TELEFON SAPIĞI
Aramadı birkaç gündür, başına bir iş gelmiş olmasın sakın… Ne de olsa merak ediyor insan, sonuçta o kadar zamandır beni rahatsız etmek görevini kendisine misyon edinmiş ailemin bir üyesi gibi oldu kendisi…
Neden aramıyor acaba artık…
Belki de işi vardır ya da sakın artık aramaktan vazgeçmiş olmasın… Oysaki tanışalı uzun zaman olmasına rağmen daha ismini bile bilmiyordum. Acaba onu kızdıracak bir şey mi söylemiştim ya da sıkıldı mı acaba artık beni rahatsız etmekten… Belki de rahatsız edecek başka birisini bulmuştur…
Daha dün gibi hatırlıyorum başıma bela olduğu o günü. Önce tanımadığım bir numaradan çağrı geldi telefonuma. Çağrısına cevap alamayan bu numara arka arkaya çağrı göndermeye devam etti daha sonra... Tanıdık birisi olma ihtimalini değerlendirerek telefonumu elime alıp aramaya karar verdim ama sonra bir anda, olup olmaz zamanlarda dışarıya çıkan içimdeki sese kulak vererek aramaktan vazgeçtim. Fikrimin değişmesinde, daha önceden onlarca telefon sapığıyla uğraşarak bu konudaki stajımı tamamlamış olmamım da etkisi oldu tabi ki…
Böyle bir durumda önünüzde iki seçenek vardır: Ya arayacaksınız bu numarayı ya da aramayacaksınız. Arasanız bir dert aramasanız başka bir dert…
Eğer ararsanız, telefon sahibinin bir erkek değil de bir bayan olduğunu muhtemelen sizi tanımayan karşı tarafın öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Ya da aramayarak, bu numaranın kime ait olduğunun merakı içerisinde saatlerce kıvranabilirsiniz. Her zaman söylerim; insanı öldüren, bir türlü engel olunamayan meraktır…
Aramalı mı, aramamalı mı? En iyisi mesaj göndermek, evet ya bak bunu neden daha önce düşünemedim… Her şeyin başlamasına sebep olan da işte bu basit “kimsiniz?” mesajı olmuştu… Sonra birbirini takip eden bitmek bilmeyen mesajlar…
Telefon sapığı dediysem, bu güne kadar öyle sapıklığını falan görmüş değilim açıkçası. Sonuçta eğri oturup doğru konuşmak lazım bir yerde… Adına öyle denir diye ve ismini bilmediğimden dolayıdır kendisine böyle hitap etmem. Yoksa pek kibar, pek düşünceli, pek saygılıdır kendileri…
Bu güne kadar ne o telefon sapıklığı görevini aksattı ne de ben rahatsız edilen kişi görevimi aksattım, ikimizde kendi üzerimize düşün görevlerimizi yerine getirdik karşılıklı bir saygı içerisinde ki birbirimizle halen sizli bizli konuşmamız da bu yüzdendir belki de… Birkaç mesajımızı okuyarak ağlanacak halimize gülmeye ne dersiniz:
O: “Bugün her zamankinden daha az terslediniz beni, canınız bir şeylere sıkkın sanırım, yapabileceğim bir şey var mı acaba?”
Ben: “Rahat bırakın beni…”
O: “Artık karşılık alamıyorum mesajlarıma, yoksa canınızı sıkacak bir şey mi yaptım size karşı?”
Ben: “Yaaa, nasıl da bildiniz, son zamanlarda beni az rahatsız eder oldunuz, tavır yapıyorum ben de bu yüzden, ya sabır…”
O: “Aradığım vakitler telefonunuz meşgul oluyor, acaba sizi rahatsız eden birisi mi var, isterseniz ilgilenebilirim onunla…”
Ben: “Unuttunuz sanırım, beni rahatsız eden sizsiniz…”
Neler söylemedim ki bu güne kadar ona. Yeri geldi hayatım boyunca hiç olmadığım kadar büyük bir ciddiyetle başına ne işler açabileceğimi anlattım, yeri geldi en ters cümlelerle tehditler savurdum. Bazen tatlı dille ikna etmeye çalıştım, bazen ise bütün sinirimi ondan çıkardım. Günlerce hiçbir cevap vermedim, bir süre başkasına açtırdım telefonları. Hiçbirisine sesini çıkarmadı, hep sabırla sürdürdü üzerine düşen görevini…
Düşüncelidir benim telefon sapığım; özel günlerde, bayramlarda, seyranlarda eksik etmez varlığını hatırlatmayı. Sapıklığının birinci yıldönümünü bile unutmayıp o güne özel farklı bir rahatsız etme yöntemi kullanacak kadar da yaratıcıdır ayrıca…
Dedim ya, benzemez benim sapığım diğerlerine…
Ah benim telefon sapığım…
Aramaz oldun bir süredir…
Yoksa başına bir iş mi geldi…
Oysaki hiç böyle yapmazdın…
Pelin…
(2010)
(Biraz gülelim serisi)
YORUMLAR
NE GÜZEL SİZİ ARAYAN BİRİ VAR.KENDİNİ MUTLU SAY.EN AZINDAN BİRİNİN İLGİSİNİ ÇEKMİŞSİN.YA BENİ NE ARAYAN VAR,NE SORAN VAR.TELEFON BANA,BEN DE TELEFONA BAKIYORUM.O KADAR.BEN ONA GÜNAYDIN DİYORUM ONDAN TIK YOK.
BAZI ŞEYLERİN KIYMETİ YOKLUĞUNDA ANLAŞILIRMIŞ.
TELEFON VAR.........................GERİSİ YOK.......................................SELAMLAR.............
ironisi çok güzel bir yazı. tebrikler. keyifle okudum.
aziz nesin'in evelki yıllarda istanbul sahnelerinde bir tiyatrosu vardı, . "hadi öldürsene canikom" bugüne kadar her hangi bir oyuna bu kadar gülmemiştim desem az söylemiş olurum.
herşey bir radyo anonsuyla başlıyor oyunda.
"genç ve yakışıklı, azılı bir katil, tebdili kıyafetle elektrik sayacı okuyucusu olarak evlere geliyor, evde yalnız bulduğu yaşlı kadınlara tecavüz ediyor ve sonra da onları öldürüyor."
buraya kadar herşey normal; bundan sonrası da normal olacaktı eğer, "dilha" ve "siyen" adlı yaşlı iki dul kadın bu anonsu duymasaydı...
yazan aziz nesin olunca gerisini tahmin edersiniz artık...
bugüne kadar izlediğim en komik oyun..