.................Bir Huzur Ülkesi- Osman'lı İstanbul'u 2................
İstanbul, İstanbul…
Bin karışlık medeniyetler şehri. Osmanlı-İstanbul’u…
Osmanlı’nın hakim olduğu zaman dilimlerinde yaydığı huzur ve sükun bütün insanlık tarafından adeta kana kana emilmiş, dizginlerin zulmün eline geçtiği kesinti dönemlerinde ise kan ve gözyaşı oluk oluk akmıştır.
Fatih’in bu topraklarda kurduğu o rüya gibi devlet, Kanuni’yle muhteşem bir medeniyet zirvesine ulaşmıştır.
İstanbul bir şehir değildir; çalışmaz, düşünmez, yaratmaz, medeniyet kapılarını zorlar, sokaklarının üstüne atılır, o camilerin gölgesinde uyuklayıp rüya görür, oluruna bırakır.
Her tarafta, duyguları esrarlı bir musiki gibi okşayan ve sihni sevimli hayallerle dolduran bir beyazlık, zarif bir mimari, bir su şırıltısı, serin bir gölge vardır.
Nereye kafanızı çevirseniz Bizans papazlarının libaslarına benzeyen elbiseleri ve başlarını örten sırma çubuklu yağlıklarıyla Suriyeliler. Dize kadar inen kaba ceketleri ve etrafı kürklü külahlarıyla Bulgarlar; parlak meşin kasketli ve beli madeni bir kemerle sıkılmış gömlekleriyle Gürcüler;
Baştan aşağıya nakışlar, püsküller ve parlak düğmelerle örtülü Ege adalarından gelmiş Rumları görmek mümkündür.
Hele ki gözüme çarpan kürekçiler kırmızı fesli, mavi mintanlı, beyaz bol şalvarlı bacakları ve kolları çıplak, iki genç yakışıklı Türk, yirmi yaşında, kara yağız, temiz neşeli, gözü pek her kürekte kayığı bir boy ileri götüren iki pehlivandı…
Osman ATAKLI
05.08.2010
(Not: Yazının devamı gelicektir.)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.