- 1079 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KÜSKÜN BEGONVİL (17)
Arda nın minik elleri yüzlerine değince Zeynep te Kemal de gözlerini araladılar…. Kemal
oğluna sarıldı:
-Günaydın Aslan parçası. Söyle bakalım bugün ne yapmak istiyorsun? Akşam 6 ya kadar
sizinleyim, birlikte güzel bir gün geçirelim.
-Oley… denize gidelim baba.
-Sen ne dersin Zeynep? Gidelim mi?
Zeynep hayranlıkla hem oğlunu hem kocasını izliyordu yattığı yerden…Elini karnına
götürdü yavaşça… İçi burkuldu… Bu boşluk daha ne kadar devam edip, içini parçalayacaktı
acaba? Toparlanmalıydı. Oğlu ve kocası için. Zeynep’e ihtiyacı vardı ikisinin de:
- Olur gidelim Kemal’cim. Şöyle güneşe uzanıp denizi seyretmeyeli çok oldu.
- Hadi o zaman kalkalım hazırlanalım… kahvaltımızı da orada yaparız…
Kısa sürede hazırlandılar. Zeynep deniz çantasına havluları, Arda için yedek kıyafetleri, en
son okuduğu kitabı, güneş yağlarını yerleştirdi, yarım saate kalmadan evden çıkmışlardı:
- Nereye gidelim Zeynep?
- Torba’ya gidelim... sakin ve huzurlu.
Kemal arabayı çalıştırdı. Siteden çıktılar. İlk kavşakta kırmızı ışıkta durduklarında
Kemal’in telefonu çaldı:
-Efendim Ahmet.
-……
- Ne diyorsun ne zaman olmuş? Hangi hastane şimdi? Gideriz Ahmet ne demek. Dost böyle
günde lazım insana arkadaşım. Yarım saat sonra sizdeyiz. Ordan hep birlikte çıkarız .
Zeynep soran gözlerle kocasına bakıyordu:
-N’olmuş Kemal?
-Ahmet’in eşinin babaannesi hastalanmış, gece hastaneye kaldırmışlar.
-Hadi yaa Sibel nasıl üzülmüştür şimdi. Canım benim.
-Ahmet’in arabası hala tamirhanede. Geçen gece küçük bir kaza yapmıştı.
Senin de Pakize Teyzeyi nasıl sevdiğini biliyor ya istersen siz de gelin hep birlikte gidelim
diyor.
-Tabii gidelim, böyle zor bir günde Sibel’in yanında olmam lazım… ee hadi dönelim hemen
eve…
Hemen eve dönüp, üzerlerini değiştirdiler ve Ahmet’lerin evine gittiler. Sibel çok üzgündü
ve bir an önce nenesini görmek istiyordu. Hep birlikte Muğla’ya doğru yola çıktılar. Sibel
sık sık hastaneyi arayıp babası ile konuşuyor nenesinin durumu hakkında bilgi alıyordu.
İki buçuk saat sonra Yücelen hastanesinin otoparkına arabayı park etmişlerdi bile.
Sibel, Ahmet, onların 4 aylık bebekleri Can ,Zeynep, Kemal ve Arda…
Yanlarında çocuklar olduğu için önce bayanlar çıktı babaannenin yanına… Erkekler
çocuklarla birlikte aşağıda kafeteryada beklediler…
Sibel nenesini yatakta her bir tarafında kablolarla görünce ağlamaya başladı. Yanına
yaklaştı:
-Babaanneciğim bak ben geldim.
Yaşlı kadının hiç mecali yoktu ama biricik torunu Sibel’i görünce yüzü aydınlandı:
-Yavrımmmm, guzummmm, geldin mi gül kokulum. Seni göremeden öleceğim diye ele
gorktum ki bidenem…
-Bababaannem maşallah iyi gördüm seni… Sen eski topraksın bunu da atlatırsın… Daha çok
uzun yıllar bizimle birlikte olacaksın. Can’da yanımda ama izin vermiyorlar buraya
getirmeme…
-Oyyy minik bebem de mi burada… Gel koklayam seni sen gül kokarsın Can kokarsın…
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
fırsatını bulur bulmaz kaldığım yerden
devam ettim kardeşim...
ben kaide kural pek anlamıyorum
ama okuduğuma değecek bir seri
bunu biliyorum sadece
ve yüreğini kalemini
kutluyorum.
her dem saygımla.
Hicran Aydın Akçakaya
Hicran Aydın Akçakaya
Geriye dönüp okuyamadığım bölümlerini de gözden geçirdiğim bir kaç arkadaştan birisiniz. Aslında yazı ahım şahım bir edebiyat eseri değil. Hatta tamamen günlük yaşamın yazıya dökülmüş hali. Ama şu var ki, cümleler son derece düzgün, imla kuralları yerinde, yer yer duyguyu okuyana geçirebiliyor. Bir de şunu fark ettim, 12. bölümden sonra öykü daha başarılı bir hal almaya başladı. Sadece olan biteni yazmayla yetinmeyip, kahramanların içi dünyasını da göstermeye başladınız.
Yazdıkça çok daha başarılı olacağına inanıyorum. Hepsinden önemlisi, merak ettiriyor öykü kendini, sürüklüyor...
Kutlarım...
Hicran Aydın Akçakaya
gerçekten çok mutlu oldum... öğreniyorum daha hiç bişey bilmiyorum ki ben...
bu güzel yorum için sağolun sevgilerimle...
Gerçek dostlar işte böyle zamanda belli olur. Bravo destek olmaya gittiler. Ama hastane zor olay üzüyor insanı hele yakın biriyse.. Tebrikler canım. Sevgilerimle..
Hicran Aydın Akçakaya
Ölüm bu, yaşa bakmıyor hiç bir zaman.Ama yaşlanınca haliyle ölüme daha yaklaşmış oluyor...Babaanne hastalandı, hastanede...Ne zamansa bir gün kapımızı çalacak ölüm...Her zaman dimdik ayakta durmalıyız.Takdir Allahtan geldiği zaman, elimizden birşey gelmiyor...
Sevgilerimle...