- 743 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet-2/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-18
Bir sevda masalıydı Bizimki
Bölüm–18
1
Manisa’nın otogarında verilen on dakikalık ihtiyaç molasından faydalanarak etrafa bakınırken Manisa’da bir İstanbullu isimli kısa ama güzel bir şiiri aklıma geldi. Kısa ama çok sevdiğim bir şiiri idi.
Manisa’da bir İstanbullu
Ben İzmir aşığı,
Manisa’da
Manisa’nın.
İzmir caddesinde
İzmir hasreti ile
Piyasa yapan
Bir İstanbullu
Çimenlik kasabasına giden yola bakarak son defa öpücüklerimi gönderdim. Artık ağlamakta beni rahatlatmıyordu. Bundan sonra Hasan Cevatsız geçecek bir hayata hazır değildim daha.
Bütün gece yolculuğum boyunca gözümü bir kerecik bile kırpmadım. Boğaz köprüsünü geçerken birden ailemle karşılaşmaya hazır olmadığımı fark ettim eve gidemezdim. O cesareti kendimde bulamıyordum. Arkadaşım Deniz’lere gitmeye karar verdim Deniz ve Mert sabahın köründe beni karşılarında görünce önce kısa bir şaşkınlık geçirdiler.
Veda:
_ Benim kız ben. Akşama kadar beni kapıda mı tutacaksınız.
Deniz_ Aman Allah’ım Veda arkadaşım hayal görmüyorum sensin değil Mi? Çimdikle beni Mert. Hadi içeri geç durma kapıda.
Beni akşama kadar kapıda bekletmediler ama yatmak öğleden sonra kısmet oldu. Deniz ve Mert kahvaltıyı hazırlarken ben akşamdan beri ağzıma bir lokma bir şey koymadığımı fark ettim. Tabiri caizse kurt gibi acıkmıştım. Onlarda bana uyunca sofrada ne var, ne yok sildik süpürdük. Keyif çaylarımızı içerken ikisinin de bana meraklı gözlerle baktığını gördüm Bir açıklama bekledikleri o kadar belli oluyordu ki. Ama Deniz yüzüme dikkatli; dikkatli bakarak’ kızım sende henüz çözemediğim bir değişiklik olmuş ama anlayamadım gitti.’
Veda:
_ Boş ver yorma kafanı. Şimdi buradayım ya sen ona bak. Ya kusura bakmadınız değil mi? Son anda fikir değiştirdim. Eve gitmeye cesaret edemedim. Sabah, sabah sizinde huzurunuzu kaçırdım.
Mert:
_ Senin söylediğinde laf mı Veda? Eğer annenlere gitmediysen tabiî ki bize geleceksin. Burası da senin evi.
Anlat bakalım dediler başından geçenleri kaçar gibi gittikten sonra senden hiç haber alamadık. Nedense İzmir de başımdan geçenleri anlatmak içimden gelmedi. İzmir’de yaşadıklarım benim yaşadığım bir sır olarak kalacaktı. Öldükten sonrada kim bu defteri bulursa o öğrenecekti Veda nın sevdiği erkek için neler çektiğini. Geri kalan her şeyi kimi zaman gülerek kimi zaman ağlayarak anlattım,
Şirvan defterin son sayfasını kapatarak. ‘Bu kadar bitti’ dedi.
Deniz:
_ O sabahı dün gibi hatırlıyorum. Ama defterde yazdığı gibi bize hiçbir şey anlatmadı.
Şirvan:
_ Defter bundan sonra senin Deniz abla. Evde daha notlar yazılmış bi çok kağıt parçası var mutlaka buradaki yaşamı hakkında yazmıştır.
Mert:
_ İnşallah. Daha bilmediğimiz kim bilir neler vardır.
Cevat:
_ Hadi Kalkalım artık Şirvan yolumuz uzun.
Şirvan:
_ O zaman yolcu yolunda gerek.
Cumartesi sabahı mis gibi kızarmış ekmek kokusuyla uyandım. Saatime göz atınca vaktin neredeyse öğleye yaklaştığını gördüm. Yataktan hızla kalkıp aceleyle giyinerek odamdan çıktım. Mutfağa yaklaşınca Şirvan’ın kısık bir sesle Ege yöresine ait bir türküyü mırıldandığını duydum. Kapıya kadar sessizce yaklaşıp dinlemeye başladım. Sesinin bu kadar güzel olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. Türküyü bitirince kapının pervazını iki defa tıkladım. Hemen kapıya doğru hızla döndü.
_ Ne o yoksa beni mi seyrediyordun?
Cevat:
_ Yok, canım sadece dinliyordum ne güzel söylüyorsun.
Şirvan:
_ ne zamandan beri oradasın?
Cevat:
_ Beş altı dakikadır buradayım. Söylediğin türküyü kesmek istemedim senin ne çok marifetlerin varmış. Her gün yeni bir yönünü öğreniyorum.
Şirvan:
_ Hadi oradan. Ama ağzın iyi laf yapıyor. Gel bakalım hazırladığım kahvaltıyı beğenecek misin?
Cevat:
_ Sen hazırlarsında ben beğenmez olur muyum?
Kahvaltı faslından sonra bavulu salonun ortasına getirip başına çöktük. Sırtımıza ağrılar girinceye kadar, kısa, kısa notların yazıldığı kâğıtları ayırıp tarih sırasına göre tasnif ettik. Yazdığı her not şimdi daha çok anlam kazanmaya başladı. Kazadan birkaç dakika evvel yazmış olduğu notu okuyan Şirvan ağlamaya başladı. Zira Veda ablamın yazdığı not Necmi beyle yaptığı konuşmayı anlatıyordu, Daha doğrusu yarım kalmış bir konuşmayı. Anladığım kadarıyla her şey birkaç dakika içinde olup bitmiş. Ağzımızın tadı kaçmıştı. Her şeyi olduğu gibi bırakıp dışarı çıktık amacımız kafamızı biraz dağıtabilmekti.
Zamanı durdurmak mümkün olmuyordu. Bütün gece kucak kucağa birbirimize sarılarak yattık. Saatlerce Şirvan’ı kolumda uyurken seyrettim. Aynı babamın Veda ablamı seyrettiği gibi ve gözlerimizi açtığımızda kendimizi hava alanı yolunda bulduk. Dedim ya zaman hızla akıp gidiyordu. Şirvan’ı İzmir’ e götüren uçak hareket ettiğinde saat akşamın sekiz otuzunu gösteriyordu.’ İyi yolculuklar sevgilim. En kısa zamanda buluşmak dileğiyle.
Tuğrul Ahmet Pekel / 2010 Haznedar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.