DEMOKRASİNİN ÇARESİ, EVET Mİ? HAYIR MI?
Bilindiği üzere Anayasada değişiklik öngören maddeler Anayasa mahkemesinin kısmen iptal etmesi ve bazı maddelerinin de halkoyuna sunulmasıyla başlayan süreç 12 Eylül 2010 Pazar günü saat 17.00 de sona erdi.
Demokrasi uğruna verilen devinim.
Zaman zaman sert tartışmalara neden olmuştu. Siyasilerimiz. Devlet adamlarımızla birlikte bilen bilmeyenler kendilerini bu olgunun içinde buldu. Siyasiler bazen siyaset üslubuna uymayan kelimelerle birbirlerini üzdü. Bizlerde siyasi kulvarda yarışanlar adına birbirimizi üzdük. Bildiklerimizi anlatmaya bilmediklerimizi de öğrenmeye, kelimelerden kelimelere sek sek oynadık. Cümle kurma travmalarını yaşadık. Bilakis önümüze konan şey nedir? Diye düşüncelere daldık. Ama biz sadece vereceğimiz oyları düşündük. A B C oyunlarını oynadık. Bu yarışta ceplerini dolduranlar keyif çatarlarken nice figüranlarda boş yere çığırtkanlık yaptı.
Hasetlik bize ne getirir. Getireceği şey aramıza kırılganlıktır başka şey değildir. Adalet yerini buldu deriz. Ama nasıl buldu. Adalet ancak, maddi yönden uğranılan kayıplarımız için yerini bulur. Manevi zararlar için yerini bulamaz. Bulması mümkün mü? Kesinlikle mümkün değildir. Düşünün bir kere. Attığınız yumrukla gözü kör olanın gözü, Tecavüze uğrayanın genel durumu. Ayağına sıktığınız kurşun sonucu sakat kalanın ayağı hiç geri gelirler mi? gelmesi mümkün değildir. Manevi zararlar maddiyatla karşılanırsa o maneviyatı satın almış olursunuz. O zaman o’nun maneviyatlığından söz etmemiz mümkün mü?
Kin ve nefret ancak tekrar eden şeyler için tutulması gerek.
Bazı düşünürler ve ulu kişilerle her zaman yâd ettiğimiz atalarımızın sözleri azımsanmayacak kadar önemlidir. Kim olursa olsun, Aziz Nesin, Âşık Veysel, Mevlana, Nasrettin Hoca ve daha niceleri. Dinli dinsiz. Bizlerin onlardan alacak çok dersler vardır.
İnsanoğlu hiç bir şeyi kendi edinimleriyle elde edemez. Geçmişten alacağımız varsa geleceğe de borçlu olduğumuzu unutmamak gerek. Ancak, kin ve haset bizi yiyen içimizi de kemiren akla zarar veren ilerisini de körleyen bir duygudur. İnsanlar acı çeker. Bu acılar yüce Allah(cc)’ın emirleri dışında olması mümkün değildir. Doğum ölüm doğa ve doğaüstü olaylar kinlik benlik savaşları ve barışlar her şey yüce Allah(cc)’in emirleri dâhilindedir. Ancak, bazı konularda serbest bırakılan insan bu serbestliği hep fesat yönde kullanmaya çalışır çünkü bu fesatçılığı traş olduktan sonra hemen biten tüyler gibi çok çabuk gelişmektedir. İnsanoğlu bu serbestliğinde daima kötü yönleri düşünmektedir. Haliyle bu düşüncelerin ardından gelen sendrom olguları da bu yönde olur. Hırsızlık, Tecavüz olayları, kan nefret birikimleri, Cinayetler. Geçmişi sorgulamak geleceğin ışıklarına karton koymaya benzer. Geçmişi sorgulasan ne olur. Sorgulamazsan ne olur. Bizler bu devinimlerle uğraşırken bazılarını haklı çıkarmakta olduğumuzun farkında bile değiliz. Haklı çıkardıklarımız da bu kin ve haset duygularımızın sürekli kabarmasını ister çünkü kendi davalarına delil teşkil edeceği gibi örnekler faraziyesinde örnek alıntı yaparak davalarının haklılığını bu yönde savunmaya çalışırlar.
Ben referanduma EVET dedim. Ama geçmişi yargılayın diye değil. Gelecek körlenmesin. Parlayan ışıklarımız karton koyarak söndürülmesin, çocuklarımız geçmişte yaşanan olumsuzlukları yaşamasın ve acılar çekmesin diye demokrasiye inandığım için EVET dedim. Beni ne A ne B ne de C partisidir. Hele hele siyasi kişilikler ve kimlikler hiç önemli değildir. Benim için önemli olan şey; yaşamsal olguda hayatın gerçek yüzünü görebilmek için gerekli olan tek şey demokrasinin gerçek yüzüdür.
Düşünebiliyor musunuz? Bundan dört beş yıl öncesi yaşadığım bir olay nedeniyle(görev yaptığım yerde) yüzde yüz haklı olmama rağmen geçmişin geleceğe olumlu bir şey getirmeyeceğini bildiğim için ve geleceğe yönelik sonuç çıkmayacağından dava bile açmadım.
Geçmişi geleceğe yönelik olarak sadece iyi yönleriyle kullanırsak değerlenir kötü yönlerinin intikamlarıyla uğraşırsak vay halimize. Ama adalet yerini bulsun diye sürekli bir şeyleri eşelersek o zaman eşelenecek çok toprağımız vardır demektir. Eğer ki geleceklerini emanet aldıklarımıza gerçekten siyasi, askeri, yargısal ve kamusal alanlarda özgürlüğü sembolleştirecek bir şeyler bırakmıyorsak o zaman bizim demokrasiye bakış açımızda bir yanlışlığın var olduğunu düşünmemiz gerek.
O zaman dedemin ayağını kıranı mezarından çıkarıp doğramamız gerek. SAÇMA.
Ben sağ siyaseti benimsememe rağmen en çok rahmetli Prof. Erdal İnönü’yü sevmekteyim. Acaba neden?
Bütün devinimler çerçevesinde huzurlu hayat her zaman iyidir. Boşuna acılar yaşamak ve zülüm etmek ise kimseye bir şey getirmez.
Ne Harun, ne Karun, ne de Firavun bu dünyadan hiçbir şey götürememiş sadece ve sadece fani dünyada bıraktıkları bizlere örnek teşkil etmiştir. Harun aşkını, Karun muhteşem hazinesini Firavun ise zalimliğini bırakmıştır.
Hayat felsefesinin genel açılımında dürüstlük yatıyorsa önümüze çıkan tüm engeller kendiliğinden ortadan kalkar. Bunun en güzel örneğini yaşayan ve bizlere de kuranla birlikte rehber olan peygamber efendimizin hayatıdır. O’nun yaşantısı tüm dünyaya ışık olmuş ve rehberliği birçok yönde olumlu gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur.
12 Eylül 2010 Pazar günü saat 17.00 de noktalanan EVET HAYIR yarışmasının gerçek yüzünü görebilmemiz için öncelikle kendimizi sorgulamamız gerek. Bunu da görebilmek için uzun bir ömre sahip olmamızla mümkün olacağını düşünürken olumlu veya olumsuz yanlarını gelecek günlerin ardından beyaz sayfalarda tarihe düşülecek notlar ortaya çıkaracaktır.
Demokrasi istiyorsak önce kendi benliğimizden çıkıp demokrasiye ışık olmaya çalışmalıyız.
Kafam vücudumun üstünde başım dik. Hayret ayaklarım tutuyor ve yürüyorum. Ama??????????
Demokrasi üzerine birkaç söylem…….
“Gerçek demokratik ilke, hiç kimsenin halkın üzerinde bir güce sahip olmaması demektir.”Lord Acton
“Demokrasi” ve “demokratik devlet” kavramlarının kullanımı konusunda büyük bir eksiklik vardır. Bu kelimeler açıkça tanımlanmadıkça ve anlamları üzerinde uzlaşılmadıkça insanlar bu anlam karmaşası üzerinde yaşamaya devam edeceklerdir ve bu tartışmalar demagoji yapanların ve despotların işine yarayacaktır.” Alexis de Tocqueville
“Devlet yönetimine halkın katılımı demokrasinin temelidir.” Lyndon B. Johnson
“Görevimiz oybirliğine ya da oybirliğine yakın bir karara ulaşmanın yollarını aramak ve keşfetmektir.”
James M. Buchanan
“Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir.” John F. Kennedy
Görsel ve yazınsal kaynaklar: geoogle.net.
26 Eylül 2010 Düzce
Zekeriya ÇAVUŞ
Şair, Araştırmacı Yazar
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.