- 1051 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
YORUMLAR
Sayın Yükselenyıldız...
Yine sizden bir konu, yakalayış, kaleminizi okumaya başlayınca alışkanlık yapıyorsunuz. Tekrar bir sayfanızla daha gördüğüme inanın mutlu oldum. Sanırım konunun da etkisi var ve hala gülüyorum desem... Hatta birkaç yerde "Bu kahkaha sesi benden miydi?" bile dedim...
Küfürler sevilmez kanımca ve olumsuz, terstir. Karalayıcı durumlarda çıkıverir edepsizliğine bakmadan ağızdan... Ancak öyle söylendiği yerler olur ki gerçek içeriğinden ziyade söyleyenin yaşadığı durum karşısında, kendi dilinden olmasıdır bizi güldüren diyeceğim.
Bir anım geliverdi hemencecik. Benim yeğen, 6 yaşında bir kız, odada oturuyoruz, o da bir şeylerle uğraşıyor kenarda. Birden "Anasını sattığımın Dünyası" demesin mi... Güldüm birden ki, gülmemenin de mümkün atı yok! Şu kadancık çocuk ve Dünya... Ne çektirdiyse artık, neler çektiyse!... :)
Diğer durum, şarkı, türkü... Yenilerde iş yok... Laçkalıktan vıcık vıcık , insan olmanın ruhsal güzelliğini köreltici, hatta karalayıcı, sempatisiz, yüzeysel, dikkat toplama amaçlı açılıp saçıldıkları kanaatindeyim.
Türküler ise... Acaba, Afyon Emirdağ'lı bir anneanne ile büyüdüğümden midir nedir! oldum olası onların açılıp saçılmasındaki işvede bir asalet var gibi gelir... Hele şu "Kaytan bıyıklar..." yok mu, favorim desem... :))) Vallaha siz de gülün :) Çünkü bende yine muazzam bir anısı olan bu türkü yüzünden ziyadesiyle birkaç arkadaş , değil dakikalarca; günlerce, hatta zaman zaman andıkça, yüzlerimize bakıp gülmekten kendimizi alamıyoruz...
İş yerinde paydos zamanı. Toparlanıyoruz. Birkaç samimi arkadaşım, birlikte çıkacağız. Bu arada, türküleri de çok sevdiğimden, biraz da günün anlam ve önemi, ruh halim de etkili türküler hemencecik geliverir de aklıma! Biraz muzipçe...
Neyse... Bir ara müdürümüz geldi yanımıza ve biraz konuştuk, pek iyiydi, neşeli, memnun bir hali vardı. Tabii bir de pek kaytan olmasa da "bıyıkları". Sonra, odanın kapısındayım, kendi odasından çıktı. Gittiği gördüm... Mekan bize kaldı... Aklımın rahat durmayacağı... Getirmez mi "kaytan bıyıklar"ı... Allaaah... Bir tutturdum ki... Yanık yanık, koridorda nağme nağme... Çantam da omzumda, arkadan arkadaşlar geliyor... Tam köşeyi dönüyorum:Kaytan bıyıklarımı dedimmm ve müdürle yüz yüze hem de... Ellerini arkasına bağlamış geri dönmüş meğer... O sözlerin devamına ne oldu?... Yuttum mu?... Ses tellerim mi felç oldu, bilemedim... Yalnız hatırladığım, yanından adımlarımı aksatmadan ve ardıma bakmadan geçtiğim... Ki arkamdan gelen arkadaşlarım iyi akşamlar diyebilmişlerdi... Şimdi, bu şarkı demek, bizim müdür demek gibi bir şey oldu... Müdür demek de "Kaytan Bıyıklar"... Nerden bilebilirdim ki ben onun tekrar geri gelebileceğini... )
Sayın Yüksel Önaçan,
Sayın Yükselenyıldız,
Açtığınız konuyla ilgili benim kalemimden de hal ve durum bu...
Kim ne derse desin, türkülere dokunmayın... Onların sesi bambaşka... Anıları bazen yüz kızartsa bile… Ne yapalım, türküler hatrına, biraz yüzsüz mü olalım nedir?
Teşekkürlerimle, bende kalan anılarıma vesile oldunuz, sevgiyle baktığım yanları vardı yazınızın… Olumsuz yanlarını da artık, başka bir zamana diyelim…
Kaleminiz daim olsun, her daim saygılarımla,
Çoğalsın sevgileriniz, sağlıcakla…
Hocam olayın estetik boyutu en son rahmetli Barış Manço’nun “lambaya püf de” şarkısı ile beraber bitmiştir, aklımda kaldığı kadar.
Geçen zaman içerisinde kültür artezyenlerimizdeki koli basili miktarının kültür sağlığımıza etkisi tehdit boyutundan tahrip boyutuna ulaşmıştır.
Her ne kadar biz Türkler doğuştan şerbetli olsak ta, insan dediğin altı üstü et ve kemik. Oda bir yere kadar işte, sonunda kurtlanıp, kokuyor.
Son zamanlarda aklıma gelen en edepli şarkı sözü
“Ama ayılık var senin hamurunda
Sarılmandan belli kırıcan mı belimi
Çok canım acıdı çeksene elini”
Yalnız kulaklarınıza pamuk tıkayıp ta dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Selamlar, saygılar
Yükselenyıldız
Diğerini daha duymadım; araştıracağım.
Katkıların için teşekkürler.
Alnından öpüyorum.