Hastanedeki eli çantalılar (Röprezantlar)
Bizde eli çantalı deyimi genellikle siyasette kullanılır.
Daha seçimden yeni çıktık; siyasi deyimlerden de, kısır politik tartışmalardan da bıktık.
Onun için benim sözünü edeceğim eli çantalılar, siyasetteki değil; hastane
koridorlarındaki, poliklinik odalarındaki eli çantalılar.
Röprezant sözcüğünü hiç duydunuz mu?
Sağlık konusuyla yakından ilgilenenlerin çoğu bilir. Bilmeyenler için kısaca
tanımlayayım. Fransızca “représentant” sözcüğünün Türkçe okunuşu. Temsilci,
tanıtmacı anlamına gelir. (Fransızca bilmenin faydaları).
Uzun zamandan beri dilimizde varlığını sürdüren bu kelime tıp alanında
‘ilaçların tanıtımını yapan kimse’ anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca
güzellik malzemelerini tanıtmak ve satmak için evleri dolaşan kişilere de
“röprezant” denmektedir. Bu güzellik konusu bizi ilgilendirmiyor. Kozmetik
sanayinin insanlar; özellikle de bayanlar için ne kadar yaşamsal bir önem
taşıdığını bir başka yazıda konuşuruz. Şimdiki konumuz; ilaçla ilgili
röprezantlar…
Çoğumuz bu röprezantları “İlaç mümessili” veya “İlaç pazarlamacısı” olarak
biliriz. Yanlış anlama olmasın, bu arkadaşlar pazarlamacı filan değil.
Fransızca bilen birisi olarak (Kesinlikle övünmek için değil, konunun iyi
anlaşılması için bunu belirtmek durumundayım) röprezantlar, ilaç
tanıtımcısıdır. Yani, yeni çıkan ilaçları ve cihazları, hastalarımız
kullansınlar, teknolojinin ve ilaç sanayinin en gelişmiş ürünlerinden
yararlansınlar da, tez zamanda sağlıklarına kavuşsunlar diye kendilerini
heder eden, yani bir anlamda kamu görevi üstlenen, halkın sağlığını her
şeyin üstünde gören “gönüllülerdir”.
Bugün, zamanınız olursa en yakın hastaneye 5-10 dakika bir ziyarette
bulunun. Bu; devletin hastanesi de olabilir, özel hastaneler de olabilir,
doğumevi hastanesi ya da herhangi bir tıp merkezi de olabilir. Size garanti
verebilirim ki, koridorlardaki hasta sayısının en az yarısı kadar (mütevazı
söylüyorum), kendilerini hastaların iyileşmesine adamış ilaç tanıtımcısına
(Siz benim röprezant dediğime bakmayın, bu yabancı dil bilmenin bir
ukalalığı) rastlarsınız.
Röprezantları tanımak çok kolay… Mesela 30 yaşını geçmiş röprazanta şahsen
ben hiç rastlamadım. Yani gençtirler… Erkekse takım elbiseli kravatlı,
saçları jöleli, ayakkabıları yeni boyanmıştır. Bayansa, şampuan
reklamlarındaki gibi saçları fönlü, abartmasız ama muntazam makyajlı, günlük
ütülenmiş etek, bluz ve ceketlidirler. Ama erkek olsun, bayan olsun
ellerinde mutlaka klasik bir siyah çanta vardır. Çanta dediysem, yarı valiz
biçiminde bir mini ecza deposu… İnanılmaz düzgün konuşurlar. Kibardırlar,
güler yüzlüdürler, ikna yetenekleri olağan üstüdür.
Kısaca, bu tanımalara uyan bir başka meslek sahibi asla bulamazsınız, bu
özelliklere sahip kimi görseniz, hiç kuşku duymadan “Merhaba röprezant bey”
veya “röprezant hanım” diyebilirseniz. Yanılma payınız hiç yok. Eğer bu
özelliklere sahip olup da, röprezant değilse; sorumlusu benim.
Röprezantların hedef kitlesi doktorlar olmasına karşın; eczacılar da zorunlu
bir samimiyet kurmaları meslek gereğidir.
Zamanınız olursa 5-10 dakikanızı ayırıp, herhangi bir hastaneyi ziyaret edin
demiştim ya… Karşılaşacağınız tabloyu şimdiden ben söyleyeyim. Hastalar
doktorun muayene odasının önünde sıralarını bekler. Arada bir görevli
hemşire odadan çıkıp bir hastanın adını çağırır. O hastanın muayenesi
bittiğinde yine kapıyı açıp bir başka hastayı çağırır. Tam o sırada. Kapıda
bekleyen röprezant hastayla birlikte odaya girer. Önce doktora bir merhaba
deyip tokalaşır. Çok sempatik bir yüz tavrıyla hal-hatır sorar. Muhtemelen
önceden tanışıyordur doktorla. Tanışmıyorsa kendini tanıtır. Bu fasıl
bitince, doktor hastaya dönüp şikayetini sorar. Hasta “doktor bey” veya
“doktor hanım” diye söze başlarken, röprezant çantasını açıp, doktora yeni
ilaçları veya cihazları anlatmaya başlar. Doktor röprezanta dönüp, onu
dinler. Arada bir hastaya bakıp, “Sen anlat” der. Hastayla röprezant aynı
anda doktora bir şeyler anlattığından, doktorun kafası, pinpon maçı izler
gibi bir sağa bir sola gider. Bir yandan hastanın reçetesini yazarken,
röprezanta ayıp olmasın diye de “sizi dinliyorum” gibi laflarla ne kadar
nezakete önem verdiğini vurgular. Tabi bu arada, kapı önünde sıra bekleyen
hastalar, içerideki hastanın muayenesinin uzun sürmesinden bir yandan
sabırsızlanıp kızarlar ama, bir yandan da “demek ki iyi ilgileniyor, hastaya
bu kadar zaman ayırdığına göre iyi doktor” diye kendilerini teselli ederler.
Röprezantlar anlayışlıdır. Büyük bir ihtimalle göreve başlamadan önce
aldıkları eğitimde çok sıkı biçimde uyarıldıkları için doktorları fazla
meşgul etmezler. Yani, hastayla birlikte onlarda akşam yemekte buluşmak
üzere odadan çıkarlar. Bir sonraki hastayla birlikte olmasa bile, daha
sonraki hastayla beraber bir başka röprezant mutlaka, hastaların bir an önce
şifa bulmaları amacıyla, yeni ürünlerin reçetelerde yer alması için azimle
ve özveriyle doktoru ziyaret ederler.
Hasta sayısının yarısı kadar röprezant her hastane koridorunda, her doktor
muayene odası önünde, sağlık sektörüne hizmet vermek için çırpınır dururlar
velhasıl…
Belki röprezantların doktor ziyaretleri nedeniyle, hastaların biraz daha
fazla süre sırada beklemesi gerekiyor ama; bundan hiç kimsenin şikayet
etmemesi gerekir. Eğer bu benim röprezant; çoğunuzun ilaç tanıtımcısı
dediğimiz fedakâr kamu hizmeti yapan kibar, düzgün giyimli, güler yüzlü,
muntazam konuşan kişiler olmasa ve dünyanın her köşesinde yeni üretilen
ilaçları tanıtmasalardı; hepimiz hâlâ, köy bakkallarında satılan gripinle
kanser tedavisi yapıyor, optalidonla saradan kurtulmayı umut ediyor; oponla,
panalgineyle tüberküloz, tifo gibi dertlerimize derman arıyor olacaktık…
İyi ki varsınız röprezantlar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.