- 975 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nitelikli Yönetim, Kültürel Değişim..!
Ülkelerin nitelikli yöneticiler tarafından yönetilmesi ile kültürel alt yapının oluşması doğrudan ilişkilidir. Sistem ne kadar mükemmel olursa olsun, ülke yöneticilerinin niteliği o ülkenin eğitimli insan kalitesindeki artış ya da düşüş grafiğinde belirleyici rol oynar.
Bu yaklaşımla Türkiye’nin hali hazırdaki insan yapısını incelemek gerekirse;
• 25 yaş ve üstü nüfusun yüzde 71.8’i ilkokul mezunu.
• Genç nüfusun yüzde 70’i hiç kitap okumuyor.
• Yetişkin nüfusun yüzde 95’i sadece TV izliyor.
Bu içler acısı Türkiye gerçeğini birkaç örnek ile karşılaştıralım;
Türkiye de toplam okul sayısı 67.000 iken, cami sayısı 75.000, hastane sayısı 1.156
Aynı karşılaştırmayı AB ülkelerinden bir kaçında yapacak olursak;
Almanya : Sağlık kuruluşu sayısı 70.000 iken kilise sayısı 8.000 ile sınırlı kalıyor.
Fransa : 60.000 sağlık kuruluşuna karşılık 9.000 kilise…
Okuma alışkanlığına dönerek Türkiye’deki istatistik-i sonuçlara göz atmaya devam edelim;
Okuma alışkanlığı en yüksek grup, okul öncesi velileri olarak belirlenirken Kuran Kursuna bir şekilde iştirak etmiş oran; tüm nüfusun yüzde 70’lik kısmını kapsıyor.
Düzenli kitap okuma alışkanlığının toplam nüfusa oranı binde 1 gibi çarpıcı bir sonuçla dikkat çekmekte!
Yukarıda sıraladığımız sorun ve çarpıcı sonuçlar rastlantısal değildir. Siyasal İslam kanalıyla toplumumuza dayatılan sosyolojik değişim projelerinin alt yapılarıdır.
Dayatılan bu proje kapsamında toplumun kültürel alt yapısına hizmet eden unsurların ortadan kaldırılması ya da projeye hizmet edecek şekilde dönüştürülmesi ülkemizde yaşana gelen çarpık uygulamaların başında yer almaktadır.
Yine bu proje kapsamında ülke tarihine paralel suni tarih oluşturma gayreti içine girilmiş, ulusal değerlerin sulandırılması sağlanmıştır.
1980 ile 2005 yılları arasında özellikle dini içerikli çocuk ve gençlik yayınlarında artış olmasına karşın içerik bakımından çocuk kitaplarındaki nitelik büyük oranda düşmüştür.
Dini içerikli olmayan çocuk kitaplarında ise yabancılaştırıcı yayınlarda artış söz konusudur.
Bütün bunlar ancak ve ancak asimilasyona tabi tutulmuş sömürge ülkelerinde görülmesi gerekirken ne yazık ki bölgesel güç iddiasıyla dış politikada kara mizahı canlandıran ama içten içe çürümekte olan Türkiye’de yaşanmakta!
İyi ama hiç mi olumlu gelişmeler yaşanmıyor?
Yazımın buraya kadarki bölümünü okuyan her kesin yükleneceği negatif etkileşimin etkisiyle benzer bir soruyu sormasını beklemekteyim.
Siyaseten ve yönetimsel anlamda ne yazık ki olumlu gelişmeden bahsetmek mümkün değil.
Ancak bu hiçbir olumlu gelişmenin yaşanmadığı anlamına gelmemeli. Yönetimin etkisi dışında kalabilmeyi başarmış dinamiklerin itmesiyle doğal değişim sürmektedir. Bu doğal değişim ivme kazanırken oluşturduğu rüzgarın etkisi büyüyerek devam edecektir. Tarihe bakıldığında büyük toplumsal değişimlerin de benzer şartlarda ortaya çıktığı görülmektedir.
Unutulmamalıdır ki en kalıcı değişimi doğal süreçler yaratır. Suni süreçler sadece kısır ideolojilerin anlık refahına hizmet eder.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.