Susa kalmak!...
Aylardır dostlarım, yani siz okurlarım; ‘neden yazmıyorsun?’ diye sitem dolu, hat da ‘sen demi devlet memuru oldun, sende mi sıradan ve bedeli olan bir adamdın?’ diye suçlayıcı ve daha buraya yazamadığım biri bin para, bin bir hakaret dolu e-mailler, mesajlar atıyorlar…
Evet, yazmıyorum uzun zamandır…
Dahası o kadar çok yazacak şey varken; hiçbir şey yazamıyorum…
Hiç kimse olamıyorum ben…
Sıradanlaşamıyorum işte…
Öyle anlarım oluyor ki ekmeğini tamı tamına 25 yıldır, birilerinin sırtından değil yazıdan kazanan ben; anasız- babasız, sermayesi beyni ve kalemi olan ve o kılıç gibi kalemiyle 5 kardeş büyüten ben; susa kalıyor yazamıyorum...
Ekmeksiz, çaresiz aç ve susuz kalabiliyorum ama; bir yazı işçisi olarak ‘hiç kimseyim’ diye sahtekarlık yaparak kendimle gurur duyamıyorum…
Bu lanet yazı işçiliği de, böyle bir erdemli virüstür işte…
Derya- denizken etrafın; hiç kimse olamadığın, birey olduğun ve adam gibi adam olabildiğin için bazen ben gibi susa kalırsın böyle…
Hani; şekerin tatlı, biberin acı, Erzurum’un soğuk olduğunu bilirsin ya…!
Ve…
Mesela yine bilirsin adamların adam olduğunu da, adamların hiç kimse olamadığını…
Ve kızarsın, kendi kendine ya…
Hani vatan haini o şairin de mısralarında kendine kızdığı gibi;
‘…yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?...’
Ve eklersin ardı sıra:
Ya sevdiklerin hıyarsa…
Elma diye bildiğin tat, aslında ekşimsi çürük bir armutsa…!
Ve…
Sen, sap gibi ortada kala kalıp, tüm duruluğunla hiç kimse olamayan adam olmaya çabalıyorsan…
… Ve hayat; aslında senin hayal etmediğin kadar çirkin her kimselerle doluysa…
… Ve umutları daha taze bahar olan bir soğuk kış günü yüreğinin tüm sıcaklığını hissederek koynuna bastığın, bıyıkları yeni terlemiş Mustafalar, yediğin balıkların kılcığı boğazına batmasın diye biyoloji okurken evinin önünde, senin başkentinin göbeğinde kalleşçe bıçaklanıyorsa…
Sen kimsin?
Bazen susmak, susa kalmak; amentü gibi gerçeği bilip de lal olmaktır…
Ben gibi işte…
Ya da sen…
İyisi mi biz susa kalalım...
… Ve kırk yıldır sırtımıza yüklediğiniz o günahlar gibi bununda vebali boynumuza kalsın!...
YORUMLAR
gerçekten susa kalmışsınız...
insanın kendini hayal edip,
kendine yazması gibi..
ve der ki Yılmaz Erdoğan;
Birisi bana ne yapıyorsun deyince kısık bi sesle HİÇ diyorum.
Kimse anlamıyor;
H’ayatın İ’çinden Ç'ıkıyorum...
....
kaleminiz tükemnesin..
hoştuu...
saygılar.
umutadam
umutadam
umutadam
"Sıradanlaşamıyorum işte…" ...
"Mesela yine bilirsin adamların adam olduğunu da, adamların hiç kimse olamadığını…"...
yazmış olmak için birilerini mutlu etmek için yazılamaz ki .. etkisiz elemana dönüşür cümleler yutan elemandır artık o yazı...:)
"Ya sevdiklerin hıyarsa…" ...... hıyara hakaret ....:)
hıyarın yararları
antik çağlar......freud ...es ..:)
"Mutfaklarda değişik amaçlarda kullanılan hıyar; 3 bin yıldan beri Asya ve Afrika'da yetiştirilmekte olan ve anavatanı muhtemelen Hindistan olan hıyar; B ve C vitaminleri yönünden zengindir ve bünyesinde yüksek miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve diğer besin maddelerini de bulunmaktadır.
Çerez, salata, turşu ve cacık gibi çeşitli şekillerde tükettiğimiz hıyarın insan sağlığına birçok faydası vardır:
Hıyarın Yararları
*Besleyicidir,
*İştah açıcıdır,
*Sinir yatıştırıcıdır,
*İdrar söktürücüdür,
*Aç karnına kurt düşürücüdür,
*Susuzluğu gidericidir,
*Usaresi şekerle birlikte mide yanmasını durdurucudur,
*Aç karnına kan şekerini düşürücüdür,
*Vücutta biriken zehirli maddeleri atıcıdır,
*Cildi yumuşatır,
*Ciltteki kırışıklıkları giderir,
*Mafsal romatizma ağrılarına iyi gelir,
*Yorgunluğu giderir,
*Hıyar kökünden hazırlanan lapa ve merhemler tümörlerde ve egzema gibi cilt hastalıklarında sürülerek kullanılır,
*Hıyar suyu aç karnına sarılığa karşı kullanılır,
*Hıyar kokusu bulantıya iyi gelir ve
*Hıyar tohumu da idrar artırmaya iyi gelmektedir.
*Son olarak cinsel gücü arttırıcı “Topalaklı Cacık” içinde kullanılır. Topalaklı Cacık için malzeme listesi: 1 kg salatalık, 400 gr topalak kökü, 1 kg yoğurt, 4 tatlı kaşığı nane, 2 litre su ve tuzdur. Topalaklı Cacık hazırlanışı ise şöyledir: Soyulan salatalıklar küçük küçük doğranır. Yoğurt, tuz ve nane ilave edilir. Temizlenerek dövülen topalak kökü ve su katılır. Sabah akşam 1 kase içilir.."
ruhsal -bedensel yeter ki sağlık olsun ... :)
tebriklerim düşündüren ders alınası içi dökümü paylaşıma...
sevgim saygımla hep değerli dost yazar umutadam...