Varlık dergisi kofluk yolunda hızla ilerliyor
özde değil sözde mürekkepçilere!. Dergicilere, kitapçılara, ödülcülere, barcılara, yancılara, oğlancılara, sübyancılara, tatilcilere, tabelacılara, atakçılara!... mürekkebe su katıp; öyle satar bunlar. Yayımcılar; paragraflarda halkçıdır Paris asıllı Türk edebiyatı yazarları... Ve yeni yetme bilinci felç olmuş şairlere. Beyoğlu şiir gecelerinde şiirle gelin güvey olduğunu sanan, şey istikametinde giden kapitalist köpeklere...
Size sormam efendiler. Kodlanmanızın genetiği değişmiş bir kere. Kapsadığınız hafıza alkolün etkisi kadar. Sokaklarda insanlar sizi daraltır, bunalırsınız. Ahmaklığın şaşkınlaştırdığı beyninizle liyakatsınız. Edebini yitirmiş bistro sandalyelerde sallanan Fahişeler gibisiniz.
Fahişeler, tecrübeleriyle namuslarını ayaklar altına almazlar. Yataktaki çarpışmanın sesi odadan dışarı çıkmaz... Sizin edepsizliğiniz; Anadolu topraklarına çürük rüzgar gibi esiyor...
Neyse, yazı ne kadar uzun olursa, okuyanı azalıyor...
Edebiyat öznelliği taşıyan Varlık Dergisi inadına kofluk yolunda hızla ilerliyor... Edebiyatı kapsayan kuralları böcekleştirerek toplumsal mantarlığa dönüştürme yolunda hızla ilerliyor. Varlık okumak artık beş para etmez. Kalemin kıvamını menfaat algısıyla bağdaştıran kimileri yavaş yavaş yatağın yumuşaklığında yön buluyor. Küçük şairlerin gölgeleri, Anadolu’nun edepli topraklarına ilişmeye başladı. Dergi yine temmuz sayısında edebi eklentisi olmayan şiirlerle çıktı sahneye. Kof şiir dersek daha uygun olur. Kof şiir geleceğe bir eğitici yönü olmayan şiirdir. Genç nüfus okuduğunda koflaşır. Tıpkı Varlık dergisinin basımında emeği geçen kof matbaa makineleri gibi!
İşte Varlık Dergisinin bu sayısında çıkan şiir. Sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
düdüklü polis çemberi
dükkanlar uzanıyordu
ellerinle, sokakta geniş gözler ve
ve kan taşları gibiydi diller dövmeler
memleket çarşambaya başlıyordu
uzanmak istiyordun
ki caddeler buna izin vermiyordu ve
trenler trenler hep başka bir şeyi
çağrıştırıyordu
neonlar
papyonlar ve
dans pistleri
kan haritasında asılı duvar, bir parmak
şıklatışı ve düğünler, avrupa cisimleri,
gerdekler ve burun direkleri
memleket sana hazırlanmıyor diye
ışıklar, gazeteler, manşette atak korku
düdüklü polis çemberi
ve göç altında bir şiirde
nihayet sen, azınlık denklemi
emre varışlı
Temmuz 2010 Varlık Dergisi sayfa 53
Bir satırla geçersin; söversin... Oralı olmazlar. Kendin çal, kendin oyna misali. Kendileri basar, kendileri okur; kendilerine imzalarlar... Eş, dost, akraba bütünleşmesi. Menfaat sanayisi kurmuşlar.
EDEBİYATIN ORTADA KALIP, SAHİPLENİLMEDİĞİ BİR ÜLKEDE HERKES AYRI MÜREKKEPTEN YAZAR.
Ne olur; yıllar sonra PAULO COELHO’NUN KİTAPLARI OKULLARDA ÖĞRETMENLER TARAFINDAN ÖĞRENCİLERE TAVSİYE EDİLİR...
edebiyatı sahiplenmek; bistro barlarda birahiler ile olmayacağına göre; bu sahipçiler, oluşumlarındaki arnavut kaldırımlı sokaklarda çürüyüp gideceklerdir...
Çünkü halkı içine almayarak yapılan kent soylu (burjuva) edebiyatı, Alanya kleopatra plajında, gitar fonunda şiirlerle rus pazarına programdan öteye gidemez...
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.