- 541 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet-2/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-10
Bölüm- 10
1
Akşam Deniz ablamlar da kaldık. Şirvan’ı bilmem ama ben bütün gece okuduklarımız ve öğrendiklerimizle boğuşup durdum. Sabaha karşı dalmışım uykuya. Mert ağabeyim işe gitmiş. Ablam sabah kahvaltısını mutfağa hazırlamıştı. Neşe içinde karnımızı doyurduk Adın’la Seçil’den bahsettik, Türkiye’ye ne zaman dönecekleri belli değilmiş. Kahvaltıdan sonra Şirvan’la izin isteyip dışarı çıktık. Ablamda bizden akşam yemeğine yetişme sözü aldı. Şirvan’ı önce Topkapı sarayına götürdüm. Allah’tan hazırlığımı iyi yapmıştım yoksa yerin dibine girmem gerekecekti. Yanı başımızda duran muhteşem bir eserin varlığından çoğumuzun haberi bile yok. Sözlerim yanlış anlaşılmasın Topkapı sarayından hepimiz haberdarızda içimizden kaç kişi biraz vaktinden fedakârlık yapıp ziyaret etmiştir. Önemli olan da bu bu umursamazlıkla kendi tarihimize sahiplenmiyoruz. Öğleden sonra Gülhane parkını gezdik. Bir zamanlar burada birde hayvanat bahçesi vardı ama kalkalı yıllar oldu. Yarında kısmet olursa Şirvan’a Boğaziçini gezdireceğim. Eminönü’nden kavaklara kadar. Mert ağabeyimde gelince akşam yemeğine oturduk. Deniz ablam yine sanatını konuşturmuştu. Sofra muhteşemdi.
Şirvan:
_ Deniz abla hayatımda hiç bu kadar güzel yemekler yemedim. İnan bana. Bunların tariflerini almadan İzmir’e dönmem
Deniz:
_ yeter ki sen iste güzelim İstediğin yemeğin tarifini veririm sana
Mert:
_ Şimdi şöyle güzel köpüklü bir kahve olsa ne kadar iyi olur ki değme gitsin.
Cevat:
¬¬_ Ağabey benimde hislerime o kadar iyi tercüman oldun ki.
Deniz:
_ Bırakın Şebeklik yapmayı Şirvan, sen nasıl içersin kahveni.
Şirvan:
_ Sade olsun abla.
Mert:
_ Okumaya başlamadan kahvelerimizi içerken benim merakımı da giderirsen sevinirim Şirvan
Şirvan:
_ Nedir Mert Ağabey?
Mert:
_ İsmin Türkçe değil. Sanki Kürtçe bir isme benziyor manasını biliyor musun?
Şirvan:
_ Öncelikle ismimin Farsça olduğunu belirtmeliyim. Babam hep erkek çocuk istemiş, ama karşılarında beni görünce biraz şaşırmakla beraber. Allahın takdiri demiş ama yine pes etmeyerek bana bu ismi vermiş Şirvan adı Farsça olup erkek çocuklarına konuyormuş. Babam bu son ayrıntıyı es geçerek adımı Şirvan koymuş. Manası ise aslan barınağı. Her ne kadar kız olsam da ismim erkek ismi. Yaşantımda, ismimle paralel olarak yürüdü çocukluğumu hiç yaşamadım desem yeridir. Çocukluğumdan tek hatırladığım fabrikanın arka bahçesinde koşuşturmalarım ve Veda ablamın yukarıdan beni seyretmesiydi. Okumaya başlayalım mı Artık?
Deniz:
_ Bekleyin geliyorum. Az bir işim kaldı.
2
Arkadaşlıkları çok eskiye dayanıyordu. İlk karşılamaları hiçte hoş olmamıştı. Seyfi arabası ile geri, geri giderken Serhat’ın arabasına vurmuştu. Önce ağız dalayışıyla başlayan münakaşa birden alevlenmeye yüz tuttuğu anda. Serhat:
_ Arkadaşım kavga edeceğimize gel şu çay bahçesinde hem çay içelim hem de anlaşalım. Kabul mü?
Seyfi:
_ aslında iyi olur hem sakinleşiriz.
Çay bahçesindeki masaya beş on dakikalığına oturdukları masadan tam iki saat sonra kalktılar. İkisi de vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Burada kurulan arkadaşlık on dakika ile sınırlı kalmayıp tam otuz yıldır sürüp gidiyordu.
Serhat bunları düşünmekten vaz geçerek kendisine merakla bakan arkadaşına o soruyu sorarak başladı.
_ Bu olaya nasıl karıştın? Ve olayın neresinde yer alıyorsun?
Seyfi:
_ Tesadüf dersem inanır mısın?
Serhat:
_ Senin olduğun yerde her şey mümkündür. Ne dersen inanırım
Seyfi:
_ bu sabah kardeşim Sadık beni aradı. Köyden gelmiş. İndiği otelin lobisinde buluşalım dedi. Annem bana öteberi göndermiş onları verecek. Kardeşimi görmeyeli epey olmuştu buluştuk. Hoş beşten sonra Sadık ‘’ Ağabey yukarı çıkalım da annemin gönderdiklerimi vereyim senin de işin gücün vardır.’ Dedi Kızı ilk olarak otelin lobisinde görmüştüm. Hareketleri çok acemiceydi. Yani senin anlayacağın sürekli otellerde kalan biri değildi. Zaten görünüşüyle de bende olumlu bir izlenim bırakmıştı. Onu odanın içinde boylu boyunda yerde yatarken görünceye kadar bir daha da aklıma gelmedi.
Serhat:
_ Beni şaşırtıyorsun dostum senin bu kadar dikkatli olduğunu bilmiyordum. Yani sen kızın mecburen oraya geddiğini söylüyorsun. Yada ben anlattıklarından bu sonucu çıkarabilir miyim?
Seyfi:
_ Sanırım evet durum benim açımdan bu. Şimdi sıra sende Kızın durumu nasıl. Ne biliyorsan anlat.
Serhat:
_ Kız kötü, hem de çok kötü. En hafifinden başlarsak, iki dudağı patlamış. Burnu kırılmış, Döven karaktersiz kızın başını çok sert bir şekilde duvara çarpmış, üstüne üstelik bu çarpma anında kız bir iç kanama geçirmiş. Bu yüzden yoğun bakımda ne kadar kalacak bende bilmiyorum.
Seyfi:
_ Daha ne kaldı ki geriye?
Serhat:
_ En kötüsünü en sona sakladım. Çarpma esnasında hafızasını kaybetmiş. Ve kız beş haftalık hamile. Bebeğini de kaybetti.
Seyfi:
_ Aman Allahlım Bu kız bunları hak edecek ne yaptı ki bu çocuk.
Serhat: Bekleyip göreceğiz. Olaya bir de iyi tarafından bakalım. Dudaklar geçer burun da halledilir. İç kanamayı durdurduk. Geriye sadece hafıza kaybı kaldı bir de ilerde terapiste ihtiyacı olacak. Bu olayları kabullenebilmesi için.
Seyfi:
_ Hasta seninle konuşabilecek kadar kendine geldi mi?
Serhat:
_ bir dakika konuşabildim. Ama hiçbir şey öğrenemedim. Şimdi derin bir uykuda.
Seyfi:
_ bu olayda boğazıma kadar battım. Aslına bakarsan yapılan bu gaddarlığın hoş görüyle karşılanması mümkün değil. Necmi beyle konuşup bu kızın iyileşinceye kadar himayem altına alacağım. Polise ifade verirken emniyetteki arkadaşlarımla görüşüp biraz bu konuyla ilgilenmelerini isteyeceğim. Kızın adını dahi bilmiyoruz daha.
Serhat:
_ Acaba hakikaten bilmiyor muyuz?
Seyfi:
_ Yoksa benim bilmediğim ama senin benden sakladığın bir şey mi var?
Serhat:
_ bak bakalım ceplerini karıştırırken bunu buldum.
Bana vesikalık bir resim uzattı. Resimde orta yaşlı bir adam vardı hemen resmin arkasını çevirdim her hangi bir yazı var mı diye. Yazıyı okuduktan sonra serhat’a baktım.’ Çok adisin arkadaşım bunu biliyordun ve bana saatlerdir söylemiyorsun.
Serhat:
_ Oku bakalım ne yazıyor ben resmi buldum ama arkasını okumayı sana bıraktım önce.
Seyfi:
_ Dinle öyleyse.’’ Hasan Cevat Kartal’dan Veda Arasıl kartal’ına seni seven bu adamı hiç unutma sevgilim. Nerede olursan ol. Demek kızın adı Veda. Bana Veda’yı göster. Serhat:
_ Davran o zaman hadi gidelim.
Yattığı odanın kapısını yavaşça açtım. Sessiz adımlarla baş ucuna kadar geldim omuzlarına kadar inen saçları aynı resmindeki kadar kızıldı. Zavallı kızcağız. Sen hiç merak etme seni gideceğin yere İzmir’den sapa sağlam yolcu edeceğiz. Burada sana söz veriyorum.
Tuğrul Ahmet Pekel/ 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.