- 894 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gülabert'te tiyatro oyunu oynanmıştı..Ardahan Öyküleri-129 (kitap)
Hayal pilavı pişerdi.
Heyrat mı var?
Kazma kokusu vererler belkem.
Bir kazan dolusu. Ocağa koymuşlar. Gülabert’in çamı veryansın eder.
Yakmışlar hem de közü değişmezden. Arkası arkasına. Sesi alevin pırtağından renkli.
Ama şimendifer kazanı ne ki? Yanan kömürün çıkardığı ÇUF- ÇUF’u; hayal pilavı kazanı yanında solda sıfır kalırdı. Kadınlar hayalet gibi kazanın etrafına doluşup aniden pır oluyordu.
Ne zahmet çekmeydi: Tanrım!
Pirinci ayıklayanlar, taşları çöpleri pakladıkça kuşhanalara boca ediyordu. Hayal pilavı halburlanıp pirinç denleri balıklama kazan dışına fırlamak istiyorsa da hayal kadınlar kepçeynen bir tane yapıştırdı mı, pirinç pilavı olacak daneler; tısss! Geri pısıyordu.
"Temaşa eylemek’e mahsus.. Ardahan’dan bizim tanış adamların çocukları gelmiş."
Gençlerin hepisi Ardahan Lisesinde tedrisat ediyordu. Liseler öğrenim tarihimizde berk yer tutar. Ardahan Lisesi: Ünlü Erzurum Lisesi, Kars Alpaslan Lisesi, Ankara Gazi Lisesi, Sivas Lisesi, Kayseri Lisesi, Afyon Lisesi; Galatasaray Lisesi gibi namdardırlar...
Ha bu: Ardahan Lisesi’de o minvale koşuttur.
Liseli gençlere gelirsen; en hasını tiyatoranın oynamaz mı?
Oynarsa güzellik prensibinin bir numarasını almaz mı?
Emmanuel Kant, gorundan kalksa mat kalırdı. Yaman oynadılar dramayı. Beğeni yargısı teorisi vardır Alman filozof Kant’ın... bu teori illiyeti gelecekteki soyut değerlerin parametrelerine göre beğeni alındığını varsayar. Ki Ardahan Liseliler, Gülabert’te oynadıkları tiyatro eseriyle... yokluklara rağmen... eksiklere karşın... teori meorilerin çok üstünde bir ötedeki gökteydiler... Allahıma kitabıma!
Çiçeklerin çiçek açtığı bir günü tiyatrocular gelmişti.
Ağaçların çam kozalağları serilmişti. Ağaçların önünde oynadılar oyunu.
Renkli sıfatı yüzünde kırmızı surat gibi duran kadın en önde oturmuştu.
Çam ağacına da afiş asmışlar: Dedebey çizmişti. Tek örnekti.
" Bu oyun oynanmamalı" oyunun adı oydu.
Bunların tekilliğini topla torbaya koy. Yıllar sonra seyret visidi’de... ama olmadı.
" Bu oyun oynanmamalı"
Ardahan Tiyatro Tarihi’nin: İlk eserlerindendir...
Ola! Brooklyn mi zandın Gülabert’i?
"Gidenler geldi...
Burası Gülabert’tir."
Sanat eseri tiyatroyu Gülabert’e götürenlerden biri: Metin Baytöre’ydi.
Sanat olayı...
Erdal Çakıcıoğlu sahneye koymuştu: AKD’nin kuruluşunda emekleri yanında; Mehmet Türkkan’ın şu oyununu sahneledi... ve yönetmişti:
BU OYUN OYNANMAMALI
Hasköy, Bayramoğlu, Mucuc- Beşiktaş, Orağaz, Sarzep köy köy; o Rönesans senin bu Rönesans benim; ARDAHAN KÜLTÜR DERNEĞİ’nin Rönesansıydı denilir... denmelidir de!
Oyun POLATİK’te oynanmadı; traktör bulamadılar gitmeğe.
Anlatılmaya anlatılmaya unutulmaya yüz tutmuştur.
Anlatmaya, anlatmaya..!
Çamlar afiş açmıştı..
Bir afişin tekini; Doğan Çakıcıoğlu sulu boyaynan resmeylemişti.
Öğrenci gençler karınca kararınca; kalemle dekoru çizmiş renklendirmişti.
Bığ bıyıklı dayının traktörünü çekmiş, getirmişler. Arkasına halıda asmışlardı. Estetik olsun diye. Dekoru halı hazmetmedi. Aralarında ki kıskançlıklarına karşınsa sorun çıkmadı.
Müsamere seyretmişti köylüler. Tiyatronun daha alemsel olduğunu hissettiler. Yaşamın anafor şekline geçtiğini, dev gibi hayatın şakaya gelir gibi olduğunu bazen olmadığını tiyatronun becerisine yordular. Ya bu dev gıdıklarken izin verdiğini iptal edipte ayağa kalkmasın dedi; ihtiyar Taştan Dayı.
Dev (hayat) kalkıpta anamızı, bir mökkem bellemesin? dedi bir gene yaşlının teki.
Hayat şakaya da gelir canım; niye gelmesin, paronayaya lüzum yok beyler.
Oyun aksediyor. Aksiyon oluyordu. Aks kelimesi Farsçadan gelip Fransızların Aksiyon kelimesinin Aks’ı ile dallozcasına çarpışmasın mı?
Daha başka ne kelimeler...
Öne oturmuş seyircilerin kadın olanı:
" Didil oyunu gibi bu da kız anam can vallaha!" dedi.
Drama sanatı, modern zamanlardan önce şamanistik ritüeller de oynanıyordu... değişen az bir şeydi.
Didil, çocuklara MAĞSARALIK olsun diye elde oynanan kukla gibi bir şey... kadın o sanattan tümden geliş yapıyordu. İnsan aklı üç tarzlı çalışırmış: Tümden geliş, tüme varış ve benzeştirme..
Başkası (Birisi):
" Mağsaralık oyunun aynisi." dedi. Eski devirlerden kalma mağsaralık/ maskaralık: Kadınlar çocukları şirinlikle karışık korkutmalar için yüzlerine is sürüp; karararak korkuturmuşlar çocukları.
Bir o birisi:
" Dindon mu?" diyerek.
Erfenelerde oynanan oyunları kastetti.
Kim ne dediyse, bildiği şeye benzeterek, çağrışım yaparak; yargılama ve niteleme yoluna gittiler.
Ama birinin torunu Londra’ya gitti. Shaskespeare tiyatrosunda eğitim aldı.
Ama birinin hısımı sinemada ünlü yönetmen oldu.
Ama birinin tiyatro eseri yazan akrabası oldu.
Ama n’olduysa buradan oldu.
Ufak tefek Karamürsel sepeti: İlkler tiyatro oyunu; " Bu oyun oynanamalı"dan oldu.
Ya!..
....
yalçıner yılmaz
24-09-2010
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.