- 756 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NEREYE KADAR MÜCADELE
Mücadele etmek, herkes tarafından gerekli görülen bir eylemdir. Çocukluktan itibaren öğretilir, mücadele etmenin önemi. Yaşamın zor basamaklarının en başında çocuklara, düşselerde yılmadan merdivenleri çıkmaları öğütlenir.
İnsanlar, zaman içinde mücadele etmeyi öğrenirler, gerekirse en sevdikleri ile. İlk mücadeler, ailelerin belirlediği kuralları ortadan kaldırmak için olur. Bireyselleşme yolunda, bazen evde bazen okulda mücadele denemeleri gerçekleştirirler. Her mücadele zaferle sonuçlanmasa da, kuralları nereye kadar zorlayacaklarını öğrenmeye başlarlar.
Okullar bitip iş hayatı başladığında, çalışma koşullarının en iyi şartlarda olması için yönetimle mücadele ederler. Bazen kazanırlar, bazen geçici olarak yenilgiyi kabullenirler.
Mücadele etmek, bir var olma belirtisidir, sonuç ne olursa olsun.
Fakat mücadelenin de bir yeri ve zamanı olmalıdır. Eğer kişi, aşık olduğu kişiyi kendisine aşık etmek için uğraşıp zor kullanıyorsa, yenilgiyi baştan kabul etmelidir. Eğer sevilen kişi kendisini sevmiyor ve açık bir dille de belli ediyorsa vazgeçilmelidir. Sevgiyi, zorla kabul ettirme mücadelesinden vazgeçip kendimizle mücadele etmeliyiz. Sevgi iki kişiliktir, tek kişinin sevgide ısrar etmesi sevginin doğasına aykırıdır.
Bir yerde yetkili olarak çalışan bir yönetici, çalıştığı ortamda yeterli görülmüyor ve çalışmaları onaylanmıyorsa, zorlamaya gerek yoktur. Onaylanmadığı kendisine sözlü ve yazılı olarak iletilmesine rağmen, kendisini anlatmaya çalışması kimsenin fikrini değiştirmeyecektir.
İnsanların kafasındaki düşünceleri değiştirmek için mücadele vermek, sadece kişinin kendisine zarar verir. Her mücadelede, insanlar daha acımasız olur ve kişi gereksiz yere yıpratılır.
Tabi ki bir süre mücadele verilmelidir fakat ısrarla o ortamda kalmaya çalışılırsa hem çevresindekilerin saygısını yitirir hem de her geçen gün yıpranır.
Israrlı mücadelenin, nereye kadar sürdürüleceğini çok iyi belirlemiz lazım. Bize faydalı olsun diye can verdiğimiz bir konu, eğer bizim için bitmiş bir konu ise etrafta komik duruma düşmemiz bile olasıdır.
Belki maddi kayıplarımız olacaktır mevcut durumu kabullendiğimizde, belki de duygusal olarak incinmiş olacağız. Fakat hiç bir kayıp, kendimize olan saygımızı yitirmemiz kadar kötü olamaz. Hiç bir kazanç, onurumuzu kaybetmemize değmez. Eğer sevgi ise mücadele konusu, tekrar sevebiliriz; eğer maddi kazançsa tekrar kazanabiliriz. Yeter ki mücadele etmenin sınırını doğru çizelim ve kendi doğrularımızla başkalarının yollarında ısrarla durmayalım.
Mücadele etmek ve kendimize inanıp güvenmek, körü körüne yürümek değildir. Çevremizi çok iyi analiz edip gerekirse planlarımızı değiştirebilmektir, mücadele etmek. Zorla elde edilen paradan da , sevgiden de hayır görmeyiz nasıl olsa. Hırslarımıza yenilip, kendimizi gereksiz yere incitmeyelim.
Yolu sevgi, onur ve emekten geçen her mücadeleyi saygı ile selamlıyorum.
YORUMLAR
Sanırım mücadelenin böyle bitip tükenmez bir kavga şeklinde algılanması materyalizmin yükselişiyle başlamış. Yoksa bizim terminolojimizde "tevekkül" var, "nasip" var, "kader" var. Salt mücadele yok. Kutuplar ve kısımlar var. Salt bir mücadeleyi Karl Marks savunuyor ideolojisinde. "Hayat bir mücadeledir." Bediüzzaman gibi bir cevap veresim geliyor ona. Be hey ahmak, bulutların su ile susuzların yardımına koşmasında, besinlerin hücrelerin içinde dağılmasında ne mücadele var? Hayat mücadele değil, yardımlaşmadır. Mücadele ancak mutluluk veriyorsa tatlı olur.
hayal denizi
Mücadele belki de savaşçı bir ruhun perdesine dokunan dizelerdi...
Çıkarılması gereken dersler vardı...
kutladım..