- 1972 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YOZGAT 11.SÜRMELİ ŞİİR ŞÖLENİ
YOZGAT 11.SÜRMELİ ŞİİR ŞÖLENİ ARDINDAN ANILARIMDA KALANLAR
Değerli Türkçe öğretmeni, gazeteci, şair, yazar, Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Sargın’ın (9-10-11 Temmuz 2010) Yozgat Sürmeli Şiir Şöleni’ne daveti beni çok memnun etti. Mümkün olduğu kadar vatanımın her ilini hatta her beldesini görmek için gayret sarfederim ama Yozgat ilimize gitmek bugüne kadar nasip olmamıştı.
Geçen yıl da davetliydim, gitmeye de kararlıydım ama çok sevdiğim bir arkadaşımın kızının düğünü ile etkinlik günü (4-5 Temmuz 2010) çakıştığı için gidememiştim. Bu yıl kafama koymuştum, mutlaka gidecektim. Beni üzen bir gerçekle karşılaştım. Adana’dan Yozgat’a direk otobüs yokmuş. Ya Ankara’ya ya da Kayseri’ye gidip oradan Yozgat’a giden bir otobüs arayacaktım.
Kuzenimin eşi Mustafa Yentürk Yozgatlı’dır. Kuzenim Türkan Yentürk’ü ve Yozgatlı öğretmen arkadaşım Şerafettin Ayık’ı aradım. Onlar da eskiden aktarmalı olarak gittiklerini, uzunca bir süredir de Yozgat’a gidemediklerini belirttiler. Süngüsü düşmüş asker gibiydim. Ne olursa olsun Yozgat’a gidecektim, ölüm olmadıkça hiçbir şey beni yolumdan döndüremezdi. Araştırmalarım sonunda Adana’dan Yozgat’a sadece iki firmanın direk giden otobüslerinin olduğunu öğrendim. Bu defa saatler uymuyordu. Saat 15.00 te binip gece yarısı oraya varmanın bir anlamı yoktu. Üstelik etkinliğin birinci gününde orada olamayacaktım.
Arkadaşım Münevver Düver, bir firmadan Yozgat’a direk olarak bilet aldığını söylediğinde sevinçten uçacaktım neredeyse...Adı geçen firmadan telefonla 8 Temmuz 2010 tarihinde saat 20.00 için iki kişilik yer (23-24 numaraları) ayırttım. "Yarın saat 15.00’e kadar ayırıyoruz." dediler. Yine de içim rahat etmedi, bir aksilik çıkmaması için aynı günün akşamı biletleri almaya çocuklarımı yolladım. Eyvah, korktuğum başıma gelmişti. Biletimiz satılmıştı. Üstelik başka boş yer de yoktu. Gidemiyordum Yozgat’a... O gece hiç uyuyamadım. Ertesi gün firma yöneticisini aradım. Bu davranışlarının hiç de etik olmadığını belirttim. Özür dilediler ve bir saat içinde sorunumu çözdüler. Biraz arka sıralarda da olsa aynı otobüsten 2 bilet almayı başardım. Zafer kazanmış bir komutan edasıyla son hazırlılıklarımı tamamladım.
Kızım Sena ile firmanın Atilla Altıkat Köprüsü’nün yakınındaki bürosuna gittik.Arkadaşım Münevver Düver oradaydı. Kırmızılar içinde çok şık göründü gözüme. Biraz sonra Mansur Ekmekçi bizleri yolcu etmeye geldi. Dilerdim ki o da bu etkinlikte bulunsun. Davetli olmasına rağmen işi çıktığı için Yozgat’a gidemiyordu. Yozgatlı dostlara ve şair arkadaşlara bol bol selam söyledi.
Altıkat’tan servislerle Adana Otogarı’na gittik. Asker yolcu eden vatandaşlar vardı, ellerinde ay-yıldızlı Türk bayrakları ile o kadar gururluydular ki ağlamaya başladım, baktım ki Münevver de ağlıyor. Çünkü o günlerde Yozgat da iki şehit vermişti ve bu iki genç güle oynaya davulla zurnayla askere gidiyorlardı. İşte Türk milletinin farkı, işte milletimin büyüklüğü, işte vatan aşkı buydu. Kınalı kuzularla bizler de fotoğraf çektirdik. Kütahya’ya gidiyorlarmış. Başarılı bir askerlik diledik, onları sevgi ve saygıyla uğurladık.
Otobüsümüz gelmişti. Miraç Kandili gecesi çıktığımız yolculuğun kazasız belâsız geçmesi için bol bol dua ettim. Mersin üzerindenmiş güzergâhımız. Afet Kırat ile kızı Ayten de Mersin’den otobüsümüze bindiler. Çok mutlu olduk. Yanımızdaki koltuklarda İskenderun’dan binip Samsun’a giden dünya tatlısı iki genç kız vardı. Onların güzel, esprili sohbetleri bu uzun yolculuğun sıkıntısını dağıttı. Gamze’yi, Seboş’u hiç unutmayacağım.
Sekiz saatlik keyifli yolculuk sonrası 9 Temmuz Cuma sabahı saat 4.00’te Yozgat’a vardık. Vakit çok erken olduğu için kimseyi aramadık, makûl bir saat olmasını bekledik. Saat 6.00’da YOŞAY üyesi Erdoğan Bektaş bizi karşılamaya geldi. Bektaş, aslında köyde yaşamasına rağmen bizi karşılamak için köyden yetişemeyeceğini bildiğinden o gece Yozgat’ta kalmış. İki taksi tutarak bizleriAvcı Şair olarak bilinen Ahmet Yetim’in işyerine götürdü. Demli çaylar eşliğinde bol bol şiir okuduk. Ahmet Yetim’in şiirleri çok güzeldi. Gerçekten çok güzel ve özel bir şiir dinletisi oldu. Sonra Erdoğan Bektaş, bizleri lokantaya götürdü. Sıcacık mercimek çorbası içmek çok iyi geldi doğrusu!
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün fuayesine gittik. Orada Yozgatlı dostlarımız biri çok sıcak karşıladılar. Çok güzel bir kahvaltı sofrası kurdular. Mis gibi demli çaylar bardaklarımızdan hiç eksilmedi. Yozgat’ın meşhur sıcacık parmak ekmeğiyle orada tanıştım. Peyniri, zeytini, balı, yeşil biberi, domatesi, salatalığıyla harika bir yaz kahvaltısıydı. Yozgatlıların misafirperverliğini bilirdim ama bu kadarını hayal bile edemezdim doğrusu.
Yozgatlı şairleri, yazarları tanıyordum. Kars’ta tanışmamızla başlayan dostluk ebedî olarak sürer inşallah! Orada bizlerle yakından ilgilenen çok değerli biri daha vardı. Önceden görmemiştim, sordum, hayret ettim. Neden mi meğer Yozgat İl Kültür Müdürü Sayın Bahri Akbulut’muş. Sabahın erken saatlarinde konukları karşılamak için seferber olanlar arasında bir bürokratın olmasına çok alışkın değildim. Şaşırdım. (Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. )
Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Sargın koşuşturuyordu durmadan. Salim Gülbahçe de konukları rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Ben en çok Sayın Osman Yüksel’e teşekkür ettim. Neden mi? Çay tiryakisiyim, beni çaydan mahrum bırakmadı hiç... Kimse gücenmesin!
Farklı illerden gelen şairler, ozanlar fuayede toplandık, sohbet ettik, fotoğraflar çektirdik. Emine Sevinç Öksüzoğlu bir gün önceden gelmişti. Uzun zamandır görüşemiyorduk, Almanya’da bir üniversitede görevli idi. Bir de baktım eli kolu dopdolu bir Türkiye sevdalısı geliyor. Sayın Hikmet Okuyar’ı Yozgat’ta görmek güzel bir sürpriz oldu. Sohbetler doyumsuzdu.
Kahvaltı bitiminde şehir turuna çıktık. Askerlik Binasını dıştan gördük; çok güzel tarihî bir binaydı. Saat Kulesi çok zarifti. Çapanoğlu Cami oldukça büyük, ihtişamlı bir camîiydi. Karslıoğlu Konağı çok güzel restore edilmişti. Başçavuşoğlu Camî’nin önünden geçtik. Yozgat Etnoğrafya Müzesi’ni gezdik. Görevli bayan her eserle ilgili uzun uzun bilgiler aktardı bizlere...Çapanoğlu’nun saati ilgimi çekti. Tavandaki işlemeler, resimler muhteşemdi.
Aynalı körüğü de gördük. Hani bir türkü vardır: "Aynalı körük gelmezse ben gelin gitmem!" diye... Ben aynasını göremedim ama olsun. Bir anne olarak kızım Sena’ya "Aynalı körük gelmezse sen gelin gitme kızım!" öğüdünde bulundum. Bu arada günlerden cuma olduğu için erkek arkadaşların çoğu cuma namazına gittiler. Bizler gezimizi sürdürdük. Otobüs firmalarının azizliğine uğramamak için dönüş biletlerimizi aldık.
Yozgat İl Kültür Müdürlüğünde toplandık. Otobüsler geldi, bizleri kalacağımız yere götürdüler. Yozgat Bozok Üniversitesi Öğrenci Yurdu’na gittiğimizde kimliklerimizi bıraktık, kalacağımız odalar belirlendi. Odalar dörder kişilik son derece güzel ve genişti. Yepyeniydi herşey...Odaya girer girmez sağda banyo, tuvalet ve lavabodan oluşan bölümün kapısı göze çarpıyordu. Aynı anda üç kişi buradan yararlanabiliyordu. Solda geniş bir koridorda karşılıklı gardroplar yer alıyordu. Yepyeni, pırıl pırıldı dolaplar. Tam karşıda ise dört yatak, dört etajer ve her iki yatağın arasında birer çalışma masası ve dolabı göze çarpıyordu. Bizim zamanımızda böyle güzel yurtlar yoktu. Burası yurt değil, âdeta beş yıldızlı oteldi.
Eşyalarımızı odalarımıza yerleştirdikten sonra aynı otobüslerle dinletinin yapılacağı İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün fuayesinde toplandık. Saat 17.00- 20.30 arası şiir dinletisi yapıldı.
Yozgat, dinleti öncesi iki şehit vermişti. O şehitler hepimizin evlâdıydı. Yozgatlılar kadar bizler de buruktuk. Yozgat Merkez ilçeden şehit düşen Mustafa Tekgül ’ün resmi cenaze töreni 7 Temmuz 2010’da yani iki gün önce devlet erkânının katılımıyla gerçekleşmişti. Bu nedenle 11. Sürmeli Festivali’nin tüm eğlence programları Yozgat Valiliğinin aldığı bir kararla iptal edilmişti. Ancak şiir programının (saz ve eğlence kısmı hariç) yapılmasına izin verilmişti. Dinletide okuyacağımız şiirleri bu nedenle değiştirdik. Vatan, millet, bayrak, asker, şehit konulu şiirlerimizden okuduk.
Yozgat çok şanslı bir il. Şair bir valiye sahip olmanın ayrıcalığını yaşıyor Yozgatlılar..."Medeniyetlerin Buluştuğu Kent Yozgat" konulu şiir ve makale yarışması sonuçları açıklandı. Plâketler verildi. Bu arada "Medeniyetlerin Buluştuğu Kent Yozgat" şiirimle şiir dalında jüri özel ödülü kazandım. Ayrıca aynı konulu makale dalında da jüri özel ödülüne lâyık görüldüm. Dinletinin sunucuları Yozgat Sarıkayalı Şair Kelami Akdemir ve Tokatlı Şair Süreyya Kaya mükemmellerdi. Çok duyarlı biri olan Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk de okuduğu bir şiirle hepimizi derinden etkiledi.
Şiirler okunduktan sonra Yozgat’ın meşhur testi kebabının tadına bakmak için çok güzel bir yer olan Kule Restoran’a gittik. Baylar centilmenlik gösterdiler, merdiveni kullandılar. Bayan olmanın ayrıcalığını yaşadık, bizler asansörle çıktık. Restoran beşinci kattaydı. Belki de bu yüzden oraya "Kule Restoran " adını vermişlerdir.Tertemiz, geniş bir salondu. Hizmet kusursuzdu. İsteklerimiz anında getiriliyordu. En önemlisi de güleryüzle hizmet etmeleriydi.
Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk, testiyi kırarken dinletide okunan şiirleri kitaplaştırma sözünü verdi. Böyle bir gelenek varmış. Testi kebabının testisi özel birine kırdırılıyor ve bir de söz alınıyormuş. Yemeklerimizi neşeyle yedik, bol bol sohbet ettik, fotoğraflar çektirdik. İsmen tanıdığımız şairleri sanaldan uzaklaşıp gerçek hayatta tanımak çok hoştu. Sanki yıllardır görmediğimiz bir yakınımıza kavuşmuş gibi sevinçliydik.
Yemekten sonra kalacağımız yurda götürüldük. Orada da Yozgatlı ev sahiplerimiz şiirlerini okudular. Okadar yorgundum ki deliksiz bir uykudan sonra gözümü açtığımda saat 6.00 idi. Hazırlanıp aşağıya bahçeye indiğimizde çoğunluğun bahçede olduğunu gördük. "Günaydın" faslından sonra kahvaltı yapmak üzere Türk Eğitim Sen salonuna götürüldük. Bir grup bizden evvel kahvaltı yapmıştı. Bizler de kahvaltıdan sonra İleri Gazetesi’ni ziyaret ettik. Ahmet Sargın bu gazetenin köşe yazarlarındandır. Burada toplu fotoğraf çektirdik. Gazete binasının tam karşısında park vardı. Orada da toplu fotoğraflar çektirdikten sonra birkaç basamak çıkarak çay bahçesine gittik. Çay içip sohbet ettik.
Çamlık Milli Parkı’nı gezmek üzere minübüslere bindik. Çamlık’ta asırlık ağaçlar vardı. Hatta bazı ağaçlar 200- 300 yıllıktı. Buradaki "Kara Çam" ağaçlarının bir eşi daha Kafkaslar’daymış. Başka hiçbir yerde yokmuş bu tür Kara Çam ağaçlarından. Yozgatlılar, Çamlık, asırlık çam ağaçları, özellikle de Kara Çam ağaçlarıyla haklı olarak iftihar ediyorlar. Çamların arasından ışıl ışıl berrak bir gölet göz kırpıyor bizlere...Cevdet Dündar Göleti yüzümüze gülüyor. Yozgatlılar vefakâr insanlar... Belediye eski başkanlarından rahmetli Cevdet Dündar’ın adını bu gölete vermişler. Çamlık ve gölet çok hoşumuza gitti. En çok burada fotoğraf çektirdik.
Çamlık gezimiz bitince minübüslere binerek Sorgun’a hareket ettik. Sorgun çok şirin bir ilçe...Yimpaş Kültür Parkı’nı gezdik. Sorgun Belediye Aile Çay Bahçesi de havuzlar, minik köprüler, çiçekler, ağaçlar, heykellerle süslü çok güzel bir bahçeydi. Orada Sorgun Belediye Başkanı Sayın Ahmet Şimşek’in öğle yemeği ikramı olan kıymalı pide yedik, bol bol ayran içtik. Kıymalı pideleri az uz değil, giysilerde battal boy olur ya, bu da kıymalı pidenin battalı...Ancak bir Adanalı olarak salata ve yeşillik türleriyle, limonla lahmacun, etli pide tükettiğimiz için gözlerim boşuna domates, yeşil biber, limon ve yeşillik aradı.
Saat 15.00 civarında Sarıkaya ilçesine hareket ettik. Sarıkaya Belediye Parkı’nda arkadaşlarla çay sohbeti yaptık. Belediye Çay Bahçesi dedikleri yer çok güzel, turistik bir yer... İki hanımefendi sıkma, börek yapıyorlar sıcak sıcak... Dekorlarda ise kilimler, kilim motifleri kullanılmış. Bambu rahat koltuklar içine kilim desenli yuvarlak minderler yerleştirmişler, yuvarlak bambu masalar üzerine de cam kesmişler. Çok şıktı.
Ben kaplıcaya girme düşüncesinde olmadığım için yanımda banyo için gerekli malzeme getirmemiştim. Neslihan Yazıcılar’ın "Hadi Harika Abla..." demesiyle oradan mayo alarak kaplıcaya gittim. Zaten oradaki dükkânlarda herşey var ve çok ucuz. Gerçi benim mayom daha giyerken yırtıldı ama olsun! İyi ki girmişim, dizimdeki sızı banyo sonrası geçti. Sonbahara doğru Sarıkaya Kaplıcaları’na gidip bir hafta kalmayı plânlıyorum. Günde üç banyodan 21 banyo almak gerekiyormuş. Herkese bu kaplıcaları tavsiye ederim.
Banyo sonrası aynı bahçede oturduk, dondurma yedik. Sarıkaya bambaşka bir yer. Her taraftan şifalı kaynak suları ve tarih fışkırıyor. Sarıkaya Antik Tiyatro, Sarıkaya Roma Hamamı beni büyüledi. Mermer üzerinde bin bir nakış, bin bir motif... Diğer Roma eserlerinden farklı olarak burada yılan resimleri de nakşedilmiş. Yılan eczacılığı, tıpı, kısaca sağlığı sembolize ediyormuş. Demek ki o zamanlardan beri bu kaplıcaların şifası biliniyormuş. Rehberimiz o kadar güzel bilgiler verdi ki ilgiyle dinledik. Hayran kaldım Sarıkaya’nın tarihî dokusuna ve kaplıcalarına.
Akşam yemeği Sarıkaya Belediye Başkanı Sayın Ali Osman Erbir tarafından organize edilmişti. Mercimek çorbası, pirinç pilavı, salata ve testi kebabı elbette...19.00-20.30 arası akşam yemeğinden sonra Sarıkaya Şiir Şöleni’nin yapılacağı bahçeye geldik. Çok güzeldi.Sahne gayet mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı, dev ekrandan şiir okuyanları daha rahat görme imkânı sağlanmıştı. Bahçe tıklım tıklım idi. Sarıkaya halkı sanatı seviyor.Ne güzel!
Belediyelerin sanata bu kadar sahip çıkmaları beni çok etkiliyor. Türkiye’mizin değişik illerinde, ilçelerinde olan etkinliklerde gördüğümüz kadarıyla Kars Belediye Eski Başkanı Sayın Naif Alibeyoğlu, Bursa Yıldırım Belediye Başkanı Sayın Özgen Keskin, İznik Belediye Başkanı Sayın Kadri Eryılmaz , Tarsus Belediye Bakanı Sayın Burhanettin Kocamaz, dışında Yozgat Belediye Başkanı Sayın Yusuf Başer, Sarıkaya Belediye Başkanı Sayın Ali Osman Erbir, Sorgun Belediye Başkanı Sayın Ahmet Şimşek sanata , kültüre, şaire sahip çıkanını maalesef sıkça göremiyoruz. Bu nedenle en kalbî duygularla kendilerini selâmlıyorum. Onların izinden başka belediyelerin de gitmelerini diliyorum. Yol, su hizmetleri önemlidir ancak inanın kültür faaliyetleri de en az onlar kadar önemli, değerlidir. Bizler yurdun dört yanından gelen ozan, yazar, şairler olarak sizleri anlatacağız dilimiz döndüğünce... Bazen berbat olanlar varsa (Bekilli Etkinliği gibi) onları da yazacağız. Eleştirelim ki aynı hataları tekrarlamasınlar. Daha iyiye, daha güzele doğru yol alsınlar.
Çok güzel bir dinleti oldu. Elbette dinletinin güzelliğinde Kelâmi Akdemir Beyefendi ve Süreyya Kaya Hanımefendi’nin payları oldukça fazladır. Geç saatlerde Yozgat’a döndük.
Ertesi sabah valizlerimizi de alarak otobüslerle konakladığımız yerden ayrıldık. Elimizde valizlerle dolaşmamak için eşyalarımızı terminale bırakıp sabah kahvaltısı için Kent Park’a gittik. Yemyeşil çimenler, renk renk çiçekler, havuz, nostaljik öğelerle süslü harika bir parktı.
Çok keyifli bir kahvaltıdan sonra Sayın Ahmet Sargın güzel bir konuşma yaptı. Bu kahvaltımızın sponsoru Yerköy Genç İş Adamları Dernek Başkanı Sayın Ayhan Çelik de bir konuşma yaparak seneye mutlaka Yerköy’e beklediğini, bu yıl Yerköy ilçesi programa alınmadığı için üzüldüğünü belirtti. Gelecek yıl yapılacak şölende kahvaltı için Yerköy’e davet etti. Yozgat İl Kültür ve Turizm Müdürü Bahri Akbulut Beyefendi de oradaydı. Zaten etkinlik boyunca bizi hiç yalnız bırakmadı. Katılım Belgelerinin Takdim Töreni yapıldı.
Herkes çok mutlu görünüyordu. Yine de ayrılık saati yaklaştığı için içimizde biraz burukluk vardı. Saat 13.00 itibariyle dönüş yolculuğu başladı. Aslında Yozgat Fuarı’nı gezecektik ama arkadaşlarımızı yolcu etmek istedik. Bu nedenle onları terminale götüren otobüse bizler de bindik. Adanalı arkadaşlarım, kızım ve ben beş kişi Yozgat’tan en son ayrılacak gruptuk.Otobüsümüz saat 21.30 da Adana’ya hareket edecekti. Biz de o saate kadar şehri gezmeye karar verdik. Şair Ahmet Yetim Bey, Bozok Şairi Yaşar Bey ile bize haber yollamış. Kızıma bir tablo hediye etmek istediğini, tabloyu almadan Adana’ya dönmememizi söylemiş. Tabloyu almaya gittik, bu arada bize bol bol çay ısmarladı yine...
Bu kez Bozok Şairi Yaşar Yiğitsoy , davet etti bürosuna. Ahmet Yetim Bey ile büroya giderken tablonun camı kırılır endişesiyle tabloyu terminale bırakmak üzere taksiye bindik. Bir de baktık ki Ankara’ya dönen şair arkadaşlarımızın otobüsü hareket etmek üzere. Onlarla vedalaştık. Bu arada YOŞAY başkanı ve üyeleri de terminaldeydi. Biz "Yaşar Yiğitsoy’un bürosuna gidiyoruz. Çaya davetliyiz." diyince "Biz de geliriz işimiz bitince..." dediler.
Bozok Şairi Yaşar Yiğitsoy , bizi çok güzel karşıladı. Mis gibi demli çayın kokusu dışarıya taşmıştı. Tatlı ve tuzlu pastalar, kurabiyeler almıştı çayın yanında atıştırmak üzere. Biraz sonra Ahmet Sargın, Osman Yüksel, Salim Gülbahçe de geldiler. Yaşar Ağabey’in akrabası bayan da bizlerle ilgilendi, hal hatır sordu. Ahmet Beyler gelirken bir de karpuz getirmişlerdi. Adana karpuzuymuş. Güldüm, "Adana’da da Diyarbakır karpuzu revaçta..." dedim. Karpuzumuzu iştahla yedik. "Çamlık’a gidelim, biraz gezelim." önerisi kabûl gördü.
Çamlık’ın tepesinde bir düğün salonu vardı. Tesadüfen sünnet düğününe de şahit olduk. Çamdan beş adet minik oda yapmışlar. Geniş penceresinden Yozgat’ı kuşbakışı seyrettik. Manzarası muhteşemdi. Eskiden oralarda kar kuyuları varmış. Ağustos ayında bile kuyularda kar olurmuş. Karsambaç yaparlarmış. Nostaljik bir ortam, yer minderleri, yer sofrası ile kendimi farklı bir boyutta hissettim. Kalaylı bakır tasla ayran içmenin zevki bambaşkaydı.
Oradan ayrıldıktan sonra piknik alanına geldik. Alucralı Şair arkadaşımız Yavuz Kayacık memleketine döneceği için bize katılamadı. Yozgat kıymalı pidesi, gazoz, karpuzdan oluşan azıklarımızla piknik yaptık. Orada Yozgatlı hanımefendilerle sohbet ettik.
Artık dönüş saatimiz yaklaşmıştı. Yozgatlı dostlarımız da misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak için çok çaba sarfetmişlerdi. Onlar da belli etmemeye çalışsalar da çok yorgun görünüyorlardı. Bizi terminale kadar bıraktılar.
Yozgat’ı kültüre verdikleri önemle, cömertlikleriyle, misafir kıymeti bilmeleriyle her zaman güzel hatırlayacağız. Hoşçakal Yozgat! Hoşçakal yiğidin harman olduğu yer! Hoşçakal !
HARİKA UFUK
ADANA
15 Temmuz 2010
Saat: 20.00
YORUMLAR
Harika hocam şiirleriniz kadar anılarınızıda ifade tarzınız çok güzeldi
------yüreğinize sağlık Bütün dostlarımızı her zaman bekleriz saygı ve selamlar.
harikaufuk
EVET DEĞERLİ HOCAM YİNE MÜKEMMEL KUSUSRSUZ ANLATMIŞSSINIZ YOZGATI YALNIZ BEN GECE 12DE GELEBİLDİĞİM İÇİN SAYIN VALİMİZİN TOPLANTISNA KATILAMADIM ANLATTIKLARINIZI OKUDUKÇA ÇOK PİŞMAN OLDUM GECİKTİĞİM İÇİN NE YAPARSINIZ BENDE AMELİYATLIYDIM GEÇ ÇIKABİLDİM PROGRAMA KUSURSUZ BİR PROGRAM OLDU SİZİN ARACILIĞINIZLA TEKRAR YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM SAYIN VALİMİZE,AHMET BEYE VE KELAMİ BEYE YAZAN YÜREĞİNİZE SAĞLIK HOCAM SEVGİLERİMLE
Harika Hanım..Yüreğine sağlık..
Bu bizim için kadirşinaslıktır..
Saygılarımızı sunuyoruz.
Ne güzel, duygularınızı ifade etmişsiniz
Tabii ki olumsuzlukları da yazabilirdiniz.
Emeğe ve alın terine saygı gösterme adına sizi kutluyoruz...
Yozgat ta size kapımız her zaman açıktır...
Buyrun gelin Efendimmmmmmmmmmmmmmmm.
Kaleminize. yüreginize saglık..
Bundan daha güzel teşekkür olur mu bize......
KALEMİNİ BİZDEN ESİRGEMEYEN DOSTLARIMIZA SELAM OLSUUUNNN
Kaleminiz yüreginiz dert görmesinnnnnnnnnnnn.
Ahmet Sargın tarafından 7/30/2010 12:09:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Sargın tarafından 7/30/2010 12:11:09 AM zamanında düzenlenmiştir.