MASKE
Bakacak yüz kalmadı memlekette. Çarşıda pazarda işte güçte sağda solda kıyıda köşede aynı adamın farklı yüzleri tecelli ederken gözlerimize “bu kadar da olur mu el insaf” diyeceği gelir naçizane kalbimin? Bu kadar da olur mu? Bal gibi de oluyor işte.
Mehmet Akif Ersoy: ’ İkiyüzlüleri sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım. ’ diye boşuna haykırmamıştır evvelden.
Ol nebinin kokusunu arzu ederken mevcudatta kokusuz kaldık. Ol Yusuf’un yüzünü ararken cemi mahlûkatta yüzsüz kaldık. Ol Yakup’un nazarını ararken cümle yaratılandan nazarsız kaldık.
Âdem ve Havva’dan sürgün veren insanlık aslına sadık kalmayıp türlü hayali esvapları yüzüne örterek bir palyaço halinde, bir şaklaban hüviyetinde yüz sürgünleri vermektedir.
Velhasıl bir güzel yüze, bir güzel nazara, bir güzel kokuya hasret kaldık.
Ahir zamana kaldık, cemalsiz kaldık.
Asıl yüze mahrum kaldık.
Bire bin veren yüze kaldık. Ne yüzler varmış ki aslında yüz değil! Çıkar babam çıkar, kaç don giyilmiş üst üstte, kaç çorap çekilmiş üst üstte; o misal. Şimdi bu maskeleri birer birer çıkartalım ve ünlemlerimize bakalım.
Birinci yüz, aklımızda kalandır; her daim hatırladığımız.
İkinci yüz, artık hoş gördüğümüzdür alıştığımız.
Üçüncü yüz, “eh işte”lik yüzdür idare ettiğimiz.
Dördüncü yüz, “olabilir”lik yüzdür ihtimal verdiğimiz.
Beşinci yüz, “yok yahu”luk yüzdür şaşırmaya başladığımız.
Altıncı yüz, “yok olamaz”lık yüzdür imkân vermediğimiz.
Yedinci yüz, “yok yok”luk yüzdür aklımız uygun gelmeyen.
Sekizinci yüz, “hadi ordan”lık yüzdür yalan kabul ettiğimiz.
Dokuzuncu yüz, “vav”lık yüzdür aklımızı alan.
Onuncu yüz, “oha”lık yüzdür gördüğümüz.
On birinci yüzlük, “yok deve”lik yüzdür şahit olduğumuz.
On ikinci yüz, “çüş”lük yüzdür bu kadarı da olmaz dediğimiz.
Gider bu yüzler; çünkü ederi var memlekette, gideri var piyasada.
Tanıdık yüz kalmadı; herkes maskeli, herkes ikinci yüzünü, üçüncü yüzünü, dördüncü yüzünü kullanıyor. Hayatın A ve B yüzü gibi olduk. Müdüre ayrı yüz, eşe ayrı yüz, arkadaşa ayrı yüz. Yüzsüzlüğün daniskası, şahikası, dik alası… Maske üstüne maske, yüz üstüne yüz… Bu deryada yüz babam yüz.
İnsanlık sanki maskeli baloda…
Yalan maskesi…
İhanet maskesi…
Dedikodu maskesi…
Adam kayırma maskesi…
Adam dolandırma maskesi…
Önce bir gözü sonra diğer gözü kör olan birisi, şair arkadaşına demiş ki:
“Bende artık insan yüzüne bakacak göz kalmadı.” Şairin cevabı şöyle olmuş:
“Merak etme zaten bakacak yüz de kalmadı.”
Bir iş fikri olarak şunu ifade edebilirim. Maskecilik en fazla prim yapacak olan meslektir bugün. Bire on, ona yüz, yüze bin verir. Garantilidir; çünkü insanların ihtiyacı vardır. Üniversiteler “Maskecilik” bölümünü açmalı, yeni bir istihdama gidilmelidir.
Bire bin veren yüze kaldık. Ne yüzler varmış ki aslında yüz değil! Çıkar babam çıkar, kaç don giyilmiş üst üstte, kaç çorap çekilmiş üst üstte; o misal.
YORUMLAR
Güzel bir anlatım ama yıllardır insan oğlu kendini kendisi affettiği için anlattığınız gibi yeni yüzler meydana getirmekte .
Yalanı en başında kendisine söylemekte .Aslında hiç kimsenin mutlu olmadığı kendisine mutluluk oyunu oynadığı bir hayat düzeni kurmuş kendini avutuyor.Şu dünya hayatı'nın bir imtihan olduğuna hala inanmayıp inanmış görünmekte .Bu yüzdendirki yüzler fazlalaşıp kişilikler aslından uzaklaşmakta bu hepimiz için geçerli .İnsan pisikolojisi alt üst olmuş şu dünya toplumunda iblisin oynadığı oyunlardan en büyüğü egoizm aşılamak insan ogluna dünyaya geliş itibarı ile.Şu insanlığın tek bir kurtuluş yolu var Tövbe etmek Ama yanlızca ALLAHA Maskelerden kurtulmanın tek yolu gerçekten ALLAHA İMAN etmek . Hayırlı ramazanlar kardeşim