- 830 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"Ey Allah'ın Kulları Kardeşler Olunuz!"
Yüce Allah, ‘Müminler ancak kardeştirler…’ (Hucurat Suresi, 10) ayetiyle müminlerin kan bağına gerek olmaksızın kardeş olduklarını ve aralarında sevgi bağı kıldığını bildirir. İnanan insanların arasındaki bu son derece güçlü bağ, kaynağını Allah aşkından alan gerçek sevgidir. Peygamber Efendimiz (sav) de Allah’ın bu buyruğu gereği, müminler arasındaki kardeşliğin asla bozulmamasını ister ve veda hutbesindeki sözleriyle bunu vasiyet eder.
“Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler... Birbirinize hased etmeyiniz. Birbirinizle buğz (düşmanlık) etmeyiniz. Birbirinizle iyi ilişkileri kesmeyiniz. Birbirinizden yüz çevirip küsmeyiniz ve ey Allah’ın kulları, kardeşler olunuz. (Mace ,Cilt 10, s. 32)
Ülkeleri, kültürleri, dilleri ve aileleri farklı da olsa samimi müminleri bir araya getiren ve kardeşlik bağıyla bağlayan, Allah’ın din olarak seçip beğendiği İslam dinidir. Müminlerin birbirlerine duydukları derin sevgi, Allah sevgisi/korkusu temelleri üzerinde kurulmuştur ve bu sağlam temeller üzerinde yükselir.
Müminlerin birlikteliğinin önemli özelliklerinden biri, Allah rızası için birbirlerini sevmeleri nedeniyle güçlü olmalarıdır. Az sayıda da olsalar, sayıca daha çok olan bir topluluğa kalplerindeki iman nedeniyle galip gelecek güce sahiptirler. Nicelik değil nitelik önemlidir ve gerçek anlamda güçlü olan, Allah’ın Kendi ruhundan üflediği ruha sahip mümindir.
Allah, “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saf Suresi, 4) hükmüyle müminlerin aralarındaki bağın nasıl olması gerektiğini haber verir.
Ancak insanları saptırmak için kuruntular veren, taktik ve tuzaklar geliştiren şeytan, müminlerin arasındaki birliği, sevgi ve dayanışmayı bozma çabası içindedir. Allah, "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53) ayetiyle, şeytanın bu çabasına dikkat çeker.
Şeytanın planlayıp, fırsat bulduğu an uygulamaya koyduğu sinsi tuzaklarına düşmemek için, müminler, birbirlerine hatırlatmalarda ve uyarılarda bulunurlar. Sonsuz ahiretlerini düşünerek birbirlerinin hatalarını düzeltmeye çalışırlar. Samimi mümin, kardeşi hata yaptığında onun samimiyetini, iyi yönlerini ve Allah yolundaki salih amellerini düşünerek, hatasını örter, güzel ahlakla ona destek olur, yardım eder. Hastalanan çocuğunu yalnız bırakmayan anne gibi, mümin kardeşinin yanında olur…
Samimi inanan insan, ahirette yalnızca kendi vereceği hesabı düşünmez. O, kardeşlerinin de sonsuz mutluluğuna vesile olabilmeyi ister. Bu sevgi herhangi bir dünyevi çıkar kaygısı ile bozulmamış sevgidir; Allah’ın müminlerin kalplerinde kıldığı bir nimettir.
Bediüzzaman müminlerin kardeşliği konusunda şöyle söyler:
“… Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkid etmez (eleştirmez), dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını tamamlar, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine yardım eder; yoksa o vücud-u insanın (insan bedeninin) hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır. Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârane uğraşmaz, birbirinin önüne geçmeye çalışmaz, birbirinin kusurunu görerek eleştirmek suretiyle şevkini kırıp yılgınlığa uğratmaz. Belki bütün meziyetleriyle, birbirinin hareketini genel amaca yönlendirmek için yardım ederler, hakiki bir dayanışma ve bir birlik ile yaratılış gayelerine doğru yürürler. Eğer zerre mikdar bir saldırı, bir zorbalık karışsa; o fabrikayı karıştıracak, neticesiz meyvesiz bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak... “ (21. Lema, Sayfa 668-669)
Belalar, musibetler müminlerin üstüne yağmur gibi yağar ama akar gider. Yağış şiddetli olduğunda biraz nem kalır; ancak güneşle o da kurur; çünkü müminler birbirlerine güneş etkisi oluştururlar.
Bugün de tüm Müslümanlar, Kur’an’a iman eden, Allah’ın buyruklarına ve Peygamberimiz’in (sav) sünnetine uyanları kardeşleri olarak görmeli, bunun gerçek sevginin gereği ve yaşamaları gereken üstün bir ahlâk olduğunu unutmamalıdırlar.
Kur’an ahlâkının özünde, inanç birliği ve ortak değerler vardır. Bizlere düşen bunu özümsemek ve ayrılığa düşmekten sakınmaktır; Allah’ın ipine sarılmak, dağılıp ayrılmamaktır. Bu, Yüce Allah’ın tüm iman sahiplerine buyruğudur.
"Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah size ayetlerini böyle açıklar." (Al-i İmran Suresi, 103)