Kan donduran şairler, şiirleri
İnsan neden yazar? Kederlidir yazar, içini döker yazar, işi vardır yazar, yazardır yazar. Yazmak için öyle çok sebep var ki. Kimi zaman da yazmak bir ihtiyaçtır kimisi için.
Peki bir yazının yayımlanıp ilgi görmesi için neler gerekli? Ya bir edebi değer taşımalı ya da bilimsel bir nitelik... Bunlar en temel iki özellik. Sonrasında yazının niteliğine bakarsınız. İçerik, uslüp vs...
Şimdiki yazılarda, şiirlerde çoğu zaman estirilen hava ise ya "damardan girerim ooohhh kederliyim baba" ya da "asarım keserim, canım vatanım, bayrağım, toprağım, milletim" oluyor. Zaten edebiyatımızda sevgili, aşk, yiğitlik, kahramanlık, memleket üzerine yazılan binlerce şiir ve yazı var. İster divan edebiyatı, ister halk edebiyatı, ister modern Türk edebiyatı olsun hem lirik hem epik konular zaten yıllardır işlenegelmiştir. Lakin son zamanlarda şairlik meselesi öyle bir boyuta geldi ki kendini şairden sanan zât tutup beğendiği sözleri yazıyor sonra hop onları sıralıyor. Ey? Noldu? Şiir yazdım.
Bırakalım lütfen bu tip piyasa şiirlerini. Yazdığınıza bir bakın. Tamam içten olabilir, sizin için çok şey de ifade ediyor olabilir ama edebiyat için nedir bu? Var mı bir edebi değeri? İlla ki topluma fayda amacı gütmesi gerekmez ama böyle arabesk müzik yapar gibi şiir de yazılmaz ki.
Yazan ve bu yazdıklarını kendine saklamayan herkesin edebiyata karşı bir sorumluluğu olmalı diye düşünüyorum. En azından şöyle bir düşünmeli, acaba falanca şair bunu görse ne derdi? Rica ederim kimse kendini kandırmasın, öyle koca koca şairler "Yüreğine sağlık evladım" "Oh kalemine kurban" gibi ifadelerle sırtınızı sıvazlamaz. Eserinizin hiçbir edebi değeri olmadığını öyle de bir çarparlar ki yüzünüze, bugüne kadar dostlarınızın demediğini acı bir şekilde işitirsiniz.
Sanırım yavaş yavaş idrak etmeye, tahayyül etmeye başladınız. Peki yazdıklarınız Türk edebiyatının bir kısmını dünyaya yansıtsa neler olurdu? Bir yanda Nazımlar, Yahya Kemaller, Arif Nihatlar, Orhan Veliler ve onların eşsiz eserleri, bir yanda sizin damardan giren eserleriniz...
Ben her yazan da Mehmet Akif olsun demiyorum, yalnızca en azından bu insanlarla, kendi edebiyatımızla bu kadar kutuplaşmayın. Attila İlhan örneğin; bireyselliğin düş dünyasına düştüğü en derin nokta belki. Ama o şiirlerin hangi birini yabana atabilirsiniz?
Kimsenin yazılarının binlerce okunmasına, basılmasına, satmasına gerek yok. Yalnızca kendinizi biraz edebiyata karşı sorumlu hissedebilmeniz gerek. Biraz umursamanız gerek. Sağda solda muhabbetlerini yapıyor insanlar şahit oluyorum kimi zaman. Bak diyor abicim, hiç şiir kitabı okumadım, şunu okumadım bunu okumadım ama nasıl şiir yazıyorum!? Be hey avanak okumadığın ortada zaten. Yazdıkların bir seni bir de senin gibi birikimsiz piyasa şairlerini, şairden anlamayan kalın kafalıları içlendiriyor. Hani bunun sanatı? Nerde evrenselliği? Yok. Olamaz da. Nasıl olabilir? Okumakla, kendini geliştirmek arzusuyla, -en önemlisi- tebrik almaktan çok, acımasız eleştirilere hedef olmakla edebiyatımızı ve kendimizi geliştirebiliriz.
Umarım kimseler alınganlık etmez. Ne deniyordu buna? Hah... Şefkat tokadı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.