- 1242 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Özlenen Türk-İslam Birliği
Din ahlakının özünde birlik vardır. Kur’an “... Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73) ayetiyle yeryüzünde akan kanın, fitnenin ve bozgunculuğun son bulması için inananların birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğini bildirir.
Bütün Müslümanlar bu buyruğa uymakla yükümlüdür. Bütün İslam dünyasının birlik ve beraberliği istemesi gereklidir. Birlik olmayı istemeyen ayrılığı istiyor demektir ki bu, Allah’ın yüklediği sorumluluktan kaçmak anlamındadır. Ayrılık, Türk İslam dünyasına yarar değil, zarar getirmiştir; güç birlik olmakla gelir.
Tüm dünyada yaşanan zulüm ortadadır. Müslüman kardeşlerimiz yıllardır türlü işkencelere maruz kalıyorlar, öldürülüyorlar, sürgün hayatı yaşıyorlar ve baskı altındalar. Çok fazla sayıda Müslüman zorlukla, yoklukla, ölüm korkusuyla yaşıyor, her yerden ölüm haberleri geliyor.
Müslümanların, dünyanın gözü önünde, Avrupa’nın ortasında, acımasızca soykırıma tabi tutulduğunu unutabilir, hapishanelerde düşünceleri ve inançlarından dolayı tutuklanmış insanları görmezden gelebilir miyiz?
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: ‘Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75) ayetindeki ifadeyle; evet bize ne oluyor?
Acıların, katliamların, çilelerin ve fitnenin son bulması ancak Türk ve İslam ülkelerinin ittifak etmeleri ve Türk - İslam Birliği’nin kurulmasıyla mümkündür. Akan kanı durduracak açık, net ve kesin çözüm Türk - İslam Birliği’dir.
İslam ülkelerindeki yoksulluğun son bulması, Türk - İslam coğrafyasındaki kargaşa, karmaşa ve anarşinin ortadan kalkması, huzur ve güven içinde bir uygarlık için Türk - İslam Birliği’nin kurulması çok önemlidir. İttifak etmeyen İslam dünyasının, zayıf bırakılmış, aciz durumdaki Müslümanları koruması zordur. Ancak İslam dünyası birlik olduğunda, tek bir Müslüman bile zarar görmeyecektir.
Nasıl Bir Birlik?
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, huzur ve güven içinde yaşayan halklar, aynı tarihi, aynı uygarlığı, aynı dini ve kültürü de yüzyıllarca birlikte yaşadılar. Bu toplumların, Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir birlik oluşturmaları, çok daha doğal ve acildir. Çünkü zaten bu toplumlar geçmişte birlik halindeydi. Dünya savaşları sonucunda zorunlu olarak ayrılarak, kendi ülkelerini kuran bu toplumların, dostluk ve kardeşlik temelleri üzerinde yükselen yeni bir birlik oluşturmaları hiç de zor değildir.
Bu ülkeler, kendi varlıklarını ve yönetim şekillerini devam ettirecekler ancak Türk – İslam Birliği çatısı altında dostluk ve işbirliğini artıracaklardır. Koşullar bu birliği ihtiyaç haline getirmiştir; birlikte olmaktan büyük bir güç doğacaktır. Dahası bu birlikte yer alan ülkeler -Avrupa Birliği ülkeleri gibi- kendileri de daha güçlü duruma geleceklerdir.
Bu birlik, çeşitli nedenlerle ayrı kalmış kardeşlerin adeta yeniden kavuşması gibidir. Kardeş toplumların, dostluklarını perçinleştirdikleri bir oluşum artık herkesin dileği haline gelmiştir. Yakın dönemlerde bu birlik arayışını bazı devlet başkanlarının da dile getirmiş olması, Türk-İslam Birliği’nin aciliyetinin göstergesidir.
Sonuç Olarak;
Bugün insanlığın ihtiyacı huzur, barış, yardımlaşma ve adalettir. Söz ettiğimiz birlik, bu misyonu üstlenecektir. Düşmanlık yapmak, korku salmak ya da intikam almak için değil, dünyada barışı hakim kılmak için var olacaktır.
Bu birlik saygı, sevgi, hoşgörü, gönül ve ruh birliğidir. Temelinde sevgi, özveri, şefkat ve anlayış olacaktır. Ve yalnızca Müslümanları değil tüm dünyayı kucaklayacaktır.
İnanç, ibadet, düşünce ve ifade özgürlüğü sağlayacak olan bu birlik, herkesin canının, malının ve kutsallarının güvencesi olacaktır.
Kur’an’da "…Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249) ayetiyle bildirildiği üzere, birlik olmak Türk - İslam Dünyasına büyük güç kazandıracaktır. Müslümanların yaşadıkları baskı, zulüm ve eziyetler sona erecektir.
Bediüzzaman da inananlara bu konuda şu öğüdü verir:
"...yüzer ayet ve ehadis-i nebeviyyenin (Peygamberimiz (sav)’in hadislerinin) şiddetle emrettikleri uhuvvet (kardeşlik), muhabbet ve teavünü (yardımlaşmayı) yapıp bütün hissiyatınızla ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslekdaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz... yani ihtilafa düşmeyiniz. "Böyle küçük meseleler için kıymetdar vaktimi sarfetmekten ise, o kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymetdar şeylere sarfedeceğim " deyip çekilerek, ittifakı zaifleştirmeyiniz (birliği zayıflatmayınız). Çünkü bu manevi mücadelede küçük mesele zannettiğinizden çok büyük olabilir. "
Geçmişte, birlik ruhunun sağladığı huzur, güven ve barış gibi değerler üzerinde inşa edilmiş olması nedeniyle İslam dünyası, çağın en modern uygarlığı olmuştu. Günümüzde de Türk-İslam dünyası gücünü tekrar elde etme ihtiyacındadır. Türk –İslam Birliği’nin kurulması için bugün de hiçbir engel yoktur; yalnızca istemek yeterli ve gereklidir.
Türkiye, bölgemizde Müslümanlar tarafından sevilen bir ülkedir. Bunların yanı sıra deneyimleri, dış ilişkileri, aydınları ve tüm halkıyla Türkiye, Türk-İslam dünyasının birleşmesine öncü olabilir. Büyük bir kesimin görüşleri de bu yöndedir. Yalnızca bulunduğu coğrafyaya değil, tüm dünyaya aydınlık getirecek olan bu birliğin inşası için vicdanlı insanların birlikte hareket etmesi çok önemlidir. Büyük bir şevk ve heyecanla beklenen bu beraberlik için atılan her adım coşkuyla karşılanacaktır.
Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı olarak, bölgeye yeniden barış ve huzur getirmeye vesile ve talip olmalıyız. Türk-İslam Birliği’nin kurulması için öncülük etmek bizlere düşmektedir. Tarihte Müslümanların birlik ve beraberlik içinde oldukları dönemlerde İslam Medeniyeti ışığıyla tüm dünyayı aydınlatıyordu. Aynı şekilde dünyayı aydınlatmak Allah’ın izniyle yeniden dünyanın süper gücü haline gelmek ütopya değildir.