- 1831 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Maçivetli İsmail Ağa /Ardahan Öyküleri-130 (kitap)
" Babam: Tapucu Şerafettin Yılmaz’ın anısına"
Karşımda uzanan merekte... kaybolmuş iğne gibi... ararsın bir çayırlık.
Maçivet ovasından...
Çarıshev’e kadar...
Çayırın başını göremezsin...
Öbür köyün ocaklarından çıkan tütünden seçtin, seçtin! Yoksa ayazda kalır insan: AYAZDA KALIRSIN!
" Aliyar Evgin, Ramiz Ağanın oğludur. Dedesi İsmail: Macivetli İsmail Ağa’dır. Ardahanı’n kurtuluşunda; ağalar parayı atınca, toplantıda oluyor bu, o yüz macar’ı bağışladı.
Valinin o saat dikkatini çekmiş bu hareket. Sormuş, kimdir bu diye. Herkes bir ağız: ’ MAÇİVETLİ İSMAİL AĞA. ’ demiş."
Ardahan beyleri ve ağaları üzerine çalışmış bir sanatçı:
" Gonçarov’un Oblomov romanını tablo olarak Ardahan’a çok benzettim." dermiş.
Romana ben de baktım. Sahnelere gelmezden. Stepleri yaylaları bizim yaylalara benzetmek mümkün. Kırışkalı evleri, Maçivetli İsmail Ağa’nın evini, baltık tipi eve benzetmiş; sanatçı. Başka diğer unsurlarla gözledikçe Ardahan ve Oblomov romanı; geçen yüzyılın dönemine birleşiklik sağlar. Araştırmacıların, Ardahan’ın geçen yüzyıl ki ambiyansını merak edenler için iyi bir kaynaktır: "Oblomov romanı."
Maçivet yamaçtan aşağı Yaylacığa benzer.
Seksen gözlü evi vardı. Yirmi beş bölük malı dağa sürerdi. Bir bölük yüz adettir.
Gürcübeg’li Arif Aktaş anlatıyor:
" Rahmetli Aliyar Efendi’nin yanında yirmi sene çalıştım. Hizmekerleri elli kişi çalışırmış. Kapının önünde günde bir sığır kesilirmiş.
İsmail Ağa kime benzerdi kime?.. Sankim Cemal Gürsel. Aliyar ona’rın evde fotoğrafını gördüm. Duvara asmıştılar. Yapıncaklı, mujik gömlekliydi. (İlhan Selçuk’da o gömlekten giyerdi.)
Meşe Ardahan’lı; Maçivetli İsmail Ağa’yı bir manga asker beklerdi. Rusya muhatap temsilci İsmail Ağa’yı bellemişti. Sığırı, koyunu ondan alırdı.
Ardahan’ın kurtuluşunda yaptığı fedakarlıkları; onu da bir o’l mevla bilir!..
Elli bin koyun, beş bin öküz verir idi seferinde. Geh yazın geh kışın. Gah hudutta... gah Kars’ta!
Daştan Ağa kardeşiydi. Kadim’de onun oğludur. Meydanın orda; eski Rus binalarında otururdular. Tumpun çarşıya tarafı; bina bir katlıydı. Meydana tarafsa iki katlıydı. Arazinin banketi yüzünden. Ev güzeldi; klas evdi."
" O çayırda beş yüz ton ot biçerdiler."
" Karşımda uzanan merekte... kaybolmuş iğne gibi... ararsın bir çayırlık..
Sonsuz yakın; ahır- menşer’den uzun... diplere sesi gerki gider... ama ’ burdayım’ dediğini işiten hiç olmadı!
Davul ötse; zurna gümbürdemez’ce ırak derin ve görünmez bir araziydi en nihayeti."
"Köy şahsına aitti. Celep otlakiyesidir. Arap Mezarı’na kadar çayırlar onundu. Yani ki: Ağaşen köyünden, Çarıshev’e Arap Mezarı’na get! Çık oradan, Rus hududuna var! Hepsi ve her şey onundu.
Büyük adammış. Göle, Meşe Ardahan Beyleri iç memleketlere gittiler, o gitmedi. Hem büyük hem efendi adammış...
Ramiz de babası gibi öküz alırdı. Dağa vururdu. Sonra keser kavurma yaptırırdı. Onları da İstanbul’a, İzmir’e yollardı.
Kimseler İstanbul’un adını, sanını bilmezden, Ramiz Ağa vapurnen İstanbul’a çıkarmış; pupa-yelken.
Hopa’dan binermişler. Bizim köyden: Mehemmet Yeşilyurt, Ramiz Akdemir, Yusuf Akdemir Ramiz Evgin’le getmişler. Bilmem kaç tane yabancı el adamı varmış yanlarında. Mustafa Karataş’ta varmış..."
"Aliyar Efendi, Ramiz Bey’in oğludur.
Necati, Öğretmen, Yalçın Bey’de kardeşidir.
Gülten Hanım’dan, Sevgi ve Ekrem Dünya’ya gelmiştir.
Ekrem 1978 yılı Ardahan Lisesi mezunudur.
İlkokul öğretmeni Ekrem’in, Yaylacıklı Yusuf Yılmaz’dır.
Top sahasında yüz arabalık çayırları vardır.
Ekrem bu saat memurdur, Ankara’da. Ziraat Bakanlığında."
"İş Bankasından aşağı, Çilingir Binali’nin yanında ki manifatura Macivetli Ramiz Efendi’nin tabelasıyla çalışır durumdadır. Çağdaş, Necati Bey’in oğludur. O çalıştırıyor."
Çarıshev’e sürgit uzanan çayırlar paylaşıldı. Çayırlar ufaldı.
Çayırlar: Theodorus Angelopoulos’un filmi gibi: AĞLAYAN ÇAYIR oldu.
Ne Yüklenen arabalar... şimdi.
Kaç boyun öküz... ki yok.
Günde kesilen bir inek ve cemdegi... Nüfus yok.
O yana giden cemaat; bu yana giden cemaat... Göç ettiler ve büyük şehirlere yerleştiler.
THE WEEPİNG MEADOW filmi gibi ağlayan boş cah calal araziyeler, şimdi nostalji dinler;
" KIZ SÖYLER; GELİN AĞLAR!.."
" ... konak sahabiymiş. Askere giden gençlere harçlık verirmiş. Herkeşe el tutarmış. Halis Bey’in orda hükümete bir konak yapmüştür."
Oblamov’a Stolz, romanda şöyle demişti:
- Çayırların oradan trenler geçecek. Otlukları, kalakların yerini fabrikalar alacak, üniversiteler açılacak. Tarlalara değil fabrikalara gidecek insanlar. Yeni konutlar yükselecek. Okullar ve modern şehirler kurulacak. Eski evler, Olga ve sen ve benim hatıralarımı ya saklar ya saklamaz olacak. Uşak Zahar sigortadan emekli olacak.
Ardahan çayırları, zavotları, celepleri, otlakiyeleriyle...
Stoltz’un dediği yöne, geriye dönmeksizin kıvrıldı... Kura Nehri gibi ileriye akıyor!..
" Kız söyler, gelin ağlar."
" İnsan, yıkandığı nehirde bir daha yıkanamazmış."
Ve Ardahan Tarihinde; İsmail Ağa gibi büyük bir isim geçmiştir.
yalçıner yılmaz
18-09-2010 gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.