HERKES KENDİ KALBİNİN EKMEĞİNİ YER
Taş fırından henüz çıkmış sıcacık ekmek gibi buğusu üzerinde tüter özlediklerimizin yokluğu.Mum ışığında hazırlanmış sofraya,sevdiğiniz her gün parlattığınız arabanıza, her hafta arkadaşlarınızla toplandığınız salaş lokantaya,yayla yolunda talaş sobasının sıcaklığında yediğiniz sucuk ekmeğin tadına,sicim gibi yağan yağmurda sokaklara,birlikte gittiğiniz pansiyonun 11 numaralı odasına,lapa lapa yağan karda birlikte dinlediğiniz sessizliğe,üşümemek için paylaştığınız yün hırkaya,güneşlenirken açtığınız beyaz şemsiyeye,birlikte mavi koyuluğuna atladığınız yat turuna,son yolculuğunuz da oturduğunuz 23 numaralı uçak koltuğuna,8.15’te beklediğiniz tren garına, cadde ortasında ’Dur’ diyen kırmızı ışığa,’Geç ne bekliyorsun!’ diyen yeşil ışığa,yıkılmaya hazır köprülerin inatla,yeniden birlikte yürüdüğünüzü hatırlamak için üzerinden geçmek istediğiniz kırık basamaklarına,etrafınızda ki kalabalığın kollarına,günlük telaşlarınız da proğramlanmış not defterinize,alışkanlıklarınızın sizi sürekli götürdüğü aynı adrese sığamazsınız.Sıkar boğazınızı nefes alamazsınız özleminiz arttıkça. Unutmayın lütfen..!! Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer..