- 1416 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
gençlik anılarım ve Şeker Portakalı
kısa ve de büyük bir hızla yazılan üstelik yazılırken de telefonun tuşlarına bakmadan yazılan mesajlar sevgilinin kokusunu aldığınız,günlerce postacının yolunu gözlediğiniz günleri tarihe gömdü.Arşivde artık aşk mektupları,bayramdan yada yılbaşından önce atılan simli kartlar,altmışlık yada doksanlık olarak ikiye ayrılan kasetler,içini açıp tekrar sarmak için saatlerce uğraştığım,kayıt yapmak için üst kısmındaki boşlukları pamukla doldurduğum,televizyonun yanına koyduğum hoparlöründe gökkuşağı gibi renkli ışıkları olan kasetçaların içinde ağır ağır dönen kasetler.Öğretmenlik yaptığım günlerden birinde arka sıralardan gelen müzik sesini duyduğum zaman "Şu teybi kapatın "dediğimde teybin ne olduğuna dair en ufak bir fikri olmayan gençlerin sorgulayan bakışlarına maruz kalmıştım,onların haklı olduğunu unutmuşum,walkman ile yaptığım uzun yolculukları,gecenin sessizliğinde horlayarak uyuyan orta yaşlı göbekli yolcularla dolu,ayak ve nefes kokusunun karıştığı bir ortamda ,hayatımın on sekiz yılını geçirdiğim güneydoğu kasabasından üniversiteli olmak amacıyla ilk kez batıya "açıldığım"yaklaşık bin kilometrelik uzun yolculuğu hatırladım.O yolculuk hayatımda bir devrin kapanması demekti benim için,aslında tüm gençler için de sanırım aynı anlamı taşır,bağımsızlık demektir üniversite hayatı,evden uzaklaştıkça türlü hayaller kurarsınız,ilk hedefiniz bir kız yada erkek arkadaş bulmaktır,artık kendi ayakları üzerinde duran birey olduğunuzu sandığınız için özgürlüğün ilk koşulu hemen sevgilinizle eve çıkmaktır.karşı cinsten arkadaş bulmak hayatınızın birinci öncülüdür,okulu kaç yılda bitireceğinizin önemi yoktur,arkadaş bulmak için kantinde tek başınıza saatlerce etrafa baktığınızda olur,derse girip sınıfta gözlerinizle uzun süren aday arayışlarınız da olur.Çocukluğumu geçirdiğim kasabanın etkisinin ne kadar çok olduğunu ilk kez üniversite hayatımın ilk günlerinde fark etmiştim.medeni cesaretimin ne kadar az olduğunu,insanlarla diyalog kurmak için çok zamana ihtiyacımın olduğunun farkına vardım.Sınıf arkadaşlarımın arasında çok hızlı kaynaşıp gönül ilişkilerinin başladığının farkına vardığımda ben daha yeni yeni selamlaşma ve hal hatır sorma aşamalarına gelmiştim ama şunu da belirtmeliyim ki en hızlı kurulan ilk üç ilişki de mutlu sona ulaşamadı,okul bittiği zaman herkes bahsettiğim altı kişinin nikah masasına oturacağını sanıyordu ama her üçü de beş yıl süren bu ilişkilerin ayrılıkla noktalanması da ben dahil bir çok arkadaşım için sürpriz olmuştu.Üniversite yıllarımı lisans ve yüksek lisans yıllarım olarak ikiye ayırmam gerekecek,yüksek lisans yada diğer adı ile yanlızlık yıllarım gündüzleri lisede öğretmenlik yaparak akşamları ise üniversite kütüphanesinde kitap okumakla geçti.Lisans dönemi arkadaşlarımın büyük çoğunluğu artık yoktu,sanki bana büyü yapılmıştı ve bundan sonraki yıllarımı hep üniversite kütüphanesinde geçireceğimi sanmaya başlamıştım,ne tam olarak öğretmen olduğumun farkındaydım ne de öğrenci,gündüz resmi kıyafetimi giyip,derslerime girdikten sonra ceketime ve kravatıma veda edip kumaş pantolonun yerine kot pantolonumu giyerek akşam yemeğinden sonra kampüsde dolaşmaya başlardım,beni çok etkileyen üç kitabı bu dönemde okudum.Üst ranzada güneşin batışını izlerken jostein gardner’in ünlü Sofinin Dünyasının sayfalarını büyük bir merakla çeviriyordum,sanki yeni bir dünyaya adım atmıştım,artık onaltı yaşında girdiğim büyülü alacalı matematik dünyası yerini çekici ve gizemli felsefe dünyasına bırakmıştı,"Kimsin?"sorusu ile başlayan bu kitaptan sonra edebiyat öğretmeni arkadaşlarımın ilköğretim yıllarında okuduğu "Simyacı"sayesinde artık kütüphanede sadece QA bölümüne bakmanın her akşam aynı yemeği yemek ile eşdeğer olduğunu fark ettim.Bu iki büyüleyici kitaptan sonra bir çocuğun tertemiz yüreğini kusursuz şekilde anlatan "Şeker Portakalı"nın son cümleleri ile hüzünlendim.Bu üç kitap sayesinde artık edebiyat raflarının önünde gezmeye başlamıştım ve bu rafların en üst sırasının büyük çoğunluğu bana göre Türk halkının tüm özelliklerini iyi tanıyan,kalemi çok güçlü olan Aziz Nesin kitapları ile doluydu.Yanlızlığım sayesinde daha çok okumaya başladım,oda arkadaşlarımın hepsi lisans döneminde olduğundan belki de çok fazla ortak noktam yoktu bu nedenle sohbet etmekten çok okumak daha cazipti,hayatımda askerlik dönemine kadar bu sistem devam etti,askerlikle birlikte kitap okuyacak zamanımın olmayacağını sanmıştım,ilk aylar için bu sanı doğruydu ama temel eğitimden sonra gece çalışmak zorunda kaldığımdan uzun kış geceleri yine okuyarak geçmeye başladı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.