- 827 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaratılış, Kainat ve İnsan
YARATILIŞ, KAİNAT VE İNSAN
YARATILIŞ:
Allah cemalini seyretmek için alemleri, alemlerin çekirdeği, özü olarak da, insanı yaratıp var etmiştir.
YARATILIŞIN GAYESİ:
İnsanı, yaşattığı zaman ve mekanda verdikleri ile deneyip sınayıp, imtihan ederek olgunlaştırıp, başlangıçta aklî ve ilmî kudretiyle murat ettiği “La ilahe illallah” denilen tevhidi gerçekleştirmek için, yarattıklarını derleyip toplayıp, (Her şeyin başı ile sonunu bir edip, aslına rücu ettirmeye yönelik) kemal noktasında birleştirip bir bütün etmek için yaratmıştır.
Bu olgunluğa ulaşmayı başaran kullarını ödüllendirip mükafatlandırmak için onları bir ömür boyu merak içinde yaşatmıştır. Daha sonra da sabredip kendisinden istenilen olgunluğa kavuşanların da daha sonra kendi cemalini çıplak gözle görüp, temaşa edeceklerini (seyredeceklerini) müjdelemektedir.
İnsanlık için, yaratılışta bundan daha büyük sır, daha büyük hikmet mi olur ?
Allah rızasını gözeterek bu sırra erip, bu er meydanında buluşmak için, sabırla doğru yoldan sapmadan, çalışıp gayret gösteren, erginleşip olgunlaşan tüm Salih kullara selam olsun.
Not : Allah’ın çıplak gözle görülüp seyredileceği er meydanından kastım. Mana alemindeki Allah makamı. Dünyada erginleşip olgunlaşan ruhların, kazanıp elde ettikleri son makam. Salih kulların Allah’ı temaşa etmek için buluşacakları yer.
Bu er meydanında Allah’ı temaşa etmek demek, bu dünyada bedenimiz üstünde taşıdığımız kafa gözü ile görüp seyredeceğiz anlamına gelmez. Zaten insan bedeninde bulunan ruhta, gayba ait her şey kayıtlı olup, zaman ve mekana bağlı ve az miktarda (cüzi) olduğu için ne gözün, ne aklın, ne de ilmin yaratanı görüp, anlayıp, kavrayıp, kuşatıp ihata etmesini, hiçbir sağduyulu akıl sahibinden bekleyemeyiz. Çünkü bu dünya da yaşayan hiçbir kul Allah’ı bu gözlerle görüp seyredemez.
Allah’ı görmek için, O’nun rızasını kazanıp, marifet ehli olmuş, bir ruha sahip olmak gerekir. Aslına rucu etmek için de zaman ve mekandan kurtularak ahiret hayatına göç eden Salih kullar kervanına katılıp kabir (kıyamet) mahşer, cennet, cehennem geçirmesi gerekir.
Çünkü Allah katında zaman ve mekan kavramları yoktur. Zaten zaman ve mekan kavramları bu dünyadaki cismanî varlıklar için geçerlidir.
Bu nedenle de zaman ve mekan sınırlamasından kurtulup mana alemine geçen Salih kulların ruhları elbette Allah’ı görüp seyredeceklerdir.
Zaten ruhlar, yer yüzündeki insan bedenlerine girmeden önce, Allah tarafından muhatap kabul edilerek huzura çağrılıp, bire bir kendileri ile alemi ervahta (ruhlar aleminde, yada ruhların bezendiği alemde) yaratılış sözleşme denilen ahdi vefaya bağlı fıtri sözleşme imzalatmıştır. Bu yapılan sözleşme aşamasında, her kulun mana alemindeki ruhu, zaten Allah’ı görüp, O’na söz verip huzurundan ayrılarak, gelip bir bedende can bulmuşlardır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.