Ağladığımda mendilim Güldüğümde kahkaham ol
Gel ağladığımda mendilim, güldüğümde kahkaham ol,
susadığımda suyum, uyuduğumda rüyam,
soluksuz kaldığımda nefesim,
sustuğumda sesim ol .
Soluğunu rüzgar, bakışını bahar eyle gel bakışı harelim,
her sabah alnımdan öperek uyandır beni…
Gel, koy başını göğsümün üstüne gülümse,
gülümse ki; gülüşün derman olsun yaralarıma,
üşümüş kirpiklerime can olsun.
Gel ört sesini sesimin bitmeyen yalnızlığına bitsin bu bitmeyen hasret...
Sen canımdan öte can, damarımdaki kan,
gözlerinde hüzün taşıyan adamın avuçlarında sakladığı hayat,
sevmeye, okşamaya kıyamadığım,
yıllarca yüreğimde saklayıp kimselere anlatamadığımsın...
Bilki uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım sensiz, yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım, seni özlemenin korkunç girdabında ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olup her gece uçurumlara ağlarım...
Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim beyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip durdu. Yokluğun cehennemim oldu, yokluğun zifir karanlığım, yokluğun zindanım oldu.
Belki bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi ve baharlar yeşertip hayallerimde, yüreğimde binbir umut, ölesiye bir özlemle bekledim seni …, Gelmedin... Seni ne kadar özlediğimi bilmiyorsun. Bilsen; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip çıkar gelirdin...
İçim özleminle dolup taşıyor, özleminle tutuşuyor gönül bahçemin çiçekleri. Yüreğimin bütün bentleri paramparça şimdi, söz geçiremiyorum yüreğime. Düşlerime de sığmıyorsun artık, büyüdükçe büyüyorsun gözlerimin sonsuzluğunda …
Biz seninle bu dünyada hesapsız, çıkarsız, yalansız sevdik birbirimizi.. Yüreğimizin beyaz tuvaline maviyi fonlayarak ve aşkın kıpkızıl resmini çizerek aynalara, sevdik. İnsanları, kuşları, dağları, çiçekleri, suları da öyle sevmiştik…
Senden ayrılalı günlerin, ayların, yılların nasıl geçtiğini bilemez, hesabını tutamaz oldum. Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim bahar kokunu getirir ve bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki aşk ateşini...
Her gece menekşe rengi gözlerini demlerim hayalimde. İpek saçlarını, sevdalı gülüşlerini, inci dişlerini demlerim. Ne çok severdik yayla yollarında türküler söylemeyi, ellerimi avucunun içine alıp, başını göğsüme dayamayı. Ne çok severdik Tahir ile Zöhreyi, Kerem ile Aslıyı, Ferhat ile Şiirini, sevda türkülerini…
Yılmak yoktu bizim için bu yolda. Ağlamak, sızlamak, geriye dönmek hiç yoktu. Zordu, çetindi bizim sevdamız ama her şeye ve çekilen tüm acılara değerdi. Sabır diyordun. Sabrı da, ümit etmeyi de senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevmeyi, zorluklara karşı direnmeyi. Konuşurken insanın yüzüne dosdoğru, dürüst ve namuslu bakmayı… Merhameti, acımayı, insan gibi düşünmeyi senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevdalara türkü yakmayı, dinine, rengine, ırkına bakmadan, insanlara insan gözüyle bakmayı…
Şimdi Ren nehrinin kıyısında dalgın bakışlarla dalıp dalıp gidiyorum uzaklara. Gökyüzü masmavi ve saatler yorgun bir su gibi akıp gidiyor gözlerimde.. Ufka, gökmavisinin kızılla birleştiği o ince sıcak ve yumuşak çizgiye bakıyorum. Bir kuş gelip konuyor saçlarıma, yüreğimi ipekten kanatlarına sarıp, bir demet sevgi çiçeği yolluyorum sana özlem bahçemden…
Saatler su gibi akıp gidiyor. Bir gemi yanaşıyor kıyıya, inen yolcuları izliyorum, sen yoksun. “ Kahretsin !”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.” Bir gemi uzaklaşıyor limandan. Suların devinimleri akıyor gözlerimde, karışıp gidiyor uzaklara...
Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi. İnsan olmayan bir adada inip, Robinson gibi insansız bir yaşam kurmak istiyorum. Ve o adada bir ömür yalnız seni beklemek istiyorum...
Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum, sen de inan bütün kalbinle. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim, bir gün mutlaka çıkıp geleceğim inan... Bekle...
Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin, bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına, yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle, upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana...
Nuri CAN 1980
www.nurican.com