- 1655 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
YORUMLAR
Yaşı geçkin kız kurusu teyze, annaanne, dedecik, teyzenin ayakkabı fetişişti ablası, müşfik hayırsever eniştesi, İsviçre’den gurbetçi halası, Topal Hafız Hoca, Hafız Hocanın oğlu, avludaki cemaat, Remziye ve anası ve Keziban. İsimleri sayarken bile sanki takı töreni gibi oldu değil mi? Bu arada Topal Hafız Hoca sayesinde dedenin Muhtar olduğunu öğrenmiş olduk, eğer lakabı değilse.
Ne yapsan etsen bu kadar kalabalığın oluşturduğu türbin terörünü bastıramıyorsun. Haliyle seyirciyi (okuyucuyu=beni) rahatsız ediyor bu. Sanki çoğu dolgu niyetine garnitür olarak sunulmuş ortaya. Lakin Halil İbram sofrasına alıştırdığınız için olsa gerek bu garnitürler kesmiyor açık söylemek gerekirse.
Bırak Remziye ilen Kezibanı. Halbuki şöyle bir silkelesen neler, neler dökülür İsviçreli haladan. Sayfalar dolusu. İlk bölümde teyze ile dede arasında yaşanan baba-kız kuşak çatışması (kız ve dedenin belindeki kuşak, yoksa sıkar biraz bizim oralarda) anlatılırken idmanlar, hazırlık kampları es geçilmiş.
Yorumcular tarafından ilk iki bölümdeki kurgumu-değil mi şeklindeki fal bakmalar “vallahi kurgu değil, kıyamam size” şeklinde Arabesk bir itiraf ile bertaraf edildiği için rahat, rahat kızkurusu teyze, enişte, baldız, bacanak muhabbetlerine giriyorum. Aman ha pot kırmayalım sonra, kurguydu değil mi?
İşte birde buna dayanamıyorum, şimdilerde moda oldu. “Kurgu değil mi, kurgumu kız, yoksa gerçek mi, deme”. Allah, Allah sana ne kardeşim okuyorsan oku, sanna neee!
Hişşt oğlum İsmet kendine gel napıyorsun.
Çok, çok özür dilerim. Yahu ne olur bir daha bana “Lütfen gördüğünüz hatalarımı söylemekten de geri kalmayın” demeyin, ne olur. Baksanıza bulaştırıyorum böyle. Güzel bir yazı okudum, güzeldi, güzel.
Sürçi lisan eyledimse affola
Tebrikler, saygılar, selamlar
Aynur Engindeniz
Am yine de iddiamda sabitim. Eleştirin, şımartmayın...
Her daim sayfama verdiğin destek için teşekkür ederim ve bunda çok ciddiyim, arabesk gibi algılama:) Bu gülücük modelini de çok kullanmak istemiyorum.Yorumcunun biri hep böyle yapıyordu da, biri ona sen ne sırtarık bir şeysin demişti...
Neyse yorumunu bir kaç kez daha okuyup, bakalım ne kapabilirim diye düşüneceğim sevgili Ağyar...Allah'a emanet ol...Saygılarımla.
Güzel bir öykü ve çok güzel, üstelik de düşündüren bir mesaj ..
Hangimiz doğruyu savunuyoruz acaba ? Ben kendi doğrularımda ısrarcıyım. Üstelik bu doğruları savunma uğruna nice dostlarımı karşıma aldım. Acaba benim doğrularım yanlış olabilir mi ?
Yok yok olmaz öyle şey ; benimkiler en doğrusu (:
Çok düzgün , hoş bir anlatımla bizim insanlarımız, doğal halleriyle resmedilmiş,
Anlatımınız yanlarında, o insanlarla beraber yaşamışım hissini uyandırıyor bende.
Anadolumuzun herhangi bir kasabasında geçen , aşina olduğumuz yaşam,çok
beğendim, tam puan, yüreğine sağlık, sevgilerimle.
Biraz karışık gelmesine rağmen çözümledim. Belkide kafam karışıktı.
Yazıyı kimi gülerek kimi ibretle okudum.
Beğendim. Tebrik ederim.
Selamlar.
Aynur Engindeniz
Engin Tatlıtürk
Biraz da fazla okuma yaptığım için kafamı toparlayamamış olabilirim.
Sizin yazılarınız farklı ve güzel oluyor.
Buzluğa konulan ayakkabılara da gülümsedim. Şirin bir anlatım. Belkide çocuk gözü ile bakıldığı için.
Eleştirimi kaale aldığız için ayrıca teşekkür ederim.
Sevgiler.
BaşarılAR.
Aynur Engindeniz
Tüm arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
sevgili Aynur hanım, yazılarınızı okurken keyif alıyorum ve bulunduğum o derin hüzün kokan haleti ruh halimden bir nebzede olsa uzaklaşıp, gezindiğiniz o düş dünyanızdaki yerlerde hayalide olsa size refakat ediyorum ve şaşkınlık ve şamatanızda bende yerimi alıyorum sizden izin almadan......
cıvıl cıvıl pozitif bir dalganız var ve "ne ararsan işte burada" dedirten üslubunuz ta buralara ulaşıp bizleride yeline katıyor inanın.
keyifti ve keyifli bir paylaşımdı...
saygı ve dualarımı ve tabi 10 puanımı bırakıp ayrılıyorum sayfanızdan...
sevgim ve duamla çoook çok...
Aynur Engindeniz
Sevgilerimle...
Mehtap Yıldız
ifade dilinizi vücut diliyle berbaerce düşlüyorum ve keyifte oradan baş kaldırıyor sanırım...
ortaya her şeyi ile tam bir muhabbet doğuyor anlayacağınız...
"Dedemin bir meşgalesi de, hayrına köylüye berberlik yapmaktı. Yaşlısı genci, saçlısı keli, bitlisi kirlisi demeden, herkesi tıraş ederdi. Onun bu misafirşinaslığı, yardımseverliği, ev kadınlarına "illallah" dedirtmişti. Gelene gidene sofra kurulur, tıraş olacaklara temiz havlu ve sıcak su hazırlanır, iş bitince çay faslına geçilirdi. Bu tip görevler genelde teyzeme ait olsa da, bütün kadınlar, gelen gidene karşı sessiz bir kin beslerlerdi. "
"Sorma Havva Teyze, bizimki bitlenmiş yine. Ebeden bit ilacı aldım."
işte bunun gibi örneğin..
düşünüyorumda, kaçta kaçımız biti tanıyoruz ve DDT diye bir ilacın adını biliyoruz mesela...bilmem belkide bilenler vardır hala ama, oda olsa olsa dağdaki koyunlardamı vardır bilmiyorumki...
sizi okumak keyif Aynuır Hanım.....saygım her daim ve duamla...
Aynur Engindeniz
:)
aynur hanım her seferinde aynı övgüleri yaparak kendimi tekrarlamak istemiyorum. sizin yazılarınız benim için önemli. önceki bölümde söylediğim övgüler bu bölüm için de fazlasıyla geçerli.
sadece bir iki şey hatırlatmak istiyorum. sanırım öykünün birinci bölümünde buraya din eğitimi almaya gelmişti kahraman. bir daha aynı konuya dönülmedi ve din eğitimiyle ilgili bir bilgi verilmedi. acaba zaman zaman bu din eğitimine dönülüp olaylar bu merkezin çevresinde anlatılabilir miydi?
ikinci bir konu da her bölümde birkaç geleneksel veya göreneksel davranış işleyip onunla ilgili düşünceler ve bakış açıları neden ve sonuçlarıyla birlikte veriliyor. burada kurgu biraz zayıflıyor ve ders niteliğinde planlanmış ve seçilmiş bir konuda bir anlatı yapılıyor gibi hissediliyor. ifadeler mekanik olmamasına rağmen mekanik bir algı oluşuyor. bu durumda acaba hikaye biraz daha doğal sınırlara çekilip zaman zaman bu gelenek ve görenekleri açıklamayı gözardı edip günlük yaşamdan kesitlerle hikaye ilerleyemez mi?
Bunları söylememin iki nedeni var. birincisi uzun soluklu bir yazımdan bahsediyoruz, peşpeşe gelen bu açıklamalar anlatının sınırlarını daraltıp anlatıyı eğitsel nitelikli bir yazıya doğru götürmesi..
diğeri kahramanın ikinci plana itilmesi ve bilgi verilmek istenen değerlerin ön plana çıkması. dolayısıyla kahramanın dugusal takibinin zayıflaması...
sonsuz sevgilermle...
Aynur Engindeniz
Aslında öyle algılanmış olabilir ama ders amacı yok yazılarımda. Sadece bir çocuğun bakış açısından basit olayları göstermeye çalışıyorum. Gerçi ben de ne yaptığımı bilmiyorum ya...Zorlamayla bu kadar yazılıyor:) Önerilerinizi büyük bir memnuniyetle dikkate alacağım. Evet bir de o şekilde deneyeyim.
Okuma zahmetine katlanıp, değerli yorumunu bıraktığın için teşekkür ederim. Dediğim gibi dikkate alacağım.
Sevgilerimle...
Sevgili Aynur, Aysel Hanım'a aynen katılıyorum. Bir çok konuya çocuğun saf kirletilmemiş duyguları ve düşünceleriyle cevap vermişsin. Keşke hayatımızda hep böyle kalabilsek.
Resmin üzerini örtmekten tut, başın bitlenmesine kadar, hep insanlar kendi doğrularını yürütmekten geri kalmıyorlar. Başa çıkamayınca da ustaca konuyu değiştiriveriyorlar. Anlatınımız olayı bire bir yaşatıyor.
Hele şu misafir olayı, gözümde aynen canlandı. Benim rahmetli dedem de avlumuza köy odası yaptırmıştı. Uzaktan yakından gelen bütün yabancılar bizim oda da kalırlardı. Eh siz düşünün artık annemle yengelerimin koşuşturmalarını.
kutlarım kardeşim, çok güzel bir yazıydı.
sevgilerimle...
Aynur Hanımcığım bir yazı içinde kaç mevzuyu masaya yatırıp, kaç yaraya neşter vurmuşsunuz.. İnanın hayran kaldım. Doğru diye diretilerek yanlışa; yanlışlıkla ne çok inanılıyor. Yazıyı okudum şöyle bir düşündüm. Evet ne kadar haklısınız. Sürü psikoloji güdülüyor hala toplumda... Pek çok kişi hala bilmiyor aslında namus bile insanın yüreğindedir. Vurguladığınız gibi ne çok kişi üzülmüştür. Hayal bile kurduğu zaman suçlanmıştır. Bazı tabuları kırmak lazım ama o kadar işlenmiş ki.. Ne kadar okursak o kadar yeniliklere açık oluruz. Hatalarımızı da değiştirebiliriz. Ama sabit fikirli olursak hep aynı yerimizde hiç ilerlemeden kalırız.
Anlattığınız olaylar hiç yabancı gelmedi.. Çünkü aynı toplumun çocukları olarak büyüdük. Bunun adı kırmızı topuklu ayakkabı, başkasında heveslenerek masumca sürülen bir ruj olmuştur. Bazı hükümler zaten sorgulanamamış bile.. Herkes kendi doğrularını mesken tutmuş, aslında yanlışına da sahip çıkmış. Kimseyi beğenmemiş. Hatasını da kabullenmemiş. Böyle gelmiş keşke böyle gitmese. İnsanlar oturup nerede yanlış yaptığı şöyle bir düşünse...
Çok güzeldi Aynur Hanım tebrik ederim. Kaleminiz çok güçlü. Sizi okumak, ruhu doyurmak gibi bir şey.... Sevgilerimle...