- 1104 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytanın Deşifresi-II
Yüce Allah, Kur’an’da "...Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar." (Enam Suresi, 121) ayetiyle, şeytanın insanlara yaklaşmak için kendi taraftarlarını ve dostlarını kullanacağını bildirir. Bu bilgi şeytanın tek başına hareket eden bir güç olmadığını gösterir. Allah Kur’an’ın "Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak." (Enam Suresi, 112) ayetiyle ‘ins ve cin şeytanların’ varlığına dikkat çeker. Şeytan, olmadık kuruntularla meşgul ederek insanların akıllarını karıştırmaya ve sağlıklı düşünmelerini engellemeye çalışırken, kendi dostları, kardeşleri ve itaatli askerlerinden oluşturduğu organize ordusunu kullanır.
Bu kimseler de şeytanın sinsi karakterine sahip olurlar ve insanların kalplerine kuşku vererek onları Allah’ın dosdoğru yolundan uzaklaştırmaya çalışırlar.
Şeytan, hedefleri doğrultusunda yönlendirdiği bu kişiler aracılığıyla büyük insan kitlelerine ulaşır, insanlara telkin etmek istediği sözleri onlara söyletir ve güç kazanır. Böylece insanları sessizce, sinsice ve sezdirmeden, kendi engebeli yoluna çağırır. Bu kimseler şeytanın verdiği buyruklara itaat ederek, çevrelerindeki insanları da şeytanın ordusunun erleri yapmaya çalışırlar.
Kur’an’daki ”…Allah’ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar. (Araf Suresi, 30) ifadesiyle doğru yolda zannettikleri şeytanların ahlakını benimseyen insanlar, yavaş yavaş birer ‘ins şeytan’ haline gelirler. Böylece şeytanın, inançlarını tebliğ edecek binlerce ağzı, bedeni ve insanları doğru yoldan saptıracak binlerce askeri olmuş olur.
Şeytanın kumandası altındaki bu kişiler, vicdanlarının doğruyu fısıldayan sesini de duymazdan gelir, ne denli azap dolu bir sona doğru sürüklendiklerini göremez, yaşamları boyunca şeytanın hizmetkarı olurlar. Akıllarını, vicdanlarını, düşüncelerini, her şeylerini şeytan tutsak almıştır. Şeytanın fısıldadıklarının, kendi düşünceleri olduğunu zanneden bu insanlar, hiç duraksamadan aldıkları buyruklarını uygularlar. Zamanla şeytanın fikirlerini benimser, tamamen onun diliyle konuşurlar.
Kusursuz yaratılmış bir imtihan ortamı olan dünyada, iman eden ya da etmeyen herkes imtihana tabidir. Bu nedenle, şeytan bütün insanları etkilemeye çalışır. İmanı gereği gibi yaşamayan insanlar, Allah’a tam teslim olmamaları ve Allah korkusunu içlerinde hissedememeleri nedeniyle şeytanın fısıltılarını dinlerler.
Bu kişiler, şeytanın kendilerine büyük zararlar verebileceğini bildikleri halde, ondan yeterince sakınmazlar. Sonuç olarak ortaya, bir yandan ibadetlerini yerine getiren bir yandan da davranışlarıyla şeytanın sözcülüğünü yapan kimseler çıkar. Ancak ne ilginçtir ki bu kimseler, yaptıkları hatalara kendileri şahitken, şeytandan ve kötülükten dikkatle uzak duran ve Kur’an ahlakıyla yaşayan kimseler olduklarını iddia ederler:
Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf Suresi, 37)
Şeytan, bu kimselere yaptıkları iyiliklerin yeterli olduğunu ve gizlice yaşadıkları kötülükleri ise önemsememeleri yönünde telkinlerde bulunarak, onları din ahlakından uzaklaştırmaya çalışır. Kur’an ahlakının sadece bir kısmını uygulamak ve din dışı farklı bir karakter geliştirmek, insanı sonsuz azaba sürükleyebilir. Tek doğru yol vardır; o yol Allah’ın Kuran’da tarif ettiği dosdoğru yoldur, Bu, Allah’ın hoşnut olacağı, kişiye cenneti kazandıracak, onu cehennemden uzaklaştıracak olan yoldur.
…Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah’ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (En’am Suresi, 71)
Kuran’da müminlerin birbirlerine destek ve yardımcı olmaları, birbirlerini gözleyip kollamaları buyrulur. İman edenlerin aralarındaki bağın nasıl olması gerektiği, “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saf Suresi, 4) ayetiyle bildirilir.
Şeytan bu önemli hükmü göz ardı ettirmeye ve müminlerin aralarındaki birliği bozmaya çalışır. Bu amacı doğrultusunda müminler arasındaki konuşmaları olumsuz yönde etkilemek için çaba gösterir. Cahiliye toplumu bireyleri gibi kötü söz söyleme, imalı konuşma, laf dokundurma gibi çirkin davranışlarda bulunmaya yönlendirmek ister. İman sahibi insan, şeytana karşı boş bulunduğu bir an böyle bir duruma düşebilir. Bu yüzden Kur’an, müminlere, birbirlerine güzel söz söylemelerini emreder ve bu tehlikeye karşı uyarır:
Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)
Sinsi telkin ve taktikleriyle Müslümanlar’ın arasını açmaya çalışan, tüm dünyada huzursuzluğu, karmaşayı, savaşı ve kanı isteyen gerçekte şeytandır.
Ancak Allah’a teslim olmuş, sabah akşam O’nu anan, yeryüzündeki her olayın Yüce Allah’ın kontrolünde olduğunu bilen ve ihlasla Rabb’ine yönelen müminlerin karşısında şeytanın zayıf hilelerinin bir etkisi olmaz. İçinde Allah aşkı ve Allah korkusu taşıyan insanlar şeytanın bu oyunlarına gelmez, telkinlerine kanmazlar.
“(Şeytan) Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (Sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."” (Hicr Suresi, 39-40)
"Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur." (Hicr Suresi, 42)
Rabb’imiz Kendisi’nden korkup sakınan kullarına, onları doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir. Ve bu anlayış, “Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257) ayetiyle bildirildiği üzere, samimi kulları şeytanın karanlık sisteminden aydınlıklara çıkaracaktır.
Fuat Türker, Haber Hilal
YORUMLAR
Çok güzel bir yazı ama yine çok uzun.
İnsanların çoğu bir çok sebepten dolayı zaten okumaktan imtina ediyor.
Sevgili kardeşim bu yazıları dörtlük ve mini hikayelerle süslesen ve aralarına alim ve düşünürlerin de veciz sözlerini katsan daha güzel olur.
Ders kitabındaki bir konu niteliğinden çıkarmayı bir denesen olmaz mı?
Her türlü menfi tenkidime rağmen çok güzel bir yazı olmuştu. Amacım daha iyisi nasıl olur'u bulmaktı.
Hakkını helal et.
Tebrik ederim.
Selamlar.