Genç
"Annemi nasıl öldürürüm" diye internette yöntem arayan çocuk sonunda kendisine tavsiye edilen metodlardan birini beğenmiş olacak ki,aynısını uygulayıp annesini sahiden öldürmüş. Polislerin arasından Kameralara gayet sakin ve tebessümle poz veriyor.Saçlarını kızıla boyamış,uçuk bir ruhu olduğu belli dışardan.
Yok ben kızıl saçlıların içine "Şeytan" girdiğine inanıp,İspanya’da Madrit meydanında yedibin kızıl saçlı insanı yakarak öldüren Fransız Hıristiyan anlayışına katılmıyorum . Cezayirdeki katliamları, insanları hedef tahtası olarak kullanıp sigarasına ,içkisine iddiaya tutuşan o modern ve Fransızcayı çok iyi konuşan Fransızlara katılmıyorum.
İnsanlar kendi inançlarını ,kültürlerinin devam etmesi,nesillerin hususiyetlerini muhafaza edebilmek için Kültürleme yaparla hayatları boyunca. Ayıplar,yasaklar,haramlar,münasip olanlar, üzücü olanlar,sevinçler bizlere kültürleme yoluyla büyüklerimiz tarafından aktarılır,öğretilir , yaşatılır. Devamının tesisi içinde gayret ve inat edilir.
İnançların en etkin olduğu kültürlemede her ayrıntıya dikkat edilir.İsimler bile özenle seçilir. Dindar insanlar çocuklarına din büyüklerinin isimlerini koyarken heyecanla,ileride aynı kendilerine benzeyeceği umudu yeşerir yüreklerinde. Ömer Faruk, Yusuf, Bekir,Ahmed, Mehmet, Musab, Tuana, Elif, Rabia gibi isimler koyarak geleceğin mücahidleri ve mücahideleri yetişir gönüllerde,hayallerde.
Sosyalistler "Mahir, Denzi,Eylem,Devrim " gibi isimlerle çocuklarının gelecekte o eski devrimcilerin düşüncelerine bağlı olarak büyüyeceklerine inanıyorlar. Avrupai değerlerin hayranlığıyla yetişen insanlar Melisa Aleks gibi isimleri tercih ediyorlar. Kendilerini Milliyetçi olarak tanımlayanlar ise, milliyetlerime göre Kür Şad,Alpaslan,Buğrahan,Cengiz, Berivan, Rojda, Botan gibi isimlerle değerlerini kollayıp yaşatmak azmindeler.
Her düşünceden insanlar büyük bir gayret ve inat içerisinde çalışıyor, gözlerinin bir ucuyla karşısındakileri dikizliyerek, irdeleyerek.
Unuttukları bir şey var. Bu hummalı gayret akıllarını başlarından almış olacak ki,unutuyorlar.Çocuklarını "Birey" olarak yetiştiremiyorlar. Onları ülkemizin hemen her mezrasında görünen sürüye katıyorlar, aslında atıyorlar kurtuluyorlar.Birey olarak yetişmeyen çocuk dışardan gelecek etkilere açık, korumasız oluyor her zaman ve her düşüncede.
Aslında bazı düşüncelerde sürü olmasına özen gösteriliyor.Sürü problemsiz ve meşakkatsiz olur çünkü.Düşünün yüz tane koyununuz var ve karınları acıkmış halde size bakıyorlar.Onlara elinize bir adisyon alıp ne yiyeceklerini sorar mısınız? Tabi ki..haklısınız sormazsınız. Ama çocuklarınızla bir yere gittiğinizde veya evde ne yemek istediklerini sorarsınız. Sormalısınız da.
Eğer onlar birey olarak yetişmiş,kişilik sahibi iseler, ebeveynlerin işi zor, ancak bu zorluk ileride sağlam karakterli,sağlıklı düşünen,kendisine ve çevresindeki saygıya layık insanlara saygı duyan, kararlarını verebilen,tercih yapabilen dolayısıyla zararlı dış etkenlerden ruhunu ve bedenini muhafaza yeteneği kazanmış seçkin bireylerin yetişmesiyle neticelenecektir.
Bir vakfın toplantısına çağrılmıştım. İslamda Aile konulu bir seminer vardı.Değerli üniversite hocaları vardı konuşması olarak.Salona girdiğimde ön sıralarda büyüklerin arka sıralarda ise o büyük insanların genç evlatlarının oturduğunu görünce,gençlerle oturmaya karar verdim.
Konuşmacılar muhteşem örneklerle, ibret verici olaylarla ve hadislerle süsleyip mevzuları anlatırken babalar ve anneler ellerindeki ajandalara, not kartonlarına habire yazıyorlardı.
Arka kısımda ise ayrı bir gezegendeymişiz gibi bir durum vardı.Ellereindeki son teknoloji telefonlar davamlı mesaj atıp nmesaj alıyordu.Konuşmalarındaki münasebetsiz ve ahlaksız boyut bir iki kelimeden sonra rahatsızlık boyutuna varıyordu. Yani bindiğimiz bu uçağın ön tarafı cennete doğru giderken arka tarafta bizler cehennem yolcularıydık sanki.
Bir başka yerde, Kur’an kursuna şişe şişe şarap sokan gençler gördüm, kandil gecelerini diskolarda eda eden, Gazzeye giden Mavi Marmara gemisindeki katliama isyan edip kafayı bulanları evlerine taşıdım.
İsimleri Muhammed, Musab, Talha, Ömer Faruk idi.
Ve sabaha kadar namaz kılan Denizlerle tanıştım. Hocasının elini öpmek için binlerce yok kateden Mahirlerle yemek yedim, Özgür adlı gençle sohbete gittim eski bir Osmanlı camiinde.
İlla örtüneceğim diyerek ağlayan sızlayan Melisa taşındı mahallemizden bir kaç yıl önce.
Birahanelerde göbeği kesilen Muhammed Emin adlı bir akrabam vardı ömrünün ilk yılları Kuran kursunda geçmiş iyibir hafız ve okuyucu idi.
Ne yaparsanız yapın birey olmadan,kişilik kazanamadan olmuyor,olamıyor.Çalışmalarınız gayretleriniz dualarınız boşa gidiyor haberiniz olsun.
Gayet iyi yemekler yapan iyi bir lokantada yemek yerken yan masaya aki çocuklu bir aile geldi.Gayet iyi giyimli,hali vakti yerinde insanlar olduğı belliydi. Bakışlarından ve davranışlarından da anlaşılıyordu ki durumlar iyi. Babaları garsonu çağırarak " Bize üç tane İskender üç ayran " ve bazı ek lezzetler istedi.Dikkatimi çeken ne annelerine ne de çocuklara "Ne yemek istiyorsunuz? " diye sormadı.İlk önce gelmeden kararlaştırmışlardır dedim fakat genç kız yemekten şikayet edince aralarındaki konuşmalara kulak misafiri olup durumun hiç de öyle olmadığına kanaat getirdim.
Küçük oğlumla belediye otobüsüne bindiğimizde her defasında onun için de bilet atardım.Büyük için de zamanında atmıştım.Çocukların halleri,davranışları değişirdi. Yani B.Ö. ve B.S ,bilet atmadan önce ,bilet atmadan sonraki halleri müthiş değişirdi. Muazzzam motive olurlardı.
Kültürleme ortak değerlerin verilmesi inceliğinin unutulması durumunda eksik ve kaçak bir hal alıyor.
Geçenlerde bir bayanın ilçemizdeki açık tiyatroda " Yaşamımıza yön verenler-Hz Hatice" adlı bir konuşma yapacağını duydum. Muhafazakar kesimin yoğun olduğı bölgemizde binaların arasında inşa edilen vadi’de açılan kafelerde-ki buraları mümin insanlar çalıştırıyo- bir sürü Hatice isimli başörtülü kızlarımız ellerinde nargile, ağızlarında marpuçlar, duman içerisinde kalmışlardı, diğer ellerinde erkek arkadaşlarının sevgi dolu elleri.Onların çoğunu nismi de Furkan,Yasir ve Muhammet idi Allahtan.
Neyse ben gençlerin fazla sıkılmasından yana değilim. Fakat kültürlemenin yapılırken gençlere değer verilmesi,fikirlerine,alışkanlıklarına ve değerlerine saygı duyulması taraftarıyım.
Onlara sadece onurlu olmayı,doğru olmayı öğrettiğinizde halledilmiş olacak zaten bataklığın kurutulması.
Sivrisineklerin ömrü o kadar uzun değil,boşverin yaşasınlar bir kaç kısa zamanı. Nihayetinde yumurtalarını bırakacak bataklığı bulamayacaklar geri döndüklerinde.
Baskı yıldırır.Sevgi buluşturur.
Selamlarımla.
YORUMLAR
Gayet güzel ve hakkıyla yazılmış bir yazı okudum.
Diyecek bir şey yok.
Kalem her şeyi yerli yerinde ve akıcı bir uslupla söylemiş.
Tebrikler.
10 Numara.
erolabi
Değerli yorumlarınız ve zaman ayırdığınız için yeşekkürlerimi sunar hayırlı ramazanlar dilerim