Buğday tenimin “esmer”yazgısı…
“Esmer”… Bu türküyü ne zaman dinlesem bir zamanlar uzaklara gidişimizi hatırlar ve otobüs yolculuğunda bulurum kendimi...
Eskiden Van’a yaptığımız yolculuklarda ; akşam saatleri, usul usul gecenin ilk harflerine yağardı... Biraz yorgun ama çok da heyecanlı olurdum. Çünkü çocukluğumuzdaki evi görecektim, sokağına bakacaktım, hatta çocukluk arkadaşımla, annelerimiz bizi eve çağırmasınlar diye saklandığımız kömürlüğün kokusunu soluyacaktım...
Kaptan şoför, ışıkları gece ayarına alırdı. sonra yolcular birer birer uyumaya başlardı. Yol ilerledikçe medeniyetin unuttuğu küçük evler sırayla asfalta dökülürdü ve ben otobüsün camına yanağımı dayar, o evlerin içindeki hayatları düşünürdüm.
İnsanlar küçük yaşamlarında uyurlardı ama ben onların büyük düşlerini duyumsamaya çalışırdım. Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarını, unutulmuşluklarını, imkansızlıklarını ve yapabileceklerinin sınırsızlığını, birer birer alırdım koynuma...
Ahh meğer ne çok mola vermişim kendimden öteye…
Şoförümüz, şimdilerde “nostalji” diye adlandırılan teypte usuldan bir ezgi açardı. Sevdiğim bir ezgiyse gözlerimi kapatır, düşünürdüm ; hayatın tek anahtarı olan"sevgi", acaba kaç insanın umudunu maviye açmıştı?
Geriye dönüp baktığımda Van gölü’nde yıkanıyor ayaklarım. Omuzlarımda kalmış soda izlerini hemen silmiyorum çünkü onlar çocuk sevinçlerimin çizgileri…
Sonra birden gözlerime küçük mahallemiz takılıyor. Bir sokaktan diğerine geçerken, utangaç tebessümlerimde büyüyen küçük delikanlılar, komşu düğünleri, okul müsamere geceleri, hasta olduğumda Babamın alnıma dayadığı elleri, Annemin kuzine sobamızda pişirdiği kestaneler ve yıllar sonra “eski” sözcüğüne tutunarak, özlemle anacağım bayram sabahları derken ; avuçlarımda hala sıcaklığı eksilmeyen ölülerim ve uğrunda vazgeçemediğim kederlerim, durmadan büyütüyor geleceği…
Yine de geçmişi güzel yanlarıyla hatırlamayı erdem ediniyorum çünkü yalnız değilim. Sağımda çocuklarımın soluğu, solumda barış sloganlarım, kulağımda biraz "Esmer", biraz "Elfida”…
Ey dört ayaklı minare! Yedi kez geçiyorum sütunlarından ; hayatı benimle mırıldanır mısın, ömrümün bu en masum yolculuğunda?
Mine Gültepe
YORUMLAR
miNa..
bazı yaşamlar aynıdır
sadece savrulmuşluk noktasıdır farklı olan
ve şiir düşmeye görsün savrulmaya
eninde sonunda bulur kendini...
hoşgeldiniz şair
teşekkür ve saygımla,
Çok güzeldi anlatımınız okurken resmen yaşadım sizinle... Çocukluğumuz sahip olduğumuz en büyük değerlerden biri.. Sevgilerimle...
miNa..
ve o değerlerdir en çok da linç edilen
ayağmızdaki pranganın
güleç duruşuyla.......
teşekkürler Aysel hanım,
sevgimle..
miNa..
belki de o çocuksu yanımızdır hala
yanağımıza süzülen sabah akşam.........
teşekkür ederim Nrucan hanım,
sevgilerimle..
Yalın ifadelerle dolu bu yazınızı bir çırpıda okudum. Satırlar okumaya direnç göstermedi. Bu anlamdaki anlatım güzelliğini anlaşılır güzellikle buluşturmuşsunuz.
Bir iş ve görev nedeniyle tüm Mezopotamya bölgesini ve anlatımınıza konu yöreyi gezmiş buğday emeğinde insan güzellikleri ve arzu edilir yaşama susamış insan manzaraları özgün ve çok dürüst insan dostluklarını hatırlattınız bana…
Yüreğinize sağlık…
Saygılarımla
miNa..
teşekkür ederim Bedri bey,
şiirce kalmanız dileğiyle..
harika ötesiydi..............
her satırı gözlerimde yaşadım ....
soluk almadan okudum , çabuk bitti ama :(
devamı gelir mi acaba
kocaman tebriklerimle
miNa..
teşekkür ederim gizemli yürek,
devamı gelir mi miNa?
o da bilmiyormuş.. :)
sevgimle,