- 526 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BUSELİK MAKAMI TADINDA
Dönemin son kuşları göçerken mavi bir durgunluğun yankısıyla sarsılan genç kız delicesine koşturuyordu dönemeç dönemeç mahallesinin karanlıkla kaplı bulvarlarında.. nefes nefeseydi.. gökte yankılanan bir kurşun sesi parçalanmış ruhunun ürpermesine sebep olmuştu. Derin bir nefes aldı ve elindeki solmaya yüz tutmuş papatyaları yere fırlattı.. papatyalar olduğu gibi yere saçıldı.. beyaz saçıldı.. masumiyet çamura battı.. Genç kız durup tedirgin bakışlarla etrafına bakındı.. Şimdi onları alsa, temizleyebilir miydi.. nasıl aklar paklardı da minik pembe yuvasının içindeki vazoya emanet edebilirdi ? Hem canlanırlar mıydı ? İçten bir gülümse savururlarmıydı ki ab-ı hayata pervane misali tekrar ?
Aman dilenircesine üfledi duasını laciverte doğru genç kız.. Bir ney üfler gibi.. Bir ney’in efkarını salmasına yardım eder gibi.. öyle bir nefesle çıktı ki yüreğinden notalar. O an papatyaları bırakıp koşmaya devam ederken elinde bir ney olsa anca avunurdu şimdi karanlığa kaybolmakta olan notalar. Sonsuz derinlikte göğü yararcasına daha bir kurşun sesi daha yankılandı.. Genç kız çok korkuyordu daha beter paslanmaktan, çamur dolu yerlere bir daha temas etmekten..
Bir uğultu, ve gök yarıldı nihayetinde.. öyle deli bir yağmur başlamıştı ki bedenine doğru. Su ok gibi kızın çıplak bulduğu tenine delercesine saplanıyordu artık.. Sığınacak bir yerde yoktu.. Soğuk benliğini ürkütüyordu.. zaten artık papatyaları da yoktu.. nereye gidecekti, ne yapacaktı ? kulağına çalınan kurşun sesini göğe yansıtan da başka kim olurdu ki bu ıssız sokakta ? yüreği sıkkın bir daraltıyla inledi..
“ Katil ! Ne yapmaya çalışıyorsun sen” diye sırılsıklam vaziyette avazının çıktığı kadar bağırdı karanlıkta çok da seçilmeyen fütursuz siluete.
Genç adam aniden parlayan çakmak çakmak bakışlarını kuşanıp çaresiz soluk soluğa yine fethedilmeyi bekleyen kıza doğru bir kuş kıvraklığında yaklaşıverdi. Fısıldadı gözlerinde tavrına eşdeğer anlaşılmaz bir edayla..
- Merhaba..
Beraberce inşası yeni bitmiş bir duvara yaslanmışlardı.. Uğul uğul rüzgar kızın sarı-kahve saçlarını dalgalandırdı.. Uzun zamandır bu anı beklemekteydi.. iş icabı yardımcı olduğu genç adam nihayet karşısındaydı.. henüz daha bunu idrak etmeye çalışırken nasıl bir zamanlar varlığına, yokluğuna kul köle olduğu adamın derya, deniz gözlerine dayanacaktı ?
Kontrolsüzce titreyen ince ve güzel parmakları havalanıp gecenin boşluğuna, ona doğru hareketlendi.. Onca zamandan sonra tek istediği yalnızca yüzüne dokunmaktı.. gözlerini kapattı ve dokundu.. niçin artık içinde kavrulan kor kor alevler ikisini bir yakıp kül etmiyordu ki, bitseydi ya bu tarafsız çile ?
- artık çok geç.. ben meyva veremem artık..! beni budayıp dallarımı bir çöp kutusuna attığın andan itibaren benim için çok geç kalındı..
kısa ve dolgun parmaklarıyla kızın dudaklarını kapattı genç adam. Şimdi ne dese, ne yapsa.. neye çare.. zaman.. artık bir cellat mıydı yani ikisi içinde.. ? yutkundu ve hala kızın gözleri kapalı yüzüne dokunan ellerine yumuşak bir öpücük kondurdu..
- gitmek zorundaydım.. gitmek, zorunda…
Derileri kırbaç misali döven yağmur biraz dinginlemişti.. çünkü gök.. az sonra.. izlenesi bir hesaplaşmaya şahitlik etmeyi hevesle bekliyordu.. önce buselik makamı tadında.. ardından hüzzama doğru..
YORUMLAR
Mora doğru gidersin sanmıştım....:)
Güzel ama konu kısırlığı çekiyorsun gibi.
Güçlü kalem her yerde güçlüdür.
Biraz çeşitlilik sana iyi gelecek. Yoksa insanlar sıkılır ve okumaz olurlar artık.
Selamlar.