- 479 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUSUZ SELİM (19)
KORKUSUZ SELİM (19)
Korkusuz Selim, yine yorucu bir gün geçirdi. Bürosuna gelen “dert mektuplarını “ okuyup inceledi. Anekdotuna notlar aldı, gerekli yerlere telefon etti. Mektuptaki muhataplarını bir de telefonla dinlemeyi yeğledi. Ses algılaması onun için çok önemliydi. Kulağına gelen titreşimler, uzaktaki kişinin karakterini çözmede bir delil gibiydi adeta. Bu konuda yanıldığı pek enderdi.Karşısındaki kişi,sürekli konuşup kendisini haklı çıkarmaya çalışıyorsa;onun hakkındaki yargısı, menfi olurdu.
”Zayıflığını,haksızlığını örtbas etmek için papağan gibi ötüyor” düşüncesiyle ona gerekli notunu vermiş olurdu.
Sorduğu sorulara kısa ve net cevaplar alırsa;karşısındakini daha farklı değerlendirmeye çalışırdı.”Gerçeğe yalan karıştırmayan” tipler olarak değerlendirirdi.Zaten oldum olası gereksiz konuşmaları,yalanları sevmez;yerinde ve özlü, sözlü konuşmaktan hoşlanırdı.
Zile basıp, Tülin’i çağırdı. Tülin, oturduğu masadaki yeşil ışık yanınca; elindeki oya tığlarını bırakıp,yerinden fırladı.Oya örmesine patronu bir şey demezdi.Hatta hoşuna da gidiyordu.”Boşa zaman geçirmek,en büyük israftır”diye Tülin’i teşvik etmişti. Korkusuz Selim,zaten kaprissiz bir kişiliğe sahipti.Ego tatmini diye hiçbir kuruntusu yoktu.Onun bu içten yapısı,mafya babalığındaki karakterine ters düşse de yine de bir “halktan biri” sıfatıyla çok seviliyordu.
Tülin, masasından kalkmış, bir saniye geçmeden patronu Selim’in karşısındaydı:
- Buyur Selim ağabey!
- Hele otur karşıma Tülin abla! Bugün biraz çok mu yoruldum nedir, bilemiyorum. Beynime sanki bir şey takılmış gibi.Çıkarıp atamıyorum, onu.
- Hayırdır ağabey, derdin nedir? Seni üzen bir şeyler mi oldu yoksa?
Korkusuz Selim, Tülin’i işe aldığından bu tarafa onu bir ablası gibi sevdiği için; zaman zaman duygusal çıkmazlara yuvarlandığında;ona bazı özel durumlarını açmakta hiçbir sakınca görmüyordu.
İlk aşkının kaybettiğinden bu tarafa yüreğinde kabuk bağlamaya çalışan yarasını, hep içinde saklamış,adeta yüreğine gömmüştü bütün sırları ile birlikte.Yer altı dünyasının çelik yürekli “babası” görünmesine rağmen,içsel duygular içerisinde bazen çok hassaslaşıyor,yalnızlıklar içerisinde sığınacak sakin bir liman arıyordu.İşte o zamanlar;Tülin ablası ile konuşma ihtiyacını duyuyordu.Tülin ise patronunun sırlarını içine gömüyor, sır gibi saklıyordu.Şimdi karşısında patronunun gözlerinin içine baktığında ; farklı,duygusal sinyaller almaya başlamıştı..Hemen algıladı,onun içsel dünyasındaki dalgaları…
- Beni üzen bir şey olmadı,Tülin abla!İnsanların dertlerini paylaşmak çok hoşuma gidiyor.Onlarla ağlamak,onlarla gülmek beni çok mutlu ediyor.Elimden gelse bütün insanlar için bin parçaya bölünür,onların mutlu olmaları için elimden neler geliyorsa yapmaya çalışırım.Sen artık,benim sekreterim sayılmazsın.İkimiz kan kardeşi gibiyiz.Kankayız yani.Seninle bazı sıkıntılarımı paylaşabileceğim biricik ablamsın.Velhasıl sırdaşım gibisin!
Tülin, Korkusuz Selim’in ,içsel dünyasında fırtınalar estiğini fark etmişti etmesine ama onu kırmadan,üzmeden nasıl öğrenecekti. Biraz beklemeyi yeğledi. Korkusuz!un “otur,ayakta durma” uyarısına uydu.
Korkusuz Selim:
-Tülin abla, zaman zaman kendi kendime diyorum ki;alıp başımı gitmek,hiç kimselerin bilmediği yerlerde sıradan bir insan olarak sessizce yaşamak.Yani münzevi bir yaşam sürmek. Ama bu saatten sonra bu imkansız gibi görünüyor.Bu alemin pisliği, çok farklı işte.Sen gitsen bile bırakmazlar!Bu alemin içerisinde belki de bir gün b…k yoluna gideceğim.Hani bir söz vardır ya;
” Su testisi su yolunda kırılır “ diye.
Tülin:
- Aman ağabey, ağzından yel alsın. Öyle düşünme.Bu gariban insanların sana ihtiyaçları var. Senin varlığın hepimiz için bir nimettir.
- Öyle ama; benim de kendi dünyama göre mutluluğumu paylaşabileceğim özel birine ihtiyacım var, yani daha doğrusu ben de aşık olup biriyle evlenmek ve yuvamın erkeği olmak istiyorum!
- Haklısın ağabey! Daha çok gençsin. Beklediğin prensesin hiç farkında olmadan karşına çıkabilir, umutsuz olma!
Korkusuz Selim, kafasında Aylin’in profilini canlandırdı. Hırçın yapısı gözlerinin önüne geldi.Bir an ona duyduğu hisleri,Tülin’e aktarmak istedi ama;son anda kendisini frenledi.Sanki çocuklaşmış gibiydi.Neredeyse “ ben aşık oldum!” diyecekti.Yüreği kıpır kıpır ediyordu ama gelecek günler nelere gebeydi,şimdiden kestirmek zordu doğrusu.Duygusallıktan kendini kurtarıp,konuşmalarının seyrini değiştirmeyi düşündü.”Dereyi görmeden paçayı sıvamamalıydı”.
Kızın ismi dudaklarındaydı. Arada bir sessizce fısıldıyordu.Bı fısıldama,sayıklama şekline dönüşüyordu zaman zaman.
Aylin Mutlu!
İki gündür, bu isim beynine kazınmıştı adeta.Trafik kazasında yitirdiği sevgilisi Aslı’nın yerine gelebilecek bir isim olabilir miydi,Aylin?Doğrusu tam kestiremese de yüreğinde hissettiği aşk kıvılcımları,bunun belirtileri olabilir varsayımıyla kıvranıp duruyordu.
Korkusuz Selim, bürosundan ayrıldıktan sonra sağa sola sapmadan arabasıyla evine geldi. Evde olduğunu adamlarına bildirdi, gerekli talimatlarını vermeyi ihmal etmedi.
Kendi içsel dünyasında yapayalnız kalmak istiyordu. Salona oturduğunda gözleri, karşı duvarda asılı olan sevgilisi Aslı’ya kaydı. Bir süre resimle aralarında telepati kurdu.Sanki göz göze konuşuyorlardı adeta:
- Hoş geldin sevgilim! Nasılsın, neden bugün canın çok sıkkın gibi?
- Hoş bulduk, canım! Ben de bilemiyorum, neden ? Belki sensizliğe dayanamıyor olabilirim! Neyse şu an sen karşımdasın ya! Bu, yeter bana!Hiç yanımdan ayrılma, olmaz mı?
-…….
Daldığı bu içsel dünyasından sıyrıldığında gerçekle bir kez daha yüzleşti. Duvardaki resim, sadece kendisine doğru cansız bir şekilde bakmaktaydı…
DEVAM EDECEK!
YORUMLAR
Anekdot nedir: Bir edebî eserde anlatılan olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır. Kısa öykü, fıkra, menkıbe anlamları da taşır.Fransızcadan dilimize geçmiştir.
Yazıda anlatılmak istenen sanırım ya bir ajanda yahut bir not defteri. Kelimenin anlamı dışında yanlış kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu var. Klavye hatasıdır diye düşündüğüm (Örn: Tülin, masasından kalmış, bir saniye geçmeden patronu Selim’in karşısındaydı. Buradaki sıralı cümlede ilk sırayı alan"Tülin masasından kalmış" cümlesinde olduğu gibi Tülin ya masasından kalkmış yahut masasında kalmış olmalı bana kalırsa) hatalarda gördüm yazıda.
Bir eserde bu ve benzeri hatalar göz ardı mı edilmelidir önemli olan konu mudur? Öyle olmadığında hemfikir olacağımız kanısındayım.
Seri yazıların en kötü yanı bazen kaçırmak ve dışında kalmaktır.
Akıcı üslubunu ve güzel yazılarını beğeniyorum. Bu seriyi de takibe çalışıyorum ama ben bazen üç beş gün ya da bir hafta bile ara verdiğim zaman iş bitmiş oluyor ve yenileri gelmiş oluyor.
Dikkat ederseniz uzun soluklu yazılarda sürekli okuyucu sayısı artmaz ve günden güne eksilir. Takdir edersin ki sebebi bu kopmalardır.
O nedenle yayınlarken de kısa soluklu yazıları tercih etmekteyim.
İçimdeki Köz'ü epey takip ettim. Bir ay ara verince siteye. İşi bir daha toparlayamadım.
Şimdilik takipteyim.
Kopma olursa bağışla.
Selamlar.
ayhansarıkaya
Ayhanım... Yazının türk klavyesiyle yazıldığını görünce neye yalan söyleyim, korkusuz selimi satınları atlıyarak okudum." Tamam" dedim " Tamam ayhan Türkiyede..." Hemen ona HOŞGELDİN demem gerek... " Özledik seni " demem gerek...
Yanılmıyorum değilmi? Geldin Türkiyedesin... Hoş geldin sefa geldin...Ben seni çok özledim. Biliyorum benim gibi seni özliyenler de çok... korkusuz Selim e gelince daha çok korkusuz Selimler okuruz hayırlısı ile geldin ya gerisi kolay... Hasretle gözlerinden öpüyorum canım kardeşim...
ayhansarıkaya
Selamlar.