- 831 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşlanma ve Ölüm Korkusu
İnsanların geleceğe dönük en büyük korkulardan biri yaşlanmadır. Bazı insanlar, yaşlılık konusu açıldığında korku ve endişeye kapılırlar, ancak kısa bir süre sonra hiçbir şey yokmuş gibi günlük yaşamlarına devam ederler. Bu kişilerin yaşlanacaklarını hatırlamak istememelerinin en önemli nedeni, yaşlılığın, dünyada sonsuza dek var olamayacaklarını ve ölümü kendilerine hatırlatmasıdır. Bu yüzden geç bile olsa karşılaşacakları bu dönemden pek söz etmez; önlerinde uzun yıllar olduğunu, yaşlılığın ve ölümün çok ileride olacağını düşünmeye çalışırlar. Kuran’da bu gibi insanların içerisine düştüğü bu yanılgı, “Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi…” (Enbiya Suresi, 44) ayetiyle haber verilir.
Alınan hiçbir tedbir insan bedenindeki kırışıklıkları, sarkmaları, saç dökülmesini, beyazlamasını, görme ve işitme kusurlarını, yaşa bağlı olarak yeni hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyemez. Yaşlılık nedeniyle meydana gelebilecek bu olasılıkların bir tanesi dahi, dinden uzak yaşayan kimselerde ciddi korkulara neden olur. Kişi iyice yaşlandığında ise, ciddi bir hastalıkta ya da bakıma muhtaç olma durumunda, çocuklarının kendisine bakıp bakmayacağının endişesini taşır. Bu kimseler ayrıca ölümünün şekli ve yeri konusunda da kaygılanırlar. Yaşlıların en önemli endişelerinden biri de eşinin kendisinden önce ölmesi durumunda yalnız kalma korkusudur.
İnsan doğar, gelişerek belli bir yaşa ulaşır. Gençlik dönemi olan en güçlü çağında tüm bedeninin kendisine ait olduğunu zanneder ve kendisini tüm dünyanın odak noktası olarak görür. Ancak belli bir süre sonra gücünün ve güzelliğinin, yaşlanma ile yok olmaya başladığını fark eder ve bu durum karşısında bir şey yapamaz. Çünkü dünya hayatı geçici bir mekandır ve Allah, insanı, gerçek yurt olan ahiret için hazırlık yapmasını sağlayacak acizliklerle birlikte yaratmıştır.
Pek çok insanın düştüğü hata ise, ahireti uzak görüp veya hiç inanmayıp, dünyayı ondan üstün tutmalarıdır. Bu kişiler sahip oldukları fiziksel özelliklerin hiç yok olmayacağını zannederler. Bu kibirlenmelerinden dolayı da Allah’a ve O’nun vaat ettiklerine yüz çevirme cehaletini gösterirler. Bu kişilerin karşılaşacakları son bir ayette şöyle bildirilmiştir:
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; işte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 7-8)
Allah’a tevekkül etmeyen kişilerin en çok korktukları konuların başında ölüm gelir. Bu yüzden imanı kalbine yerleştirememiş kimseler, dünya hayatında çok uzun yıllar hatta sonsuza dek yaşama hırsı içindedirler.
“Andolsun, onları hayata karşı insanlardan ve şirk koşanlardan daha ihtiraslı bulursun. Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir. (Bakara Suresi, 96)
Ölüm, her canlının tadacağı önemli bir gerçektir. Ancak ölüm bir son değil, yeni ve “bitmeyen zamanlar boyu” sürecek olan sonsuz yaşamın başlangıcıdır. Dünya hayatında bedenen bir son olsa da ölümün ardından ahiretteki sonsuz hayat başlayacağı için yaşam devam edecektir.
İnsan asla yok olmaz. Başlangıcı vardır insanın ancak sonu yoktur. Kaderimizde belirlenen süre dolduğunda, herhangi bir sebeple yaşamımız sona erer. Ölümün sebebi ne kaza, ne de hastalıktır; bütün sebepleri yaratan Yüce Allah’tır. Ve insan, ne yaparsa yapsın, kendisi için belirlenmiş olan ölüm anından bir saniye fazla yaşayamaz. Daha insan doğmadan, Allah sonsuz öncede onun yaşamını dakikası dakikasına planlamıştır. Ve o plan aynen uygulanır. Ölüm anını geri ya da ileri almaya kimse güç yetiremez.
Allah’ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır... (Al-i İmran Suresi, 145)
İnsanın ahiretteki sonsuz yaşamının azapla mı, yoksa güzellikler içinde mi geçeceği ise, dünya hayatında Allah’ın sınırlarını korumasına ve O’nun hoşnutluğunu gözetmesine bağlıdır.
İnsanın korkarak, düşünmeyerek ölümden kaçamayacağı çok açıktır. Bu nedenle yapılması gereken ölümden korkmak yerine, Allah’ın kaderde tespit ettiği süreyi, O’na gereği gibi kulluk ederek geçirmeye çaba göstermektir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.