Kalem ve Kelam
Yazının icadıyla başlayan bir serüven onlarınki. Kalemin gücü, kelamın gücüyle birleşince, kılıcı alt etmiş. Kadim devirlerden beri, söz sultanlarının, cihan sultanlarına galebe çalması da buna bağlı bir durum olsa gerek. Avazenin cihana salınmasıyla kubbede bir hoş seda bırakması da kelamın söyleniş biçimine bağlı, üslup ve tarz meselesi. Sözün uçup yazının kalması da kalemin ve kelamın birlikteliğini güçlendiren unsur.
Kalem ve kelamın gücünü perçinleyebilmek için ,kâğıt denilen ezeli sırdaşa ihtiyaç duymaları ise onların sırrını faş eden bir durum. Bir zayıflık emaresi olarak kabul edilebilir mi bilmiyorum... Duygu ve düşüncenin çiçek açabilmesi için kalemin aracılığı ile kelamın kağıt üzerine nakşedilmesi gerekir. Kadim devirlerden bu yana güzel yazı sanatına konu olan hurufat “kalem güzeli” adıyla anıla gelmiştir. Bu nedenle, kalem işin içine girmeyince, kelam kalıcılık büyüsünü tez yitirmiştir. Ancak kulaktan kulağa, dudaktan dudağa değişikliğe uğrayarak ulaşabilmiştir bugünlere.
Kalemin derunundaki ateş, kelamın özüne girip kâğıda işlenebilmişse asırlara meydan okumuştur. Üzeri küllense de bir kutlu nefes değince, köz ortaya çıkıvermiştir. Aynı tazeliği aynı gücü ile gözlere ve gönüllere etkisini sürdürmeye devam etmiştir kelam. O nedenle, kalemi ve kelamı ayrı düşünemeyiz , birlikte anarız hep. Hele hurufatla haşır neşir olan erbap asla ve kat’a kalemsiz ve kelamsız yapamaz. Nice kalemli ve kelamlı günlere diyelim vesselam…
Ankara,28.06.2010 İ.K
YORUMLAR
Ben özellikle hat sanatına da vurgunum. Belki yazı yerini klavye ve bilgisayar kayıtlarına bırakıyor.
Yine de ilk karalamalar kalem ve kâğıt muhabbetiyle oluşuyor tabiki.
Ancak sanatın doruk noktası hat sanatı, kalemle ve kelamla dostluğunu bırakmayacak.
En güzel muhabbet kelam-kalem bol bol olsun dileklerimle,tebrikler.