- 1153 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KALBİMDE KALDIN MARDİN
24.Nisan.2010 cumartesi öğle saatlerinde vardık Mardin e.Ben daha önce Antalya dan doğuya gitmemiştim.Kaldığımız otel yeni kurulan ve yenişehir denen bir yerdeydi.Hemen bir arabaya atlayıp eski Mardin--gerçek Mardin-- in yolunu tuttuk.Cumhuriyet meydanında indik,aman tanrım nereye baksam başka bir güzellik görüyordum.Büyülenmiştim.Resmini çekmek istiyorum,her yerin,sanki kayboluverecekmiş gibi..Nasıl oldu da arkadaşlarımı kaybetmedim,bilemiyorum.
O gün Erdoba Konaklarında,yemekleriyle ve mis gibi kokan kahveleriyle tanıştım bu güzel şehrin.Kaldığım 9 gün boyunca farklı farklı güzel restauranlarda ve cafelerde ve su kenarlarında enfes yemekler yiyip,güzel kahveler içip yıllık et ve kahve ihtiyacımın tümünü karşıladım:))))Zaman sanki durmuş burada,daracık taş sokaklar sürprizlerle dolu,karşınıza bir anda müthiş güzellikte bir ev veya bir cami çıkabiliyor.Böyle sokaklarda bakınarak dolaşırken karşıma birden cumbalı bir taş ev çıkıverdi,nasıl heyecanlandım anlatamam,ben o evin resmini bulmuş ve üzerine ebru yapmıştım ve üstelik o resim şimdi müzedeki sergimizde yer alıyordu..İsmail Efendi Evi imiş,ulucami mahallesinde,tüm güzelliğiyle gelen geçeni selamlıyor.
Biz buraya "okulumu yaptır" kampanyası çerçevesinde düzenlenen ebru segisi için geldik,7 arkadaş hocamız Birsel Özen le birlikte tüm yıl boyunca çalıştık,eserlerimizi Mardinli çocuklar için yaptık,bağış sergisi açtık,içimiz rahat,mutluyuz ve bu gururla dolaşıyor,yorgunluklarımızı atıyoruz
.Mardin de gidebileceğimiz her yere gittik sanırım:eski ptt binası,kız meslek lisesi,ulu cami,Hatuniye camii,Şehidiye camii,Mardin müzesi-eski süryani patrikhanesi-,suyundan içildiğinde sevdiğine kavuşulacağına inanılan çeşme,kırklar kilisesi,Zinciriye medresesi ,Sabancı müzesi vs gördük,abbaralardan (geçit) geçtik,güzelim evlere konuk olup,misafirperverliklerine tanık olduk.
Sonra Mardin yakınlarındaki Kasımiye Medresesini gezdik,Dara Antik kentini dolaştık,çiçeklerden taçlar yapıp satan güzel küçük çocuklarla tanıştık.Oradan Midyat a geçtik.Devlet konuk evini ve Mor Gabriel Manastırı nı gezdik,tek kelimeyle muhteşemdi.Bayıldım.Oradan Hasankeyf e gittik,bir başka büyüleyici yer daha.Dicle nehrinin suları altında kalmaya başlayan Hasankeyf için dilerim en uygun çözüm yolu bulunur.Tarih ve insan yaşamı için hayati önem taşıyan su için arada kalmak çok zor.Güzel çocuklar doluydu tabii,size rehberlik yapmak isteyen ve yaptıklarını satmak isteyen çocuklar....Güzel bir hayatı,insanca yaşamı hak eden çocuklar,dilerim çözümler üretilir ve kalıcı olur.
Urfa ve Halfetiye gittik yağmurlu bir günde.Halfeti de fırat üzerine yapılan Birecik barajının suları altında kalmış bir başka güzel yer ama içinde acıyı da barındırıyor.İnsanın ikilemi bu galiba bu bölgede.Bir tarafta tarih,bir tarafta yaşamı yeşerten su:((( Yağmurda yıkanan Urfa yıda gördük,balıklı gölde dilek dileyip,Mardin e döndük
.Mardin in simgesi olmuş, meşhur Nasra teyzenin(90 lı yaşlarında) evine gittik,baskılarını gördük,hala çalışıyor olması hayranlık uyandırıyor insanda..Elbette Savur u görmeyi unutmadık,giderken süryanilerin terk ettiği-şimdi yeniden dönüyorlarmış- dereiçi köyünü ve köydeki Mor Yuhanna Kilisesini gezdik.Sonra Savur a gittik,küçük Mardin derlermiş Savur a.Taş yapıları ve sokakları çok güzel,orada çok eski,bir konağa gittik Hacı Abdullah Bey Konağı,şimdi pansiyon olarak hizmet veren bir aile konağı,görülmesi gereken bir yer,çok etkileyici.Konağın terasından Savur manzarasını seyrettik,sıcak yaz gecelerinde terasta yattıkları ve taht dedikleri yatakları gördük.Böylesi sıcak gecelerde yıldızların altında insan kendini teknede gibi hisseder herhalde.Dönüşte bir akarsu kenarında emekli bir öğretmenin işlettiği ağaçlar altındaki güzel bir mesire yerinde leziz ızgara alabalık,Ahmet Hoca nın eşinin yaptığı kuru patlıcan ,biber,kabak dolmaları,içli köfteler,enfes salatalar yedik..Aslında Mardin i anlatmak çok kolay değil,yaşamak,insanlarıyla tanışmak gerek.Ben Mardin i gördüğüm ,Mardinlilerle tanıştığım için çok mutluyum,tüm arkadaşlarımda aynı duyguyu paylaşır eminim.
İstanbul da bizler sadece okuduğumuz, gördüğümüz haberlerden bir şehri tanıdığımızı sanıyoruz.Oysa oraya gitmek,insanlarıyla tanışıp konuşmak,yöre hakkında farklı şeyler öğrenmek insana yeni bir bakış açısı kazandırıyor Yani kısaca Mardin,ölmeden önce görülmesi gereken yerlerin başlarında yer alıyor bence.