Kadın sanmıştım !
İmgeli kadınlar düşlüyorum. Sevişirken her inlemelerine bir betimleme. Doğaçlama soyunmalı. Bazen Cemal Süreya, bazen Mayakovski; erotizm ve yiğitlik yan yana olmalı.
Sevişmeyi sanat için yapmalı kadın. Zevk, para, giyim kuşam, bar bar gezmek için sevişmek; gözün doymadığı bir yemeğe benzer. Ve fahişeliğin namussuz okunuşudur. Namusu perde edinip; perde arkasından korsan bir fahişeliğin yaşanmasıdır. Akşamdan kalma kusmalara benzerler. Fahişelerdeki namusa bile sahip değillerdir.
Fahişeler alınterleriyle yaşama rüzgarda giden aşk olurlar. Yelkenleri vardır, fırtına ile ilerler. Bir yolları vardır, ücretleri bellidir ve saklamazlar seviştikleri erkekleri. Dürüstlük namusun diğer adıdır. Onların arasında yitmemiş kan vardır. Paraya kölelik yoktur. Parayı verirsin karşılığında yatarsın.
Birde Fahişeleğin vesikasızları var. Ahlak bilgisi dersini tecrübeli öğretmenler gibi anlatırlar. Onların sınıfında sıralara oturup onları dinleyen insanları etkileme sanatında üstadlık vasfına kadar ulaşmışlardır.
Leyla Mecnun edebiyatını Mevlana hikayatlarını onlardan dinledikçe aklınızın ucundan bile geçiremezsiniz fahişeliğin ’f’ sini... Modanın sayfaları açıldıkça giyindikleri kıyafetlerin renkleri de değişir. Modasal zekalı bir kişiliğe sahiptirler.
Görüntüde yaşamın her karesinde Divan edebiyatından,
Tabu maddelerinden ve aşkın içselliğinden naralar atarlar. Gelin görün ki; eğer görebiliyorsunuz, farkındaysanız... Namus şiirleri yazan, Kültür romanlarından mısralar sunan kadınlar, arka planda bir erkeğin cebine, malına mülküne, varlığına, veya vasfına bakan kadınlardır.
Her yerde aşk mısraları, her yerde aşk şiirleri. Şairlerden alıntılar. Ve yazanlar hep kadınlar. ’Görünüşe aldanma’, diye boşuna dememişler. Aşk ararken, kalçasına kaliteli iç çamaşırı geçirmek için paralı erkek arayan alaca-karanlık endamlı kadınlardır.
Anlayacağınız, kadın olmalı ki;
İnlemelerle bir portre çizecek. Nefesi romanlara konu olacak.
Gerçekten şiddetle istediği, arzuladığı erkeklerle beraber olacak. Madde için aşk tiyatrosuna girişmeyecek. Aşk, kavramlara oyun olacak kadar ucuz bir haslet değildir.
Akşamdan kalma kusmalara benzemeyecek. Cemal Süreya gibi erotizm dolu, Vladimir Mayakovsky gibi yigit olacak.
Şimdi kalkıp da tabu’dan bahsetmeyin... Korsan fahişelik yaparken tabu mu dinliyorsunuz...
Ar olsun biraz
Ar olsun...
Ki sevişmek rahat olsun
Sevişmeyi madde için yaparsanız; parası olan sevişir, parası olmayanın yüzünün içi sızlar...
Ar olursa eğer sevişmekte rahat olur...
Bir de bunun Türkçesi var...
Hayatın her alanında kavramları, duyguları, yaşam tarzlarını kullanıp kendi çıkarlarımıza göre uydurdursak, tabuları da kullanıp kendi çıkarlarımıza göre uydurmayı başardık.
Beraberliklerde bile aynı tiyatro sahnesine rastlarız. Türk işinde buna Sevgili dönemi denir. Genç kızlar sevgili ararken; kaşa-göze değil, cebe-başa bakarlar...
Ağza alınmayacak fantezileri, sağda solda konuşan; her paylaşımın altına yorum olarak yazan kadınlar; erkeklerin ağızlarından çıkan yarış atı gibi fırtınalarla yarışan sevişme isteğini gördüklerinde erkeğin cebine (çok kullandım bu kelimeyi ama gerekiyor) bakarlar ve rüzgara göre hareket ederler.
Sanmayın ki, anlamıyoruz. Artık kesilen bir kök var. Aşkın kökü. Bunu erkeklere yükleyen yüksek topuklar şen kahkahalarla gülmeye devam edin.
Kadın dediğin sözünün eri olmalı. Kahpelikle özdeşleşmeyin; şehvetinizi paraya çevirmeyin...
Ki kapitalizmin bilyelerine yağ sürmeyin...
Koray Demirkılıç
Fotoğraf: Selvi Arı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.