SAMİMİYET VE YAZI
Acaba samimiyet olmadan yazı yazmaya değer mi? Ne kadar kusuyorsa o kadar yazarlık payesini hak eder. Kıskançlıklarını, ateşli arzularını ve sırlarını ifşa edebildiği kadar. Zaten samimi olmayan adamlar silinip gitmiştir. Yazmak nedir? Dostum bir ara ağzına dolamıştı "Yazmanın hakikati ne?" Bırak bunları be kardeşim. Samimiyet illa da samimiyet.
Mesela ben dünyadaki tüm evlileri, elinde diploması olanları, cebi para görenleri kıskanıyorum, kıskanıyorum ve öyle olmak istemiyorum. Mesela ben çoğusuna göre deliyim. Sıradanın dışına çıkıp böyle yazılar yazabilenlere deli diyorlar efendim. Dosto amcamız "... ama bence sıradan bir insan, karmaşık bir insandan daha korkutucudur" der. Anlayacağınız delilik bir övgü. Bakın bir ortaokul talebesiyle konuşuyordum,
-Abi saçım ne kadar pis değil mi?
-Yoo gayet temiz ve çok güzel olmuş.
-Ben de onu diyorum ya işte Allah Allah!
Bakın Dostı ne diyor,
Uzun lafın kısası beyler, hiçbir şey yapmamak en iyisi! Bilinçli tembellik en iyisi! Yaşasın yer altı! Normal insanları kıskandığımı söylediysem de şu anda onların bulundukları yerde bulunmak istemezdim -onları kıskanmaktan hiç vazgeçmem- yo, yo yine de en iyisi yer altındaki hayat benim için. Orada insan hiç olmazsa... Ah! Şimdi bile yalan söylüyorum! Yalan söylüyorum çünkü iki kere iki dört kadar iyi biliyorum ki iyi olan yeraltındaki karanlık hücreler değil bambaşka bir şey, arayıp bulamadığım şey. Yeraltının canı cehenneme!
En iyisi ne olurdu biliyor musunuz? Şuraya yazdığım her şeye kendim inansaydım ne iyi olurdu. Yemin ederim, yazdıklarımın tek kelimesine inandığım falan yok.
Bunları söyleyen yazar bile bir şey yapmış, şu kitapları yazmış ve bugüne dek yaşamıştır. Hakiki yeraltında çürüyen kim hele düşünün!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.