Ne Giysem !
Yaşamı yorumlamaya kalkıştığımız an; anlamları coşkulandırmak adına öncelik sanatçıya verilir... Sanat ile haşır neşir olmak herkesin dudağında düdük!
O ’an’lar var. O çizgide doğru ve yanlış ile didişmek; yürüyüşleri, giyinişleri, konuşmaları; (ressamın tablosuna saatlerce hayranlıkla bakması gibi) tuhaflığın resmini burada işaret edelim...
Ressam Dali, düşsel dünyasını tuhaf ve garip bir şekilde üretiyordu.
Uykuya daldıktan kısa bir süre sonra uyanıyor ve resim çizmeye başlıyordu...
Yirmi dört saatte yirmi dört saat çalıştığını, çalışmasına ara verdiği gün öleceğini söylerdi...
Dali öldü... Biz hâlâ yaşıyoruz!
Tül perdeler arkasında ciddiyetsiz sanat üzerine kurulu bir sanat camiamız ile birlikte....
Manevi yorgunluk nedir bilmeyen bir sanat camiası!
Her şey yok... Hiçbir şey var. Ve uyumalarıyla birlikte sabah kalkan; uyku bölünmesini yaşamayan camia.
Diyelim ki edebiyat camiası birbirine küs. ’O varsa ben gelmem’ yorumlaması sanatçılık kabulünün yitmesine sebeptir...
Ağız dolusu sözler silsilesi...
Herkes birbirine bir cümle.
Öznesi, önümüzdeki kışa çocuğuna ayakkabı parası için çalışan babaların yorgun çatık kaşlarında...
Yüklem leş gibi kokuyor!
Merhametin imgeleri şimdi birbirine azılı düşman.
Gece uyuyamamak ise masal kitabı görmeyen yoksul çocuklara düşüyor...
Yoksul çocukları masal kitaplarından, mahalle tiyatrolarından yoksun bırakan bir edebiyat camiası üstünde hangi kıyafet olursa olsun; kitapsızlığın modası hiç bitmeyecektir...
Dali öldü... Biz hala yaşıyoruz!
Eskiden sanatın sergisi sanatçıyla birlikte yoksul caddelerde ayaklanırdı.
Şimdi ise çilek-dondurma eşliğinde çakallığın resmedildiği bar gecelerinde.
Değişen ise dolaylı tümleç!
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.