- 937 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanoğlunun Vazgeçemediği Yalnışı:Dedikodu!
İnsan dünyadaki yaşam maratonuna başladığı ilk bebeklik günlerinde, derdini anlatmak için konuşmaya çabalar. İlk önceleri sesleri duyarak ses çıkartmayı, yavaş yavaş taklit ederek konuşmayı öğrenir. Konuşmak, bazı şeyleri birlikte yaşadıklarımızla paylaşmak, normaldir.
İnsanların karakterleriyle ilgili olarak, kimisi çok konuşkanken, kimisi suskunluğu tercih eder.
Duyduğunu anlamak, merak, öğrendiğini başkalarıyla paylaşma isteği, başkalarına zarar vermezse, masum sayılabilir.
Ama bazıları vardır, onlar için, duyduğunu başkalarına yetiştirme, bir görev haline gelmiştir. Dayanamaz, anlatmazsa çatlar.
Tahmin edeceğiniz gibi, yazımın konusu, dedikodu…Yani Arapça adıyla gıybet.
Dinimizin yasakladığı, fakat bizlerin bir türlü vazgeçmediğimiz, hatamız, yanlışımız.
Yanımızda bulunmayanın ardından, duyduğu zaman üzüleceği sözleri konuşmak, onun hoşuna gitmeyenleri anlatmak , dedikodu oluyor.
Adına, rahatlamak için anlatıyorum da desek, iki lafın belini de kırıyoruz da desek, andığımız kişiyi, duyduğunda üzüleceği bir şekilde anlatmak, dedikodu oluyor.
Bazıları, biz yalan anlatmıyoruz, olanı söylüyoruz da dese, doğru değil. Zaten olmayan bir şeyi varmış gibi konuşmak , dedikodu değil iftira olur.
Rabbimiz, Hucurat suresinde:
-Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz, çirkin gördünüz, değil mi? Buyurur.
Kimisi eşini, kimi gelinini, kimi komşusunu sürekli birilerini konuşur.
Söz gümüş ise, sükut altındır.
Ya hayır söyle, ya da sus, gibi güzel atasözlerimiz mevcuttur.
Dedikodu yüzünden ne canlar yandığını, nice yuvalar yıkıldığını göz önüne alırsak, işin vehameti ortaya çıkar.
Arkadaşınızla tatlı tatlı sohbet ederken, bir de bakmışsınız, iş onu bunu konuşmaya varmış.
Dilin kemiği yok diye boşuna söylenmemiş.
Erenlerden bir zat bir gün yolda şeytanı görmüş, bir elinde bal kavanozu, bir elinde kül çömleği.
-Hayrola, nereye böyle aceleyle?
-Külü yetimlerin üzerine serpeceğim, insanlara sevimsiz ve çirkin görünsün, kimse onlara acıyıp, yardım etmesin.
-Balı da, dedikoducuların ağzına çalacağım, konuştukça ağızları tatlanıp, daha çok konuşup, dedikodu etsinler diye.
Demek ki şeytan ve nefis, insanoğlunu günaha sokmak için elbirliği yapmışlar!
İçinde olduğumuz şu mübarek ayda, daha hassas davranıp, oruçlarımızı sakatlamayalım, sohbet ediyoruz zannederek.
Bir gün sevgili Peygamberimize iki kadın geldi, orucu bozan şeylerle ilgili bir fetva sordular.
-Yemek içmek, eşine yakınlıkta bulunmak, bir de sizin yaptığınız gibi ölü kardeşinin etini yemek, buyurdu.
-Yok ya Rasulallah(S.A.V.) biz bir şey yemedik!
-Şu tasa öğürün, içinizdekileri çıkarın!
Tasın içi kan ve irin doldu.
-Yanınızda olmayan bir kardeşinizi, duyduğunda üzüleceği şekilde anmak, onun ölmüş etini yemeğe eşdeğerdir, buyurarak mucize gösterdi.
İnsanız, bazen rahatlamak, bazen de derdimizi paylaşmak adına, farkında olmadan kaptırıp, konuşmamamız gerekenleri hepimiz söylüyoruz. Fark ettiğimiz anda bundan vaz geçmek, dünya ve ahiret saadetimiz için çok önemli.
Yılda bir kere kavuştuğumuz bu mübarek Ramazan-ı Şerifi layık olduğu şekilde ihya etmemiz için, dilimize sahip olmamız gerektiğine inanıyorum.
Kızıma söylüyorum, gelinim sen anla misali, bu yazdıklarımı en azından kendime hatırlatmak, dilimi tutmam gerektiğini tekrar hatırlamak, bunu da siz arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
Dedikodusuz, huzurlu Ramazanlar dileklerimle…
YORUMLAR
Dedikodu...Kimse yapmama demesin, çünkü bir şekilde mutlaka yapıyoruz. Bize kalsa adı dedikodu değildir ama...Patronu çekişritiriz, müdürü, vatandaşı, kardeşlerimii, arkadaşalrımızı...Aslında dedikodu değildir bizim yaptığımız :)
Bence en çok gıybet, sanatçıların arkasından yapılıyor. Bir daha onlarla karşılaşıp helallik alma şansımız olmadığına göre işimiz zor...
Geç okudum ama çok beğendim. Kendimi güzel bir sohbette giib hissettim. Tebrik ediyorum....Sevgilerimle.
handan akbaş
İnsan olmanın zorluklarından biri de bu galiba, dilimize hakim olmak.
Kul olarak da bunu başarmak zorundayız.
Sevgi ve selamlar canım.
Kesinlikle aynı fikirdeyim sevgili arkadaşım. Ben dedikoduyu sevmnediğim gibi yapılan ortamlarda bulunmayı da sevmem. Bir şekilde üzerine de sıçrayabilir. O yüzden dedikoduyu sevmiyorum. Tebrikler canım benim. Sevgilerimle. Yazınızı çok beğendim.
handan akbaş
İnsanın birileriyle sohbet ederken dedikodudan uzak durmak için çok gayret etmesi gerekiyor.Haklısın, ben de sevmiyorum ama birden, birini ,sana birilerini anlatırken bulabiliyorsun.
Düşüncenize katılmamak mümkün değil. Dedikodu dan uzak durmalıyız. Sadece Ramazan ayını ihya etmek için değil. Yaşadığımız sürece insan olma özelliklerimizi zedelememek için. Sevgiler yüreğinize Handan Hanım.
handan akbaş
Aynur kardeşimin de dediği gibi, bu öyle bir şey ki, birden kendinizi konuşurken buluyorsunuz.Yorumunuza içten teşekkürler.
Selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Evet cok güzel bir konu.
Aylak insanlarin cenesi durmaz onu bunu cekistirir.
Cünkü insanlarin yüze konusabilecek cesareti azdir cogu zaman, sinsi insan yapisi arkadan konusmak.
Yüregine saglik sevgili Handan yine cok güzel mesajdi.
Sonsuz sevgimle
handan akbaş
handan akbaş
Bütün insanların içine düştüğü en masum gibi görünen ama en acı tuzak..dedikodu..güzel bir konuydu..bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederiz..
Sevgilerimle
handan akbaş
Çok anlamlı bir yazıydı Handan Hanım. İnsanoğlu yüzyıllardır yasakları yapmaktan çok büyük haz alıyor. Sizin de anlattığınız gibi bu işte şeytanın payının büyük olduğunu biliyoruz. Allah cümlemizi şeytanın şerrinden korusun. amin.
bu güzel yazıyı yazan kalem arkadaşımı kutluyorum...
sevgilerimle...
handan akbaş
Sevgili arkadaşım öyle güzel değerlerden bahsediyorsunuz ki.. Handan AKBAŞ ismini görünce bütün işimi gücümü bırakıp biranönce okuma isteği doğuyor. Yine yanılmamışım güzel olana davet var yazınızda. Evet dedikoduya kocaman hayır. Tebrikler. Sevgilerimle..
handan akbaş
Konuşkan biriyim, hata yapma, yalnışa düşme şansımız suskunlara göre daha çok .
Bu yüzden, güne, bu sabah kendime hatırlatmalarla başlamak istedim .
Hep güzeli gören yüreğinizi seviyorum,çok teşekkür ederim.