- 605 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUSUZ SELİM (22)
Korkusuz Selim, adamları ile birlikte bürosuna girdiğinde oldukça sinirli görünüyordu. Elinde sigarası vardı. Yürürken sigara içtiği pek ender görülürdü. Genellikle dert mektuplarını okuduğunda içerdi. Arada bir yaktığı da olurdu .
Antre kısmında Tülin ile göz göze geldiler. Tülin, patronunun rahatsızlığını hemen sezinledi.Hiç böyle tedirgin görmemişti. Biraz önce gelip, para bırakan kızı nasıl söylemeliydi şimdi. Önemli bir konuydu çünkü. İşin ucunda para vardı. Kız, adını soyadını da vermemiş;” O,nasıl olsa beni tanır” diye geçiştirmişti… Birazdan kendisini çağırıp, günlük gelişmelerden; bilgi alacaktı. Her gün rutin olarak devam ediyordu,bu alışkanlığı.Gelen bilgileri sentezleyip değerlendirir ona göre kendisine yön vermeye çalışırdı.Şimdi de öyle yapacaktı.
Tülin, şaşırmadı. Patronu, salona geçmesinden beş dakika sonra kendisini çağırdı.
- Tülin abla, gelişmelerden ne haber?Yaramaz bir durum yoktur inşallah!..
Patronun suratında;fırtınaların estiği belliydi. Onun bir kez daha gergin olduğunu anladı.Demek ki yanılmamıştı.
“Acaba parayı bırakan kızın durumunu mu, yoksa gelen telefonlardan mı bahsetsem diye tereddütte kaldı.
- Buyur otur abla,ayakta bekleme!.
Her zamanki boş yere oturdu. Elindeki blok not defterinin kapağını aralayıp, aldığı notlara göre bilgi aktarmaya başladı:
- Selim ağabey! Bugün iki telefon geldi ama farklı yerlerden. Dert telefonlarından değil.Yalnız, büroya bir de bayan geldi.Genç biri! On sekiz yirmi yaşlarında ya var ya yok.
- Adı neymiş?
Tülin, dizinin üzerindeki bloknot defterine bakarak:
- Aylin Mutlu!
Selim, bu ismi duyar duymaz, oturduğu koltuktan ileriye doğru fırladı:
-Aylin Mutlu mu?
Tülin de şaşırdı, Patronunun tepki vermesine. Hem de kızın ismini söyleyerek.Onun “neler oldu?” dercesine bakışları karşısında:
- Belli bir miktar para bıraktı ama; nedenini söylemedi. Senden için; “adımı söylersen, neden bıraktığımı anlar” dedi.
-
Para dolu zarfı, Selim’e uzattı. Selim, içindeki paraya şöyle bir göz gezdirdi. İçinden çok az bir miktarının alındığını anlamakta zorluk çekmedi. Adamlarına karşı şaşkınlığını belirtmeye çalışsa da, içindekileri söylemekte çekinecek hali de yoktu.
- Geldiği zaman neden bekletmedin? Bana telefonla bildirseydin geldiğini.
Konuşmasında sanki bir azarlama vardı.Tedirginliği daha da arttı.
- Bir an için düşünemedim ağabey! Sanırım,sizin için çok önemli birisi olsa gerek!
Bu konuşmasında gizemli bir konuyu araştırma sezgisi yatıyordu aslında. Neden bu kıza o denli önem veriyordu; doğrusu gizli bir merak, içini kemirmeye başladı.
Fazla irdelemek istemedi konuyu.
Masanın etrafında oturan Selim’in adamları, “baba”larının sıkıntısını sezinlemekte geç kalmadılar. İçlerinden “Boyun kıran” Osman, boş boğazlık yapıp; “Ha, şu kurtardığımız kız mı?” diyecek oldu, son anda ağzını kapattı. Ne de olsa bu konu,patronunun özel meseleleri içerisine giriyordu.
Korkusuz Selim,adamlarına doğru bakışlarını çevirerek:
- Aylin Mutlu’yu çok kısa zamanda bulmamız lazım! Son görüştüğümüzden bu tarafa kendisinden haber alamadık çünkü.Ne yapar,neler eder,düzeni nasıl? Hepsini öğrenmeliyiz.
“Boyun kıran” Osman’dan önce; İlhan, konuşmak için erken davrandı.
- Bulması kolay patron! Nasıl olsa pazarlarda bijuteri işleri yapmakla meşgul. Dolaşmadığımız semt pazarları bırakmayız.
- Doğru söylüyorsun İlhan!.Kızın mekanı pazarlar,nasıl olsa.Benim korkum,mafyanın pisliklerine tekrar bulaşıp da elimizden uçurmayalım endişesini taşımaktayım!..
- Siz hiç merak etmeyiniz. Bizler, onu elimizle koymuş gibi buluruz.
- Peki. Neyse gelelim, asıl konuşmamız gereken acil konulara…
Arkadaşlar, son zamanlarda yer altı dünyasındaki rakiplerimiz, meydanı boş bulmuşçasına cirit atıyorlar. Garibanların dünyalarını zindana çevirmekten tutun da racon kesmeye kadar; acımasızlıklarını ve çirkin emellerini devam ettiriyorlar.
Rakiplerimizin bizlere gönderdikleri paylar, git gide azalmakta.Bu da demektir ki;bizleri, önemsemiyorlar anlamına geliyor.Yumruğumuzu masaya vurmanın zamanı geldi de geçiyor.. Magazin dünyası, bizim varlığımızın önemini bir kez daha duymalıve duyurmalı.İtibarımız, tekrar artmalı.Halkımız,bizi unutmamalı!
Arkadaşlar, Topal Hasan,okullara kadar el attı.Zavallı çocuklarımızı zehirlemeye devam ediyor.Parklarda ki gariban vatandaşları bile avlıyorlarmış!.
Arnavut İdris, fuhuş ticaretinde eskisi gibi olmasa da saltanatını sürdürmeye devam ediyor.
Çakal Seyfi ve Tilki Kerim de hakeza aynı şekilde yolsuzluklarına devam etmekte, yarış halindeler adeta.
Bunların üzerlerinde bir güç olduğumuzu onlara hissettirmeliyiz. Sırası gelene çelikten yumruğumuzu indirmek zorundayız. Aksi takdirde silahın geri tepmesi gibi bizlere dişlerini göstermekte geç kalmayacaklardır.
Öncelikle Topal Hasan’ın adamlarından birini gebertip, Korkusuz Selim ismini bomba gibi gündeme oturtturmamız elzem olmuştur.
Bir de; metropole yeni gelen emniyet amirinin varlığını göz önünde tutmamız gerekiyor.Bu konuda; mümkün olduğu kadar devletin adamları ile ters düşmemeye çalışalım. Bu, bize hem devlet bazında, hem de halk bazında puan kazandıracaktır.
Tamam mı arkadaşlar?
Hepsi birden:
- Emrin Olur,baba! Aynen emirleriniz yerine getirilecektir. Köpeklere ders vermenin zamanı geldi de geçiyor bile!
Korkusuz Selim, toplantıdan sonra; Tülin’in getirdiği sade kahveyi içmeye çalışırken, bir sigara yaktı. Dumanını ciğerlerine doğru çektikçe kendinden geçti; bijuteri satan kız, gözlerinin önüne geldi. Yüz profili hala belleğinde canlılığını koruyordu. Siyah gözler, kelebek dudaklar ve biraz tedirgin ve vahşi yapısı, ilk günkü gibi karşısında duruyordu sanki.
“-Ah, sevgilim!” diye içsel duygusuyla maziye daldı.
DEVAM EDECEK!