İSTİKLÂL MARŞI VE MEHMET AKİF ERSOY
“Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Mithat Cemal Kuntay
Öncelikle bu güzel ülkeyi bizler için Vatan yapan tüm şehitlerimize tanrıdan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun. Bu çalışmamda İstiklâl marşımızı kaleme alan büyük yazar Mehmet Akif ERSOY’ un İstiklal Marşı’nı yazarken hissetmiş olduğunu düşündüğüm duygularını da yakalamaya çalışacağım.
Bu milletin bayrak sevgisi o kadar güçlüdür ki, onu yüreğimizin en kuytularında saklamak, gönüllerimizin en yükseğinde dalgalandırmak isteriz. İşte bu yüzdendir ki “ülkemde bir tek ev kalana kadar o dalgalanmaya devam edecektir” der şair. Onu dalgalandırmayı da Türk milleti olarak andımız olarak benimsemişizdir. Bayrak ülkemizin sönmeyen ve sönmeyecek yegâne yıldızıdır. Sevgisi yüreklerimizden asla silinmeyecek bir nesnedir. Hiçbir şart ve durumda onun değerini ve sevgisini yüreklerimizden eksiltmeyeceğimiz bir gerçektir. İşte Mehmet Akif Ersoy da o güzel şiirinde bayrağımıza şöyle seslenmiştir;
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bayrağımızın ülkemizin her bir karışında özgürce dalgalanması, yüzünü bizlere asmaması şeklinde bir dil bulmuştur Mehmet Akif’te. Ona “Sen üzülme ey bayrağım, asma yüzünü. Dalgalan hep üstümde. Dökülen kanlarımızın ve bağımsızlığımızın resmisin sen” diye seslenmiş ve eserinde gölgesinde özgürce dolaşmanın Türk halkının en doğal hakkıdır şeklinde yer almıştır.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Bayraklar milletlerin bağımsızlık nişanesi olmuşlardır. Bir toprağı vatan yapan öğelerden belki de en öncelikli olanıdır bayrak sevgisi. En azından bizim ülkemiz için böyle bir ayrıcalığı vardır “Ay yıldızlı al bayrağın”. Geçmişten bu yana bağımsızlığı uğruna hiçbir mücadeleden geri kalmayan Türk ulusu “Bağımsız doğduk bağımsız yaşayacağız” söylemini o bayrağın gönderlerde özgürce dalgalanması ile özdeşleştirmiştir. İşte Mehmet Akif de buradaki kararlılığı dile getirirken “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” “Buna engel olmak isteyenlere üzülürüm ve bu yolda hiçbir engeli de tanımam”diyerek ses olmuştur.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Batılı ülkelerin teknolojik olarak ne kadar ileri olduklarının bile çoğu kez öneminin olmayacağı, bazı şeyler için inançlı bir yürek gerekliliği o muhteşem dizelerde bir kez daha hayat bulmuştur. Teknolojileri yaratmanın yanında onu kullananların insan olduğu ve yeri geldiğinde gözünü kırpmadan kullanabilecek ruhu taşımak gerektiği unutulmamalıdır. İnançlı bir bedenin nice çelik duvarları devireceğine atıfla Ersoy “Batı ne kadar güçlü olursa olsun benim de inançlı bir yüreğim var. Onlar ne kadar üzerime gelseler de bendeki bu inanç ile beni alt edemezler” sözleri ile açıklanabilecek şu dizelere hayat vermiştir;
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
’Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Yine bu güzel eserin bir bölümünde halka seslenirken “Arkadaş! Ülkeme alçakları sokma. Gerekirse vücudunu siper et. İşte o zaman inandığın değerlerle yaşama hakkını elde edeceksin. “ anlamına gelecek öğüt ve öngörülerini sıralamıştır. Gerçekten de bir ülke aşığının söyleyebileceği büyük sözlerdir bunlar. Eğer bulunduğun topraklar üzerinde onurunla yaşamak istiyorsan ve “Bu ülke benim” diyebiliyorsan onun değerini bilecek ve bir tek çakıl taşını dahi kaybetmemek için mücadeleni ve savunma mekanizmanı oluşturacaksın. Tıpkı o büyük ustanın dediği gibi.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Biliyoruz ki bu ülke kolay vatan olmadı. Her karış toprağında vatanı için toprağa düşmüş bir şehidin kanı var. Hiçbir toprak yoktur ki mücadele etmeden vatan adını alsın. Bizim vatanımız ise adeta yoktan var edildi. İşte böylesi zor dönemlerden geçerek vatan yapılan bu topraklar için nice şehitler verildi. Büyük şair “Unutma! Nice şehit verildi bu uğurda. Onun için değerini bil ve sana dünyayı bahşetseler bile bir karışını bile verme.” Anlamına gelecek şu dizeyle geleceğe seslenmiştir.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
İşte bu yüzdendir ki cennettir bize bu vatan. Onun uğruna kim canını vermez ki. Her karışında şehidimin izi vardır. Dilerim tanrımdan, tüm varlığımı alsın da beni bu vatandan ayrı bırakmasın. Demiştir yine şu dizelerinde
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Mehmet Akif ruhlarımıza işleyen bu şiirin sonlarına gelirken adeta kendi son sözlerini de söyler gibi. Aslında bu sözler tüm Türk halkının yüksek sesle söyleyeceği muhteşem dileklerdir. İstikbalini düşünen nesiller aynı toprakta yaşar ve yaşatılırlarsa bekasını sürdürürler. Başka topraklarda sürdürülen bir yaşam mücadelesinde aynı ruhu yakalamak ve onu sıkıca kavramak ne kadar mümkündür yorumu kişilere bırakırım. İşte bu duyguyu dile getirmek isteyen Mehmet Akif “Tek dileğim yine bu topraklara düşecek mezarıma düşmanın elinin değmemesidir. Üzerinde dinlediğim ezan sesinin susmamasıdır” şeklinde açıklayabileceğimiz;
Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Dizesi ile seslenmiştir.
Şair muhteşem şiiri ile seslendiği bütün bu özlem ve dileklerinin ardından “ Eğer bunlar yaşanırsa yurdumda işte o zaman huzur içinde yatarım iki taş mezarımda. Kanımı severek toprağına bırakır, ruhumu huzur içerisinde göklere uçururum” anlamına gelecek.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dizelerine hayat vermiştir.
Mehmet Akif Ersoy bu muhteşem eserinin sonunda yine bayrağa seslenmiş ve “Ey bayrağım! Dalgalan ülkemin üzerinde, en yükseklerde. Sen dalgalandıkça uğruna döktüğümüz kanların hepsi helaldir. Sen dalgalandıkça ne sana ne de halkıma esaret yoktur.
Hakkındır hür olarak özgürce dalgalanmak, hakkıdır inanan halkımın bağımsız yaşamak” anlamına gelen şu dizelerle son vermiştir
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Bu büyük insanı rahmetle anıyor, genç nesillere örnek olacak bu eseri daima akıllarında tutmalarını tavsiye ediyorum.
Saygı ve saygılarımla.
Cemil YILDIZ
02.07.2010