- 788 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
IHLAMUR YAPRAĞI-21 (SON)
Neşe’den esen ani ayrılık rüzgarı Onur’u bir yaprak gibi titretmişti. Yaşadığı aşk; tatlı bir hoşluk katmıştı hayatına, mutluluk sarhoşu olmuştu oysa şu anda koca bir boşlukta hissediyordu kendini…
Acaba benim kadar sevmedi mi? ama “ayrılalım” derken ki ses tonu sanki “seni çok seviyorum ama mecburum” der gibiydi diye düşündü. Sonra;
- Bir kez daha şansımı denemeliyim. Cep telefonunu açmıyorsa ben de evlerinin önüne kadar giderim. Elbet görünce dayanamaz çıkar dışarı…
dedikten sonra ayağa kalktı ve yatak odasına doğru yöneldi. Kitaplığının üst rafındaki tomar halindeki beyaz kağıtlardan birini parmaklarının yardımıyla yavaşta çekti. Sonra salona geldi ve masanın üstündeki kalemi eline alarak içindeki duyguları satırlara dökmek istedi.
Onur ertesi günü uyandığında aynı kararlılıktaydı. Neşe’nin kendi üzerindeyken çok beğendiği bir tişörtü vardı uçuk sarı, onu hemen kafasından geçirdi. Pantolonunun kemerini bağlarken aynanın karşısında şöyle bir baktı ve aynada Neşe’nin hayalini gördü.. Gözlerini ovuşturdu yok hala sanki orada gibiydi.. Birden: “Seviyorum ben bu kızı bırakmayacağım” dedi yüreğinin ta içinden..
Koşar adımlarla evlerinin dik yokuşunu tırmandıktan sonra derin bir nefes aldı ve:
- Şunun şurasında bir durak sonra Neşe’nin evi çıkacak karşıma ve “dananın kuyruğu kopacak” diye fısıldadı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.
- Neşe’nin evinin önüne geldiğinde hemen karşıdaki büfeye girdi ve Neşe’yi cep telefonundan değil de bu sefer ev telefonundan aradı. Bir yandan da inşallah Neşe çıkar telefona diye dualar etti.
Buyurun diyen ses şansına Neşe’nindi ve Onur kararlı bir ses tonuyla;
- Pencereyi aç karşı büfedeyim, yoksa eve kadar gelip zilinizi çalacağım”.
dedi ve hemen kapattı. Neşe’nin korkudan bir anda ateş sardı tüm vücudunu. “Yukarı çıkar da bu çocuk ne lazım” diyerek üstünü hemen değiştirdi ve “Anne ben bir kırtasiyeye gidiyorum, kalem ucum bitmiş de, hemen gelirim” diyerek apar topar dışarı çıktı. Ne hissettiğini kendi de bilmiyordu evet Onur’u seviyordu ama babasından çok çekiniyordu…
Neşe sağına soluna bakarak alalacele karşı caddeye geçti ve büfede suların konduğu dolabın kapağı açarak Onur’un duyabileceği bir ses tonuyla;
- Sen deli misin Onur, burada ne işin var? Hemen git buradan, babam görebilir…
“Onur seninle mutlaka konuşmam lazım” diye ısrar edince, Neşe “yalvarıyorum bak, sana zarar gelmesini istemiyorum, hadi git”
diyerek büfenin kapısına yönelirken, Onur elindeki zarfı Neşe’nin eline tutuşturarak;
- Lütfen Neşe bir daha düşün yalvarırım
dedi fakat Neşe tedirgin bir halde tekrar karşıya geçti. Apartmanın kapısını açtığında zarfı hemen tişörtünün içine soktu ve hızlı adımlarla evlerinin kapısına geldi. Anahtarı çevirirken meraktan kalbi duracak gibiydi.
Çarpan kapı sesiyle annesi;
- Neşe sen misin? Ne çabuk geldin..
diye seslendi.
Neşe “evet benim” diyerek doğruca odasına girerek kapıyı kapattı ve yatağın üzerine bağdaş kurarak zarfı açıp okumaya başladı.
“Aşkım;
Hayatımda beni en çok rahatlatan ağaç; çiçeğiyle, gölgesiyle ve kokusuyla ıhlamur ağacı olmuştur. Ben seni ıhlamur çiçeğine benzettim biliyor musun? Mevsiminde açtın çiçek gibi kalbime, acılarımı gölgeledin asil duruşunla.
Benim annem öz değildi. Çok sevmedi beni. Ne zaman hasta olsam, hep ayakta geçirirdim… Hiç yatağıma dumanı bardaktan tüten bir ıhlamur çayı getiren olmadı.. Neşe sen var ya sen, pırıl pırıl gözlerinle benim karanlık günlerime sarı şifa oldun…
Ne olur bir daha düşün! Bak aşk bir defa yaşanır diye duymuştum. Lütfen aşkımızı öldürmeyelim.. Belki bir gün bana ıhlamur da kaynatırsın kimbilir.Seni çok çok seviyorum.“
Neşe son satırı okurken yanaklarından dökülen yaşlar elmacık kemiklerinden süzülmüş doğrudan dizlerine akıyordu. Avuçlarını yukarı doğru açarak “Allahım ne olur bize yardım et” diye dua etti ve;
- Bu aşk bitmemeli, yoksa yazık olur bize.
diye içinden geçirdi. Acaba koşsa arkasından yetişebilir miydi? Ama evden kırtasiye bahanesiyle yeni çıkıp gelmişti bir daha çıkması şüphe uyandırabilirdi.
Etejerin üzerindeki cep telefonuna bir hamlede uzandı ve Onur’un evini aradı. Uzun uzun çaldırdı sonra;
- Off ya bende de akıl kalmadı, cep telefonu yok ki bu çocuğun, daha eve varmamıştır. Bir onbeş dakika sonra ararım”
derken Neşe’nin ağzı kulaklarındaydı. Ne kadar rahatlık çökmüştü üzerine, sırt üstü yattı yatağa ve iki kolunu yanlarına doğru açtı ve kalbini tuttu.
Onur ise bilmem kaçıncı üzüntüsünü yaşamanın bezginliğinden ağır ağır omuzları düşmüş bir şekilde kapıdan evine adım attı. Sarı tişörtünü bir çırpıda üzerinden çıkardı ve;
- Senin için giyinmiştim Neşe! Umurunda bile değilim senin
derken kaderine kızıyordu. Yatak odasına gidip pencereyi sonuna kadar açtı ve ağaçlara bakarken:
- Hiç mi derdiniz yok! Ne zaman baksam hep dimdik duruyorsunuz! Bir de bana bakın! ayakta durmaya mecalim yok..
tam arkasını döndüğünde telefon uzun uzun çalmaya başladı. Kim arıyor ki beni? merakıyla telefona doğru yöneldi. Ahizeyi kaldırdığında karşısındaki ses Neşe’nindi ve;
- Onur’cuğum; merak etme sana ıhlamur çayı yapacağım. Üstelik sevgimi de içine katacağım daha da lezzetli olacak biliyor musun?..
Onur telefonun ucunda sanki ıhlamur çayının mis gibi kokusunu almış gibi içine çekti ve; “içmiş kadar oldum” derken hayatının belki de en mutlu anını yaşıyordu.
SON
Aysel AKSÜMER
05.06.2010
-
-
YORUMLAR
Aysel hanım,gece "Ayrılık Acısı" diye bir yazımı atınca senin öykünü gördüm. Ihlamur Yaprağı 21-(Son) buradaki "son" dikkatimi çekti.Öyküyü kaldığım yerden 17.bölümden itibaren 21 e kadar okudum.Öykünün bitmesine anlam veremedim.Devam etmeli bence.Yorumları okudum.Ailedeki büyüklerin hastalıklarından bahsediyorsunuz.Tabiki kolay değil.Ama bunlar bir öykücü için mazaret olamaz.Zaman zaman ben de öyle sıkıntılı anlar yaşadım ve hala yaşamaktayım.Biraz ara verirsiniz olur biter."Busenin Gözyaşlarını" dört ayda yazdım.Diğer seri öykülerimde de zaman zaman ara verdiğim oldu.Bence bu ara vermeler,yazar için güç kaynağı olur.Daha farklı ve istekli yazmaya çalışır.
Bak,Korkusuz Selim,11.bölümde kaldı;o kadar sıkıntılarım olmasına rağmen.Fakat 30 bölüme kadar yazmayı tasarlıyorum.
Yani diyeceğim şu ki;sen bu öyküne kaldığın yerden devam et.Rahat bir 20 bölüm daha çıkar.Hemen pes etme.Anlaştık mı?
Selamlar...
Aysel AKSÜMER
ıhlamur yaprağı'nın benim yanımda özel bir yeri var. biz onunla birazcık birbirimize karıştık. iyi de oldu. onun sayesinde aysel hanımla tanışmış oldum.
aysel hanım sizi kutluyorum yazı öyle zor zanaat ki bazen günlerce beklersiniz de bir cümlecik yazamazsınız. 21 bölümlük bir seriyi yazmak kolay iş değil. siz bunu çok iyi başardınız. tertemiz bir hikaye çıkardınız ortaya.
ellerinize sağlık.
yeni hikayelerde buluşmak üzere.
sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Ayhan Bey de hep öyküme başından beri sevecen yaklaştı onun da olumlu eleştirileri oldu. Aslında arkadaşların hepsinin yorumu beni güzel etkiledi.
Sana tekrar çok çok teşekkür ederim. İyi ki Edebiyat Defteri senin gibi bilgili, kaliteli ve usta bir kalemi yaprakları arasına aldı.. Pek çok yazını daha okumak isterim burada.. Sırf ben değil inanıyorum ki herkesin fikridir bu.. Sevgilerimi sunuyorum..
Sevgili Aysel Hanım, bu aralar çok yoğun olduğum için giremedim pek siteye. Sizinle bitrlikte ben de bir hikayenizin bitrişini heyecanını yaşadım. Tebrik ediyorum sevgili dost. Sevgilerimle :)
Aysel AKSÜMER
Nermin Kaçar
Aysel AKSÜMER
Aysel'ciğim yazını astığın zaman dışardaydım, şimdi geldim.Son bölüm yazısını görünce anladım, hastalarım var diyordun, galiba yetiştirememekten korktun. Kayınvalidene, babana ve ablana acil şifalar diliyorum.İnşallah tez zamanda iyileşirler.
Kendine iyi bak, müsait olunca yeni yazılarıı bekliyorum, arkadaşım, sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Bu ara hergün dışarıya çıkıyorum. Dün babamdaydım, bugün büyük ablamda şekeri 490'a çıkmış şimdi tetkik yapılıyor hastanede.. Babam yalnız hiçbirimize gelmiyor çok gururlu biz sadece ziyaretine gidiyoruz. Ama diğer ablamın evi çok yakın olduğu için babama benden daha çok gidiyor ve yemeklerini yapıyor. Kayınvalidem de hala hastanede ... kafam karışık bu aralar..
Öyküm yarım kalacak diye çok korktum.. Kalınca da belki bir daha kalemi elime alamam diye endişem oldu.. Makale, anı daha rahat çalışıyorum. Belki kısa kısa yazılar yazarım..
Herşey için sonsuz teşekkürler. Sevgilerimi sunuyorum. Herşey gönlünüzce olsun...
handan akbaş
Aysel AKSÜMER
handan akbaş
Ayselciğim nihayet Onur'umun yüzü gülmüş...N.B.Ç arkadaşıma katılıyorum ben de canım...Asıl öykü bundan sonra devam edecekti, niye kısa kestin? Babayı ikna çalışmallrını şimdi kafamda ben senaryo yazmaya başladım :)))
Çok güzel bir öyküydü arkadaşım...Yeni yazılarında buluşmak üzere.
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Sevgi Salman
Sen ne yazarsan yaz, abonenim canım...Sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
mutlu sonla bitmesi güzel ama inan tadı damağımda kaldı:)
başka öykülerde inşallah buluşmak dileğimle...
kutlarım canım...
Aysel AKSÜMER
Hımm.. Sanki daha başka şeyler yazacakmışta son anda vazgeçmiş gibisin.
Mutlu sonla bitti, bu güzeldi.
Fakat duygu eksikliği olmuş gibi geldi bana. Yada ben bir kaç bölüm daha devam edecek ve kesin şöyle olacak diye kendi kendime kurguladığım için öyle geldi. :))
Mutlu sonla bitirdiğine sevindim. Özellikle bugün Sevginin yazısından sonra.Halen etkisi ve üzüntüsü üzerimdeyken bu yazı hakikaten iyi geldi.
Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Harikaydı yaa nefis bir son buz gibi oldum desem yeridir.Onurla neşeyi özleyeceğim.
Umarım başka öykülerde buluşuruz ayselciğim sevgimle her vakit.:):)