- 3791 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZAHİDEM TÜRKÜSÜ NASIL DOĞDU?..
Kırşehir’in köylerinden birinde, Arapoğlu diye bilinen bir genç, Zahide’ye aşık olur. Aşk nedir diye sorulunca, Aşık Veysel’in verdiği cevaptaki gibi; ’Oğlan sever kavuşamazsa aşk olur. Zahide’yi vermezler. Zaman geçer iki gençte başkalarıyla evlenir. Arapoğlu gurbete gider. Türkü devam eder: ‘Ezeli de deli gönlüm ezeli.Bulamadım Zahide’m den güzeli…’
.
Yıllar geçer aşk küllenmez. Arapoğlu Zahidem türküsünü yakar. Türkü yayıldıkça aşklarını da herkes duyar. Gel zaman git zaman, bir gün Zahide ölümcül bir hastalığa tutulur. Artık ihtiyarlamıştır. Ölüm döşeğinde olduğunu anlayan tanıdıkları onunla helalleşmeye giderler. Arapoğlu’da zorla ikna edilir ve Zahide’nin ölüm döşeğinde aşıklar artık iki ihtiyar olarak konuşur. Zahide herkese hakkını helal eder. Sıra Arapoğlu’na gelince;’sana hakkımı helal etmem Arapoğlu. Sen beni almadın. Bana türkü yakıp el aleme rezil ettin . Sana hakkımı helal etmem.’
.
Zahide o gün ölür. Arap oğlu’ysa her halde acısına dayanamayarak ertesi gün. Zahide yi bir caminin bahçesindeki bir mezarlığa gömerler. Akrabaları Arapoğlu’nu Zahide’nin yanına gömmek ister. Bari öte dünyada kavuşmuş olsunlar diye... Zahide’nin ailesi bu kadarcığını bile kabul etmez. Arapoğlu başka bir caminin bahçesindeki bir mezarlığa gömülür. Aşıklar ölür ama yasak devam eder. Hatta öyle ki, yıllar sonra birileri çıkıp, bu hikayeyi duyup film yapmak istediklerinde bile, Zahide’nin ailesi izin vermez. Yasak aşk kurbanları öldükten sonra bile tehlikelidir! Zahidem türküsünün son sözleri şöyledir: ’Gurbet ellerinde esirim esir. Zahidem kurbanım hep bende kusur. Eğer baban seni bana verseydi. Yetmez miydi bize el kadar hasır…