Bizim Olmadığımız Yer
Ne zamanki gençlik adına birkaç cümle sarf edilse, çile şairimizi hatırlarım. Gençlik nâmına arayışını “ben bir genç arıyorum gençlikte köprübaşı” diyerek dile getiren Fatih ruhlu bu dava insanı, Anadolu’yu bir baştan bir başa konferanslar vererek dolaşmış ve önce gençliğin, sonrasında insanlığın hamurunu yoğurmaya çalışmıştır. “Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik” beklentisi, kendisinin hapishanelerde yıpratılmaya çalışılmasına rağmen aksiyonerliğine engel olamamıştır.
“Heraklit’ten, Kafdağından su getirecek irade” ye sahip Necip Fazılımız, insanlarımızın çilesizlik modasına kapılmamaları için büyük gayretler göstermiş ve ‘aynadaki yalan’ları yıkmada peşinden gelenlere yol haritası olmuştur.
“Benim olmadığım yerde kimse yoktur duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik” özlemi ise canlılığını hiç yitirmiyor. Bugün bile benliklerinden sıyrılmış o ‘ben’lerin kuşatıcı iklimini soluklarımızda hissediyoruz.
Güneşin doğup battığı her yerde olmayı şiar edinmiş o ‘ben’ler şimdi nerelerde? Nerdesiniz yıllarca hasretini çektiğimiz kahramanlar? Nerdesiniz hayallerimizin güvercinleri, rüyalarımızın üveyikleri?
Şimdi, kimselerin olmadığı yerleri yer edinen o ‘ben’lere bir bakın isterseniz. İmandan nasibini almamışların serkeşliğini görüyoruz Filistin’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Urumçi’de, Irak’ta, Bağdat’ta, Kırgızistan’da, Oş’da ve daha başka başka ‘biz’lerin olmadığı yerlerde.
Gözümüzü ezan vaktinde ezanla değil de silah sesleriyle açıyoruz. Hor görülüyoruz, itilip kakılıyoruz. Hayvani hislerin takaddümüne maruz bırakılıyoruz. Utanma duygumuzdan utandırılmaya çalışılıyoruz durmadan.
İşte, bizim olmadığımız yerlerin içler acısı halleri!
Kâinatın boşluk kabul etmediği gerçeğini bile bile, ahiretimizi de doldurmayarak boş bıraktık dünyamızı.
Tekrardan çile şairinin sözlerine kulak veriyorum. Diyor ki Sultan-ı Şuara:
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılapta!
Yaşanan her trajedi ve ölüm sonrasında “bunu yapanlar hesabını çok ağır ödeyecek” veyahut “karşılıksız bırakmayacağız” türü lafları çok dinledik. Biz aynı lafları dinlemekten usandık ama söyleyenler söylemekten usanmadı. Devir laf üretme devri değil! Ne kadar laf üretirsek üretelim birilerine muhtaç olduğumuz müddetçe laflarımız balonu bile uçurmaya yetmez.
Bizim olmadığımız yerde, gönül rahatlığıyla rest çekebildiğimizi sanıp da kendimizi kandırmayalım.
Artık sonlandıralım laf üretme sevdalılığını!
Artık boşlukları hoş karşılamayalım!
Programlı bir çalışma içerisine girelim ve bizim olmadığımız yer kalmasın. Çünkü kâinatın düzeni bize bağlı!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.