- 576 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çeşme'de rüyalara dalmak..
Canım çok şey yapmak istiyor;
Çikolatalı dondurma yemek akşam üstü saati.. Çok yavaş adımlarla ağır aksan. acelen olmadan..sonrada tam böyle güneşin batmaya yaklaştığı; kendini hafif serinliğe teslim ederken yorulduğunu düşündüğü bu saatlerde; tenis oynamak istiyorum en sevilen dostlarla.. Estetik ve elastik olmaksızın, kahkalarla gülmek oynayışımıza..
Böyle bedenimizin açıldığını hissede hissede vurmak topa.. Hani bazende birşeyin acısını çıkarırcasına..
Sonra çok yakın mesafede ki evime gitmek ve güzel bir duş almak istiyorum. Buz gibi değil soğuk bir duş ama..
Ne iğne batıracak ne de o serinliğinden mahrum bırakacak..
Bu akşam çok şeyi isitiyorum, biliyorum........
Sonra yemeğe gitmek,rakılı,balıklı fasıllı bir restorana.. Çok şık olmasına gerek yok; denizin kokusunu duyabilecek bir yakınlıkta olsun ve ahşap masalarında çingene rengi örtüler olsun.. Kalabalık tabii.. Şöyle yılların eskitemediği, beş dost. Kimisinin eşi, kimisinin çapkınlıktaki sevgilileri.. Bende sevgilisi olanlardan olayım ve sakallarımın hafif hafif beyazlamaya başladığı yaşta kalayım.. Sarhoş olmadan ama keyif aldığımızı farkedecek kadar bir normallikle kalkalım restorandan.
Yıldız burnuna yürürken, karanlık dar sokaklardanda geçelim ve yıldızların ne kadar çok olduğunu tekrar hatırlayalım,içimizden biri ben saymaya çalıştım ve 4319 ’ da kaldım desin.
İnanmayalım ona ve kahkalarla gülelim bu hayat boyu inanmadıklarımıza...
Öyle ya, orta yaşlarda...
Tam o hayalini kurduğum ve daha önce çalışıtığım için akşamların ve gecelerin nasıl geçtiğini bildiğim o deniz kenarındaki sahil barı masalarına oturalım..Yanan kandilin bıraktığı sisi izlerken, garsona kırmızı şarap siparişi verelim..
Kalabalık on kişi.Bu gece kalabalık on kişi olalım..Biliyorum çok şey istiyorum gene..Bu yüzden bari şarapta hiç bitmesin.. Kokusu ile denizin kokusunun birleştiği o koku da, dostlarla sohbet ederken ve arkadan hafif hafif kulağıma ben buradayım dedirten "Carlos Santana" şarkılarından aldığım keyifte hiç bitmesin..
Turuncu dolunay her zamanki saati gibi 23’de denizden doğsun sonra.. O kadar turuncu olsun ki; kendi aramızda onun tutku olup olmadığını tartışalım.. Biliyorum gene çok şey istiyorum ama inanarak tartışalım... Kırmızı dolunayın hatrına..
Kimisi inancında, tutkunun o olduğuna inansın, kimiside rengini şaraptan aldığını söylesin.. Bu rengini şaraptan aldığını söyleyenler çok sarhoş olsun ama.. : ) kollarının bacaklarının bile şaraptan geldiğini düşünecek kadar sarhoş olsunlar..
Sonra saat 4gibi, yalpalaya yalpalaya, tatlı rüzgarlarla ve denizin o güzel kokusunu terketmenin verdiği acıyla hatırlarken pişmanlıklarımızı, kalkalım o bardan, yaptığımın arkasındayım hala cümleleri dudaklardayken...
Yalpalaya yalpalaya yürüyelim.. Yavaş yavaş.. Ve acele etmeden gene.. Sanki yelkenli bir tekneyizde; hafif rüzgar sağ sola çırpmakda... Denizin sesi kulaklardan da öte hissedişte..
Kimimiz şarkı söylesin, kimisi şiir okusun.. Kimisinin sevgilisi, gençliğin şımarıklılığıyla atlasın kimisinin olgunluğuna.. Bağıra bağıra.. Sevişir gibi.. Deli gibi..
Sonra ayrılsın herkes tek tek; yooo çift çift...
biri sapa yola.
biri sağa
biri sola.
Dolunaya gitmek için su’da yürüsün bi kaç evli dostlarda..
Sonra o aşık olduğum kadınla, ne dolunaya.. Ne her zaman yattığım o eve.. Güzel bir otel odasına gidelim sadece.. Öyle ya oradaki her oteller denizi görenlerden.. Bu yüzden..
Beyaz çarşafların soğukluğuna bıraktığımızda kendimizi , ateşimiz daha da artarken sevişelim acele etmeden.. Bağıra çağıra.. Ve parmaklarımız uyuşurken, tatlı sarhoşluklarla.. Sevişelim pencere, perde, kapı açıkken.. Aşağıdan geçen sarhoşların sesi yada motor seslerini duymayı redederken...
.
.
.
.
Turuncu ışık süzmesiyle gün doğarken uyuya kalalım ve ancak bunların hepsinin bir rüyada yaşanabileceğini anlayalım...
Biliyorum çok şey istedim.. Bu yüzden rüyalara devrettim..
Çeşmede...
iyi uykular..
KırmızıKurbağa..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.