öğrenciyi dövmüştü, ders çalışmamış diye. Çocukta hastaneden rapor alınca Milli Eğitim apar topar tayinini çıkarmıştı Kuyucalar Köyüne.
Ahmet öğretmen, Kadir öğretmenin tam tersine öğretmenliği sadece hayatını devam ettirebilmesi için gerekli ve para kazandığı bir iş olarak görüyordu. Kendi çocuğu olmadığı için belki de çocukları hiç sevmezdi. Eşi Fatma Hanım çok uyarmıştı kendisini; “ Bu mesleği sevmeden öğretmenlik yapamazsın, bırak ta yapabilecekler yapsın!” demiş ama o eşini dinlememişti.
Zaten iki üç senede bir okul değiştirerek emekliliğine yaklaşmıştı. Her vukuatında başka bir yere sürülüyor, bundan en çok eşi Fatma şikâyetçi oluyordu. Fatma mesleğini çok seven ve görevini lâyıkıyla yerine getiren bir hemşireydi. Kocası nereye sürülse, tayinini oraya istemek zorunda kalması onu çileden çıkarıyor ama kocasına duyduğu aşırı sevgi ve saygıdan ötürü tüm bunlara katlanıyordu. Allah var kocası da öğrencilerine karşı gösterdiği tüm bu olumsuz tavırlarına rağmen; evde eşine karşı son derece sevecen ve merhametliydi ve onun bir dediğini ikiletmezdi.
( Yazımın isim annesi :)) canım Sevgi ablama (mavideydisevgi) teşekkürlerimle.)
YORUMLAR
Canım öncelikle öyküne önerdiğim başlıklardan birini seçip kullanman ve bunu öykünün sonda isim annesi olarak belirtmen beni duygulandırdı...
Biliyorsun uzun zamandır siteye gelememiştim.Bütün bölümlerini baştan sona okudum...Beni öyle etkiledi ki...
Konusu, anlatımı harika...Sen bu işi hakkıyla yapıyorsun birtanem...
Her dem sevgilerimle öpüyorum canım
N. B. Ç.
Sevgim sonsuz...
Benim her zaman dediğim bir söz var, insan yetiştiren iyi yetişmeli! Gerekirse birkaç kez bazı sınav ve testlerden geçmeli.
Hemşirelik, doktorlukta böyle olmalı. İnsana değer vermeyen ne öğretmen olabilir ne sağlık hizmetinde çalışabilir. Önce işini sevmeli. İnsanları sevmeli.
Bu tür işler sadece para kazanmak için yapılırsa kimseye bir faydası olmaz. Öykü içimi acıttı sevgili Nurcan.
Senin kaleminden çok güzel yazılmış kutlarım...
Sevgimle...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Ders alınacak bir öykü ve nedense öğretmenlik temaları işlendiği tüm yazıları seviyorum. Belki de Hayata hep bir öğretmen olmak vardı ama olamadım.
Bilim adamları, liderleri, doktorları yetiştiren öğretmenler ne yazık ki onlar kadar kazanamıyorlar bu da bir çelişkidir.
Teşekkür ediyorum böyle güzel bir hikayeyi bizimle paylaştığınız için,
Selamlıyorum ve en içten saygılarımla
Çok duygulandım inan..Hayatın zorluğunu ve yükünü bazı çocuklar İbrahim gibi erkenden yükleniyorlar.. Küçücük yürekleri sevgiye aç büyüyorlar. Öğretmenimizin iyi bir insan oluşuna sevindim iyi ki eski öğretmen denk gelmedi. Ne olurdu yavrucağın hali.. Tebrik ederim ilgiyle okuyorum. Kalemini seviyorum arkadaşım. Sevgilerimle..
“ Annem ve baban burada toprağın altında yatıyor işte! Çok istiyorsan kazalım seni de onların yanına gömelim. Hı ne dersin?” sözleri karşısında ne diyeceğini bilememiş, o günden sonra da gözyaşlarını kimseye göstermeden içine akıtmıştı.
Cok etkiliyor burasi özellikle.
Acaba gercekten bukadar acimasiz olan bir insan var mi bu dünyada bilinmez.
Evet özellikle ögretmenligi severek yapiyorsa bir insn gelecek adina bir isik tutabilir gercek anlamda.
Sirf kazanmak icinse dört ellede sarilmaz meslegine zaten.
Cok güzeldi hic bitmesin istiyor insan okurken.
Yüregine saglik canim benim
Sonsuz sevgimle
N. B. Ç.
Sevgilerimle...