- 719 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN, SEN, BİZ KİMİZ?
Ben kimim? Köküm Adem’le Havva’ya dayanıyor. Ondan sonra birçok sosyal, dinsel, toplumsal evreler geçirerek bu günlere gelmişim.
Ecdadım; Müslüman-Türk. Peygamberin(Hz. Muhammet) ümmetinden, Türk milletinden olduğumu biliyorum.
Bu güne gelince, ben neyim? İnanç kimliğim Müslüman. Millet kimliğim Türk. Ancak gelin görün ki, hayatın ve yaşantımızın kendisine bakınca kimlik bunalımındayım!
Ticaretim Yahudileşmiş. Hak –hukuk tanımaz. Anasını, babasını, kardeşini iki kuruşluk dünya menfaatine satacak anlayışa gelmiş.
İnanca bakarsan, batı inanç ve ahlak yapısına sahip olmuşuz desem ileri gitmiş olmam. Peki neden?
Sokağa bakıyorum benim değil. Batı ahlakına, maddi ve manevi yapısına göre şekillenmeye başlamış… Okula bakıyorum, değerlerine sahip çıkmaktan uzak, yabancı kültürlerin istilası altında.
Örf adet, töreler unutulmuş, dayanışma, yardımlaşma, paylaşmanın adı kalmış… Müzik, düğünler, sanatların birçoğu bana yabancılaşmış…
Evleri, aileleri televizyon teslim almış, toplumsal değerlerden uzak. Aile, paparazzi ve dizilerin etkisi altında her gün tahribata uğratılmakta, yozlaştırılmakta…
Eve bakıyorum benim değil, sokak, okul benim, senin değil. Bendeki benim değil, sendeki senin değil de bu insanlar nereden geldiler, türediler? Bu yerler, bu insanlar kimin nesi, uzaydan mı geliyor…
O halde ben kendimi, geçmişimi arıyorum ve sorguluyorum! Ben Müslüman olarak İslam’ın neresindeyim? Millet olarak, örf-adet olarak Türklüğün neresindeyim?
Ey kendim, ey milletim! Biz kimiz, kimliğimiz ne?
Bir aynaya bakalım, kendimizi görelim, hüviyetimizle uyum sağlıyor, bağdaşıyor mu?
Bizim için İslam nedir, vatan nedir, millet, ahlak ve vicdan nedir, sorumluluk nedir? Sorun bakalım nasıl cevap alırız.
İnancının uygulayıcısı, medeniyetin yayıcısı peygamberin, ecdadın böyle yapmamış, anlatmamış. Hakka- hukuka, adalete, hoşgörüye, yardımlaşmaya ve bilime önem vermiş.
Ecdadın Osman Gaziye bak sabaha kadar Kur’ana hürmetten yatmamış. Fatih’e bak ne demiş; “Bizim davamız şan, şöhret, toprak kazanmak meselesi değil, Allah’ın ismi şerifini cihana yaymaktır niyetim.” Alpaslan Gaziye, Yavuza bak ne demiş! Hep Allah’ın ismini, kitabını yaymak için, Allah’ın rızasını kazanmak için mücadele etmişlerdir.
Atatürk’e bak; Hürriyet, vatan, bağımsızlık ve din düşüncelerine bir bak da gör. Dini hurafelerden arındırmak için Kur’anı tercüme ettirmiş, bastırmış, Peygamberimizin sahih sözlerini, örnek ahlakını yansıtan (Sahih-i Buhari adli hadis kitabını) da tercüme ettirerek bastırıp, bu milletin dinini diyanetini gerçek kaynağından öğrenmesine çalışmıştır.
Şimdi birbirini, eşini, arkadaşını, anne babasını öldüren, çalan; helal-haram, hak-hukuk tanımayan, kutsalı kalmamış cani ruhlu nesiller yetişiyorsa bu suç kimin? Tabi ki, senin, benim, milletimin, devletin sorumluluk makamında oturanlarındır…
Bu gün bizler vaziyeti idare etmeye çalışıyoruz. Yarın ki kuşaklar ne olacak? Böyle uyur-gezersek, yarınlarda dünler aranacak…
Şunu unutmayalım ki fert, millet, devlet olarak tedbir almazsak yarın bu sokaklarda gezemeyecek, okullarda yetiştirdiklerimizden verim alamayacak, kutsalları kalmayan isyankâr, değişik kılık ve kimliklerle her an canlı bomba gibi gezen, canileşen bir nesillere doğru, Allah korusun gideceğiz. Ondan sonra da Amerika’daki gibi her yıl nesillerin ıslahı için bütçeden pay ayırma durumuyla karşılaşacağız.
Şayet böyle gidersek, geçmişimizi değerlerimizi unutursak; biz nesillerimizin çözülüşü, çöküşünü durdurmada zorlanacağız. Yoksa her geçen gün geçmişimizi arayacağız…
Bu yazıyı tarihlere düşün ki, böyle gidersek, bir gün biz de nesillerin ıslahı için vakıflar kuracak, fonlar ayırmak zorunda kalacağız.
Ben neyim, kimim? Ben kendimi arıyorum!
Ben kendimi biliyorum! Özüne kadar Müslüman-Türk’üm. Acaba gelecek nesiller bunu diyebilecek mi?
Sanırım biz modernleşmeyi bilimsel ve teknolojik alanda değil ahlakta, değer yargılarının erozyona uğramasında arıyoruz…
Her ne kadar toplumsal, siyasi, ekonomik, teknolojik, kültürel olgular değişse de bu değerler içersinde bizler değer yargılarımızda farklılaşmayı önleyemezsek, gün geçtikçe kimlik arayışı, kuşak çatışması devam edecektir.
Bu ülkede çözülmeden, huzurlu yaşamak istiyorsak; değerlerimize, milli- manevi kimliğimize sahip çıkmak zorundayız…
Devlet, aile, birey olarak insan eğitimine önem vermeliyiz. Tüm eğitim katmanları ve fonksiyonları, araç gereçleriyle kültürümüzü farklılaştırmadan, yozlaştırmadan inanç ve ahlaki değerlerimizi erozyona uğratmadan anlatmalı, öğretmeli yaşatmalıyız. Böylece ne arayış kalır ne endişeye mahal kalır. Can da, canan da rahat olur, iman da…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.